Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı T6 vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, davaya bakmakla yetkili mahkemelerin de Afyonkarahisar Mahkemeleri olduğunu, dava konusu aracın müvekkili davalı tarafından satılmadığını, taraflar arasında araç satışana ilişkin bir sözleşme olmadığını, bu nedenle davalının TBK'nın 217 ve 219. maddeleri uyarınca zapta karşı tekeffül hükümlerinden sorumlu tutulamayacağını, müvekkilinin ekspertiz incelemesinde aracın şase numarasının doğruluğunu ve şase numarasının değişiklik yapılıp yapılmadığını inceleme ve tespit etme görev ve sorumluluğunun olmadığını ayrıca şase numarasının ekspertiz incelemesinden sonra değişmiş olma ihtimalinin de bulunduğunu ayrıca araca ilişkin bir müsadere kararı bulunmadığını, bu sebeple ihtiyati haciz koşullarının oluşmadığını belirterek, ihtiyati haciz kararının kaldırılması istenilmiştir....

a ait olup, özelleştirme idaresinin %100 davalı hissesinin ihaleye çıkarması üzerine dava dışı şirketçe hisselerin tümü satın alınarak hisse satış sözleşmesi imzalandığı ve uyuşmazlığın hisselerin %100 devrini sağlayan ticari işletme devri niteliğinde olan hisse satış sözleşmesine göre uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği, keza taraflar arasındaki uyuşmazlığın 24/07/2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi kapsamında bulunmamasının kabul edilmemesi halinde bu kez 28/06/2013 günlü Hisse Satış Sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği, -31/07/2013 günlü Hisse Satış Sözleşmesi'nin 9.3 maddesinde de “alıcının, basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle” .. şirketlerin sözleşme tarihi itibariyle mevcut ve fiziki durumunu bilerek hisseleri devir ve teslim aldığı, şirketler hakkında kendisine verilen bilgilerin gerçek durumu yansıtmadığı veya benzer iddiaları ileri süremeyeceği, hisselerin devrinin gerçekleşmesinin ardından, ayıba ve zapta karşı tekeffül hükümleri başta olmak üzere...

    karşı tekeffül hükümlerinin uygulanabilmesi için geçerli bir kira sözleşmesinin bulunması gerektiğini ileri sürmüş ve kararın kaldırılmasını istemiştir....

    Dava, satıcının ayıba karşı tekeffül hükümlerine dayalı alacak davasıdır. Davalı tarafından davacıya bilgisayar programı satılmış ve satım sözleşmesiyle birlikte 1 yıllık bakım ve hizmet sözleşmesi yapılmıştır. 11/03/2010 tarihli bakım sırasında satışa konu bilgisayar programının işlevlerinden birini yerine getiremediği ve bu nedenle ayıplı olduğu, ancak sorunun giderildiğine dair servis raporu düzenlendiği, fakat sonradan aynı sorunun devam etmesi üzerine taraflar arasında karşılıklı e-mail yoluyla yazışmalar yapıldığı, satıcının gönderdiği 05/04/2010 tarihli e-mail mesajında sorunun mayıs ayı sonunda çözümleneceğinin bildirildiği, 25/10/2010 tarihli e-mail mesajında ise sorunun Office 2007'den kaynaklandığı ve problemin giderilmeye çalışıldığının bildirildiği dosyaya sunulan yazışmalardan anlaşılmıştır....

      Mahkemece, taraflar arasında yapılmış yazılı bir sözleşme olmadığı, taraflar arasında önceden belirlenen vasıflarda ve kararlaştırılan özelliklerde özel üretim bir makina teslimi hususunda anlaşılmayıp, davalı tarafın ürettiği standart sünger kırpma makinalarının teslimi hususunda anlaşıldığı bu sebeple sözkonusu sözleşmenin eser sözleşmesi değil ticari satım hükümlerine tâbi olacağı, davacı vekilinin dava dilekçesinde satıma konu sünger kırpma makinasının alıcıya teslim edildiği ilk günden itibaren sorun çıkardığını beyan ettiği, bu durumda makinedeki ayıbın makinenin teslim edildiği gün davacı tarafça bilindiği, TTK'nın 20/3 ve 25/3 maddeleri hükümlerine uygun ayıp ihbarında bulunulmadığı ve ayıba karşı tekeffül hükümlerine dayanılamayacağı, satıma konu makine ile aynı vasıf ve özellikteki bir sünger kırpma makinası temini mümkün olmadığından davacının esas yönünden de sözkonusu makinede ayıp bulunduğunu ispat edemediği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince...

