Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı, satın aldığı otobüsün davalı ile aralarındaki muvazaa sözleşmesi gereğince davalı adına tescil edildiğini, ancak daha sonra davalı tarafından otobüsün kendisi üzerine devredilmediğini belirterek, otobüs bedelinin tahsili talepli bu davayı açmıştır. Mahkemece, BK.nun 66.maddesi gereğince bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, kendisi tarafından satın alınan otobüsün adına tescili için yasal engeller olduğu için davalı adına muvazaalı olarak tescil edildiğini belirterek muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak bu davayı açmıştır. Muvazaa iddialarında zamanaşımı olmayacağı için, davanın esasına girilip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....

    Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davacının taşınmazların kendisine ait olduğu iddiasını yazılı delil ile ispat edemediğini, taşınmazların davalı ... tarafından gerçek iradesine uygun olarak satış değil hibe yolu ile devredildiğini, hibe hukuki işlemine karşı muvazaa iddiasında bulunulamayacağı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine, özellikle tarafların halen evli oldukları ve henüz davacının davalı ...'dan bir alacak hakkı doğmamış olmasına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar verilmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 17/12/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

      "İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi Dava Türü : Alacak Taraflar arasında görülen dava sonucuda verilen Direnme kararının süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmekle temyiz isteğinin süresinde olduğu ve Dairemizin 6352 sayılı Kanun'un 40.maddesi ile eklenen 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun geçici ikinci maddesi uyarınca öncelikle inceleme yetkisi olduğu anlaşılmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Dairemiz ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, davalı ile dava dışı şirketler arasındaki asıl-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı, davacı işçinin buna bağlı olarak ilave tediye talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Dairemizin “.. Somut olayda; öncelikle davacının yukarıda değinilen muvazaa tespiti yapılan dönem sonrası işe girdiği anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde davacının ne iş yaptığı açıklanmamıştır. Davalı işveren belgesinde davacının yardımcı büro hizmetleri elemanı olarak çalıştığı belirtilmiştir....

        Mahkemece, öncelikle davacının çalışma dönemini kapsayan ihale sözleşmeleri bir değerlendirmeye tabi tutularak, davacının çalıştığı her bir hizmet alım sözleşmesi yönünden hizmet alım sözleşmesinin konusu, davacının ifa ettiği iş ve diğer muvazaa koşulları yönünden ayrı ayrı muvazaa incelemesi yapılması gerektiği gözetilmeden ve davacının daha önce aynı alacak kalemi bakımından açmış olduğu bir davanın bulunup bulunmadığı hususu da irdelenmeden, tüm çalışma süresi için muvazaanın mevcut olduğu kabul edilerek ilave tediye ve fark ücret alacağı hesaplanması hatalıdır. Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi Kararı'nın yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 353/1- a/6 hükmü gereğince ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir....

        İcra Müdürlüğü'nün 2019/11909 E. sayılı dosyaları ile davalı borçlu T5 aleyhine icra takipleri başlattığını, bu icra dosyalarında toplam alacak tutarlarının takip çıktısının 208.778,75 TL olduğunu, davalıların bilerek ve isteyerek birlikte hareket ettiklerini, Davalı T3'ın, borçlu davalı T5'un ekonomik durumunu gayet iyi bildiğini,İİK m.277 vd maddelerinde yer alan tasarrufun iptali talebi ile mahkemeye müracaat zorunluluğu doğduğunu, İş bu davadaki iddialarının Borçlar Kanunu md. 19 da düzenlenen muvazaa iddiasına dayandığını, muvazaaya dayalı tasarrufun iptali davasında normal tasarrufun iptali davasından farklı olarak zarar gören tüm ilgililere dava hakkı tanındığını, yasa hükmü ve bu yönde yerleşmiş Yargıtay İçtihatları uyarınca da; “açılan bir dava sonucu hak kazanacağı alacaklarını alabilmeye yönelik muvazaa nedeniyle iptal davası açılabileceğini, bu davayı açmakta hukuki yarar bulunduğu ve davacı sıfatının bulunduğu” hüküm altına alındığını, davalılar muvazaa ile hareket ettiklerinden...

