Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 3000 TL alacağın davalılardan tahsiline, 4500 TL'lik kısım ödeme nedeniyle konusuz kaldığından bu miktar ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına ilişkin olarak verilen 17.07.2012 tarihli ilk kararın davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 27.01.2014 tarih 2014/121 Esas-895 Karar sayılı ilamı ile, davacının davaya konu kira sözleşmesinde imzası bulunmadığından kira bedelindeki muvazaa iddiasını her türlü delille ispat edebileceği, aksi halde davacı kira sözleşmesini ve davalı şirketin kiracılık sıfatını kabul ettiğinden sözleşmede yazılı kira bedelinin davacı paydaşı bağlayacağı, davacının hiç bir delil ibraz edememesi halinde bilirkişinin tespit ettiği emsal kira rayiçleri üzerinden kira bedeline hükmedilmesinin doğru olmadığı, davacı vekinin 21.12.2010 tarihli dilekçe ile muvazaa iddiası hakkında dinleteceğini bildirdiği tanıkları dinlenmeden bilirkişi raporu doğrultusunda karar verildiği belirtilerek, öncelikle muvazaa...

    . - K A R A R - Dava muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davasıdır. Davalı vekili müvekkilinin haczinin davacı şirketin haczinden daha önce olduğunu, önceki tarihte muvazaa yapılamayacağını; davacının İcra Mahkemesi'nde de şikâyet yoluna başvurduğunu bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporlarına göre davalının 137.603,13 TL asıl alacağı varken takip dayanağı 18.10.2007 vadeli senedi alarak 30.9.2007 itibariyle borçluyla arasındaki hesabı kapattığı, borçlunun kayıtlarına göre davalıya 146.710,40 TL borçlu olduğu ve bu suretle davalının 300.000,-TL alacağı bulunmadığının kesinleştiği, davalının da alacağının muvazaalı olmadığını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı şirket vekilince temyiz edilmiştir....

      Somut uyuşmazlıkta dava belirsiz alacak davası olarak açılmıştır. Davacının muvazaa iddiasına göre de, davaya konu alacakların belirsiz alacak davası olarak talepleri mümkündür. Bu itibarla mahkemece hüküm altına alınan alacakların tamamına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken, söz konusu alacaklara dava ve ıslah tarihlerinden itibaren faiz işletilmiş olması hatalıdır Yukarıda 2 ve 3 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nun 353/1- b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir....

      Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. TBK'nın 19.maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında zamanaşımı söz konusu olmaz ve İİK'nın 277 vd. maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan aciz belgesi muvazaaya dayanan iptal davalarında aranmaz. İİK’nin 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı, davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacı vekili dava dilekçesinde açıkça muvazaa hukuksal nedenine de dayandığından, davanın İİK'nin 277. vd maddelerine göre, bu olmadığı taktirde TBK'nin 19.maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır....

      Muvazaa; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır, şeklinde tanımlanabilir. Muvazaa daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan, öğreti ve uygulamada kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara bağlanmıştır. Gerek öğretide ve gerekse uygulamada muvazaa, mutlak ve nispi muvazaa olarak ikiye ayrılmaktadır: Mutlak muvazaada taraflar herhangi bir hukuki işlem yapmayı istemezler, yalnız görünüşte bir hukuki işlem için gerekli irade açıklamasında bulunurlar; nispi muvazaada ise taraflar gerçekten belli bir hukuki işlem yapmak isterler, ancak onu saklamak amacıyla, bir başka hukuki işlemin kurulduğu görüşünü yaratmak üzere irade açıklamasında bulunurlar....

        B) Davalı Cevabının Özeti: Davalı vekili, Davacı tarafından açılan bu davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının tüm alacaklarının zaman aşımına uğradığını ve bu nedenle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği, davanın kısmi alacak davası olarak açılması mümkün olmadığını, davacının yıllık ücretli izin alacağını, kıdem tazminatını ve ücret alacaklarını talep ettiğini ancak davasını fazlaya ilişkin haklını saklı tutarak yani kısmi alacak davası şeklinde açtığını, 6100 sayılı yasanın 109. maddesinin 2....

          Uyuşmazlık; davacı tarafından düzenlenen 5 adet faturanın bedelinin ödenip ödenmediği, 5 adet fatura nedenli davacının alacaklı olup olmadığı noktasındadır....

          Ancak, böyle hallerde genel muvazaa hükümlerinin uygulanması gerekir. Gerçekten, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesi hükmünde genel muvazaa düzenlenmiş olup, " ...tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. " hükmü getirilmiştir. Mirasçı, sözleşmenin tarafı olmadığından, sözleşmenin muvazaalı olarak yapıldığı iddiası her türlü delil ile kanıtlanabilir. Özellikle, resmi sicillere bağlı tutulan malların muvazaalı devrinde Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinin uygulanabileceği ve muvazaa iddiasının araştırılacağı yasal ve yargısal uygulama gereğidir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun tarih 1999/4- 286 Esas 1999/293 Karar sayılı kararında da aynı görüş benimsenmiştir. Somut olayda ise, yukarıda açıklanan ilkeleri ve olguları kapsar biçimde bir araştırma ve incelemenin yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur....

          Somut uyuşmazlıkta davacı işçi, davalı Üniversite'nin hizmet alımı yaptığı şirketler aracılığı ile bağlı hastanelerde çalıştırıldığını, alt işveren şirketlerle Üniversite arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu ve bu nedenle başlangıçtan itibaren gerçek işvereninin, davalı Üniversite olduğunu ileri sürerek alacak talebinde bulunmuştur. Davalı işverenin bilgisayar hizmetleri bakımından 01.03.2009-31.01.2011 dönemini kapsayan hizmet alım sözleşmeleri hakkında kesinleşmiş bir muvazaa kararının varlığı sayın çoğunluğun da kabulündedir....

            -K A R A R Mahkemenin, davanın kabulüne ilişkin kararı Dairemiz’in 06.07.2021 gün ve 2021/17979-2021/4242 sayılı ilamı ile mahkemece muvazaa iddiasının incelenerek tespitine karar vermekle yetinilmesi gerekirken, muvazaalı olduğu iddia edilen Devrekani İcra Müdürlüğü'nün 2014/49 sayılı icra takip dosyası ile davalı ...'in maaşı üzerine konulan 1.sırada haciz işleminin muvazaa nedeni ile iptali ile maaş hacizlerinden dolayı davalı ...'a ödenen kesintinin davacıya ödenmesine, (Kastamonu 2. İcra Müdürlüğü'nün 2015/2291 sayılı dosyasındaki alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere) karar verilmesi doğru görülmediğinden bozulmuş, davacı vekili bozma kararının hatalı olduğundan bahisle karar düzeltme talebinde bulunmuştur. Dosyanın yeniden yapılan incelemesi sonucunda: Dava BK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkindir. Davacı; eldeki davada davalıların muvazaalı alacak yaratarak davalı ...'...

              UYAP Entegrasyonu