        HD'nin 17/10/2019 gün ve 2016/25258 E.-2019/10215 K.; 01/04/2019 gün ve 2016/18060 E.-2019/4333 K. sayılı kararlarındaki ayıba karşı tekeffül hükümleri gereğince alıcının uğradığı zararları kendi akidi olan satın aldığı satıcıdan isteyebileceğine yönelik açıklamalar da gözetildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 6098 sayılı TBK'nun 214, 219 ve devamı maddelerinde düzenlenen, ayıba karşı tekeffül hükümlerinden kaynaklanmasına, 6098 sayılı TBK hükümlerine göre ayıba karşı tekeffül hükümlerine göre satıcının alıcıya karşı ayıba karşı tekeffül borcunun bulunması sebebiyle eldeki davada alıcı olan davacının aracı satın aldığı kendi akidi olan davalıya karşı husumet yönelterek dava açmasında herhangi bir isabetsizliğin olmamasına, 6098 sayılı TBK'nun 219. maddesindeki yasal düzenleme gereğince satıcının ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumlu bulunmasına; ayrıca yerleşik Yargıtay uygulamalarında da belirtildiği üzere, usul hukukumuzda dahili dava müessesesinin bulunmaması sebebiyle...

        Kiraya verenin zapta karşı tekeffül borcu BK.’nun 253. (6098 sayılı TBK.’nun 309) maddesinde düzenlenmiştir. Kiraya veren kiralananı her türlü maddi ve hukuki ayıptan ari olarak kiracının kullanımına sunmak ve kira müddetince bu hali ile muhafaza etmekle yükümlüdür. Üçüncü kişinin aynî bir hakka dayalı olarak kiralanan üzerinde ileri sürdüğü talepler davalı kiraya verenin tekeffülü altındadır. Davacı her ne kadar taşınmazı kullanmışsa da bunun karşılığında tapu maliki hazineye karşı sorumlu tutulmuş ve ecrimisil tazminatı talep edilmiştir. Bu durumda davacı, zapt dolayısıyla taraflar arasındaki kira sözleşmesini fesih edebilir. Ödediği kira bedelini geri isteyebilir. Ne var ki davacı bu dava ile kira sözleşmesinin feshini değil, talep edilen ecrimisilin ve davalıya ödediği kira bedellerinin tahsilini istemektedir. Davacı, ödediği ecrimisili, kira bedellerini aşmamak kaydıyla, ödeme tarihinden itibaren talep edebilir....

          Aksi halde, teslime rağmen eserin ayıpları devam eder ve yüklenicinin ayıba karşı tekeffül sorumluluğu ortaya çıkar. Görülüyor ki, davadaki istemin dayanağı yüklenicinin ayıba karşı tekeffül sorumluluğudur. Eserdeki ayıpların varlığı da tüm dosya kapsamıyla sabittir. Dosyada yer alan ... 1.Asliye Hukuk Mahkemesi 2005/329 esasında kayıtlı dava dosyasının incelenmesinde, yüklenicinin 12.08.2004 tarihli iş teklifi yazısına dayanarak ödenmeyen iş bedelinin eldeki davanın davacısı iş sahibinden istediği, yargılama sonucu mahkemenin davayı kısmen kabul ederek 2.907,80 TL iş bedeli alacağının iş sahibinden tahsiline karar verdiği, bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek onanmak suretiyle kesinleştiği anlaşılmaktadır....

            Hemen belirtilmelidir ki; alıcının, satılanın tamamen zaptı halinde satıcıya karşı ileri sürebileceği bu istemlerin kabul edilebilmesi için, satıcının kusurlu olup olmaması, sonuca etkili değildir. Zira satıcının bu konudaki sorumluluğu, kusursuz sorumluluktur. Bununla beraber satıcı, menfi zarar dışında, hiç bir kusurun kendisine yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe alıcının, satılanın zaptı yüzünden uğradığı diğer her türlü zararlarını da ödemekle yükümlüdür. Dolayısıyla davalı, zapta karşı tekeffül hükümlerine göre davacının zararından sorumludur....

            KARAR Davacı, 8.6.2004 tarihinde noterde düzenlenen satış sözleşmesi ile davalıdan satın aldığı 35 TAM 29 plaka sayılı aracın 29.9.2004 tarihinde emniyet tarafından el konularak incelenmesi sonucu aracın şasi numarasının sonradan vurulmuş olduğunun tespit edilerek tahkikat başlatıldığını, aracın halen zapt altında olduğunu, davalının zapta karşı tekeffül hükümleri gereğince ödenen satış bedeli ve masraflarından sorumlu olduğunu ileri sürerek 10.000,00 YTL zararının 8.6.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, kusurunun bulunmadığını, iyi niyetli olduğunu, aracın hırsızlık malı olduğuna dair kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir....

              UYAP Entegrasyonu