        Davacının davalılardan T8ne bağlı T3nde, sonrasında ise T8nde Fen İşlerinde yük taşıma şoförü olarak davalı T6'nin sigortalı işçisi olarak çalıştığı, yük taşıma şoförü olduğunun SGK kayıtları ile sabit olduğu, davacının da dava dilekçesinde şoför olduğunu iddia ettiği, dosyada davacının muvazaa iddiası olmasına rağmen muvazaa ile ilgili yapılmış bir inceleme olmadığı, her ne kadar T6 mahkemece muvazaa kabul edildiğini belirtmiş ise de mahkeme gerekçesinde muvazaa kabulüne ilişkin bir gerekçe bulunmadığı, Yargıtayın yerleşik içtihatlarında EGO'da çalışan otobüs şoförleri ile ilgili kesinleşmiş muvazaa kararlarının bulunduğu ancak davacı şoför olarak çalışmış ise de yaptığı iş ve çalıştığı birim nazara alındığında otobüs şoförü olmadığı, kesinleşmiş veya bu davada ispatlanmış bir muvazaa olmadığı, bu durumda davacının belediye şirketlerinden olan T6'nin işçisi olmakla Yargıtay'ın yerleşmiş son kararlarında T6'nin 6772 Sayılı Yasa kapsamında kabul edilmediği, bu nedenle davacının ilave tediyeye...

        ve borç ilişkisinden dolayı yapılmasının da kuvvetle muhtemel olduğunu, ancak alacağa mahsuben yapılan ödemelerin mutad ödeme vasıtası olarak kabul edilmeyip iptale tabi olduğunu, İİK 281/2 hükmüne göre, tasarruflara konu mallar hakkında ihtiyati haciz kararı verilebileceğini, teminatın lüzum ve miktarının mahkemece takdir ve tayin olunacağını, şu kadar ki davanın elden çıkarılmış mallar yerine kaim olan kıymete taalluku halinde, teminat göstermeksizin ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğini, TBK Md. 19 nedenli muvazaa/tasarrufun iptali davalarında dava konusu malın kaydına ihtiyati haciz konulmasının davanın niteliği itibariyle gerekli olduğunu, zira İİK 281/2 maddesi ile düzenlenen ihtiyati haczin İİK Md. 257'de yer alan ihtiyati haciz kurumundan farklı olup, 281/2 hükmü ile birlikte TBK Md. 19 nedenli muvazaa/tasarrufun, iptali davalarına özel bir ihtiyati haciz uygulaması öngörüldüğünü, burada ihtiyati haczin iki amacı olduğunu, birinin yargılama sırasında taşınmazın devir ve ferağını...

        Temyiz Sebepleri 1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, ıslaha karşı zamanaşımı def'inin dikkate alınarak dava dilekçesinde talep edilen miktarla sınırlı olarak ilave tediye alacağının hüküm altına alınmasının hatalı olduğunu, emsal kesinleşmiş dosyalarda da muvazaa olgusu ile birlikte davaların belirsiz alacak davası olarak kabul edildiğini ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur. 2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde; yapılan muvazaa tespitinin hatalı ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı gibi hizmet alımı personeli olarak çalışan işçilerin kamu işçisi sıfatı kazanmadığını, kamu işçisi sıfatı kazanmadığı halde davacıya ilave tediye ücreti ödenmesi gerektiğine dair verilen kararın isabetsiz olduğunu belirterek hükmün bozulmasını istemiştir. C. Gerekçe 1....

          Üçüncü kişiler muvazaa nedeniyle hakları halele uğratıldığı takdirde haksız fiil sorumluluğuna dayanarak muvazaalı hukuki işlemi yapan taraftan zararının tazminini isteyebilir. Haksız fiil işleyen kimse uygun illiyet bağı çevresine giren bütün zararlardan sorumludur. Ayrıca muvazaa sebebiyle akdin hükümsüzlüğünün ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması sayılan hallerde muvazaa ileri sürülemez. Somut olayda, Mahkemece davacının iş sözleşmesinin muvazaalı olduğu, davacının asıl işveren davalı Üniversitenin işçisi sayılması gerektiğini, alacaktan yalnızca davalı Üniversitenin sorumlu olası gerektiği kabulü ile davalı şirket yönünden husumet nedeniyle davanın reddine karar vermiştir. Muvazaa tespitine ilişkin Dairemiz 2013/2637 Esas 2013/1606 Karar sayılı kararı ile temyiz incelemesinden geçerek kesinleşen .... 1. İş Mahkemesi’nin 2010/188 Esas 2012/640 Karar sayılı kararı incelendiğinde; Davalı ... ile davalı .........

            Mahkemece evrak üzerinde yapılan inceleme sonunda davacı ile davalı ... arasında devam eden ... 9.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/509 Esas numarasında kayıtlı adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin davanın bulunduğu, o davada değerlendirilebilecek bir hususun ayrı bir dava şeklinde açılmasında hukuki yarar bulunmadığı, o davada mahkemece gerekli görülürse verilecek yetki ile muvazaa iddiasına dayanılarak tapu iptali ve tescil davasının açılabileceği gerekçesiyle HMK'nun 114/1-d, h ve 115.maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dava, BK'nun 19 (eski 18md) maddesinde düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkindir. BK'nun 19.maddesinde anlamını bulan muvazaa, tarafların 3.kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uygun olmayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır şeklinde tanımlanabilir....

              UYAP Entegrasyonu