Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dava, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetvelinin iptali istemine ilişkindir. Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia, kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK’nın .... maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulması, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar değildir. Muvazaa hukuki nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, davalı alacaklıda olup, somut olayda davalı, alacağının gerçek bir alacak olduğunu, birbirini teyit eden ve takipten önce düzenlenmiş usulüne uygun delillerle ispatlamalıdır....

    Dava, muvazaa nedenine dayalı sıra cetvelinin iptali istemine ilişkindir. Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia, kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı olduğu ileri sürülen alacağın, kendisinden mal kaçırıldığı iddia edilen alacaktan daha sonra veya yakın tarihlerde doğmuş olması, diğer anlatımla kural olarak muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Daha önce doğan alacak, daha sonra doğan alacak için muvazaa oluşturamaz. Takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK’nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulması, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar değildir....

      Davalı ... vekili, davanın haksız ve yersiz olduğunu, kurumun uğradığı zararın tahsili için alacak davası açıldığını, dosyanın derdest olduğunu, alacağın likit olmadığını, kesinleşmiş bir alacağın bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı ..., dava konusu taşınmazı 22/01/2013 tarihinde iyi niyetle satın aldığını, davalı ... hakkında kesinleşmiş bir alacak davası bulunmadığını, müvekkilinin davalı ... ile herhangi bir iş münasebeti ya da akrabalığının bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur. Davalı ...; davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, davacı idarenin davalı ...'den dava tarihi itibariyle kesinleşmiş bir alacağının bulunmadığı, davalı ...'in davalı idareye, hakkında yapılan disiplin soruşturması nedeniyle kısmi ödemelerde bulunduğu,alacak davasının devam ettiği, ...'in davalı kurumdan mal kaçırma kastının bulunmadığı kanaatine varıldığından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir....

        İcra Müdürlüğünün 2015/3437 Esas sayılı dosyası ile takip yapıldığını söz konusu takibin gerçek bir alacak-borç ilişkisine dayanmadığını, taraflar arasındaki icra takibinin her zaman düzenlenebilecek bir kambiyo senedinden kaynaklanmakta olduğunu, davalı ile borçlunun yıllardır aynı şirkette çalıştıklarını ileri sürerek davalının muvazaalı alacağının sıra cetvelinden çıkartılmasını ve davalıya ödenen payın davacı müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin dava dışı borçluya kredi kartlarını kullandırdığını, kredi kartı borçları ödenmeyince borçludan senet aldıklarını, alacağın gerçek bir alacak olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir....

          Bu durumda mahkemece, davalı alacağının, davacı alacağından daha önce doğduğu ve sonraki alacak bakımından muvazaa yaratmayacağı düşünülerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ve yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere ....06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

            Noterliği 7851 yevmiye numaralı 05/09/2018 tarihli işe gelmeme nedenli ve cevap beklenen ihatrname yollandığını, davacının bu ihtarı cevapsız bırakması üzerine, davalı müvekkili şirket tarafından Edirne 2. Noterliği 8028 yevmiye numaralı 11/09/2018 tarihli işe gelmeme nedenli fesih ihtarnamesi keşide edilerek yollandığını, devamsızlıkların altına alındığını, davacının diğer çalışanlar yaşadığı sorunlar nedeniyle kendi isteğiyle işinden ayrıldığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. UYUŞMAZLIK KONULARI : Taraflar arasındaki uyuşmazlık, feshin ne şekilde gerçekleştiği, davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı, davacının kıdem tazminatı ve ücret alacaklarına hak kazanıp kazanmadığı noktalarında toplanmaktadır. GEREKÇE : Dava, kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti ve genel tatil ücreti istemine ilişkindir....

            Yukarıda sözü edilen kurallar ve yapılan açıklamalarla birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda asıl davada 20.000,00 TL manevi tazminatın tahsili, karşı davada ise 1.000,00 TL bakiye alacak 1.200,00 TL sözleşmenin haksız fesih bedeli talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince asıl davanın 10.000,00 TL yönünden kısmen kabulüne karşı davanın reddine karar verilmiş, asıl dava davalısı karşı dava davacıları tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’nce istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile 6.000,00 TL manevi tazminatın kabulüne karar verilmiş ve bu hükme karşı taraflarca temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Asıl davada talep 20.000,00 TL manevi tazminat, karşı davada ise bakiye bedel talebi 1.000,00 TL, haksız fesih nedenli fazlaya ilişkin haklar ise 1.200,00 TL olarak talep edilmiştir. Her ne kadar karşı davada haksız fesih nedenli talep saklı tutulmuş ise de dosya kapsamında 5.775,00 TL salon bedeli olduğu anlaşılmıştır....

              "İçtihat Metni" Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Uyuşmazlık ve hüküm Türk Borçlar Kanununun 19. maddesine dayalı muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil-olmadığında eşler arasındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece tapu iptal ve tescil davası reddedilmiş, alacak davası kısmen kabul edilmiş, hüküm taraflarca her iki dava yönünden temyiz edilmiş bulunduğundan öncelikle, inceleme görevi Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 24.01.2014 tarihli 2014/1 sayılı iş bölümü kararı gereğince Yargıtay 17. Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ : Yukarıda belirtilen sebeple dosyanın görevli Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Yüksek Başkanlığına gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.02.06.2014(Pzt.)...

                E) Gerekçe: 1-Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, kanunî gerektirici sebeplerde ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine ve özellikle muvazaa yapanın kendi muvazaasına dayanamayacağı ve muvazaa kabul edilse dahi bunun muvazaa yapan gerçek veya tüzel kişiyi sorumluluktan kurtaramayacağına, davalı tarafından emsal olarak sunulan Dairemizin 04.05.2015 tarihli 2014/2920 Esas ve 2015/16061 Karar sayılı kararında ise davacı temyizi olmadığı için acente yönünden verilen red kararının temyiz incelemesi dışında tutulduğunun anlaşılmasına göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Fazla mesai ve genel tatil alacakları yönünden tanık olarak dinlenerek beyanı hükme esas alınan ... aynı mahkemede aynı mahiyetteki 2014/244 E. dosyası ile görülen davanın davacısı olduğu gibi ayrıca 18.05.2011-20.05.2013 tarihleri ...ında çalıştığından davacının çalıştığı 20.05.2013-18.02.2014 dönemindeki çalışmayı bilmesi mümkün değildir....

                  Davalı T3 vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusunun tapu iptal ve tescili olmadığını, davanın kabulü için alacak isteminin belgelendirilmesi gerektiğini ve bahse konu taşınmazın evlilik birliği içinde kazanılmadığını, davacının talebini aşan şekilde karar verilemeyeceğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. HMK'nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere yapılan inceleme sonucunda: Dava, TBK'nın 19 maddesinde düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayalı tasarrufun iptaline ilişkindir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 25/11/2019 tarih, 2017/5713 E. ve 2019/11080 K. sayılı kararında açıklandığı üzere; Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir....

                  UYAP Entegrasyonu