Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dava konusu olayda, taşınmazların tasarruf tarihindeki değeri, alacak miktarından daha azdır. Bu durumda, harç ve vekalet ücretinin, taşınmazların satış tarihindeki gerçek değerleri üzerinden hesaplanması gerekirken, dava dilekçesinde gösterilen alacak miktarı üzerinden hesaplamanın yapılması doğru değil, bozma nedeni ise de, bu husus yargılamanın tekrarını gerektirmediğinden, hükmün HUMK’nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanması gerekir....

    SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan ve alacak miktarı ile ilgili yönden davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm fıkrasının 1 numaralı bendinde yer alan “suretiyle” ibaresinden sonra gelmek üzere “tasarruf tarihindeki alacak olan 42.167,25 TL ve ferileriyle birlikte” ibaresinin yazılmasına, 2 numaralı bendin tamamen çıkarılarak yerine “2- Alınması gerekli 2.504,54 TL harcın davalılardan müşterek ve müteselsil olarak tahsiline,” ibaresinin yazılmasına ve 5 numaralı bendin de tamamen çıkarılarak hükmün bu hali ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ...'a geri verilmesine 14.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....

      Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 285. maddesinde bağışlama sözleşmesi “bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşme” olarak tanımlanmış, 290. maddesinde de koşullu bağışlamaya yer verilmiş buna göre; “bağışlamanın bir koşula bağlanarak” yapılabileceği ifade edilmiştir. 288. maddesinde “bir taşınmazın veya taşınmaz üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması sözü vermenin geçerliliği ancak resmi şekilde yapılmış olmasına bağlıdır”, “şekle uyulmaması sebebiyle geçersiz olan bağışlama sözü verme, bağışlayan tarafından yerine getirildiğinde elden bağışlama hükmündedir. Ancak geçerliliği resmi şekle bağlanmış olan bağışlamalarda bu hüküm uygulanmaz,” düzenlemesine yer verilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 705. maddesine göre de taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur....

        İlk derece mahkemesince; davanın bağışlama sözünün ifası amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali olduğunu, bağışlama sözü vermenin geçerliliğinin bu sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasına bağlı olduğunu, dinlenen tanık beyanları ve davacı hakkında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı ile söz konusu belgenin zorla imzalattırıldığı hususunun ispat edilemediğini, takibe dayanak belgede rakamla yazılan bedel ile yazıyla yazılan bedel arasında çelişki olması nedeniyle belgenin bağışlama sözü niteliğinde olmadığından kesin delil kabul edilemeyeceğini, yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebileceğini, dinlenen tanık beyanlarıyla da davalının davacıya böyle bir bağışlama sözü verdiği hususunun ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine dair kararın davacı tarafça istinaf edilmesi üzerine bölge adliye mahkemesince;davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir...

          Bu nedenledir ki, bir kısım kazandırmalar, bağışa benzese de kazandırmanın salt bağışlama amacıyla yapılmaması nedeniyle bağışlama olarak nitelendirilemez. Ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama sayılmaz (TBK 285/3). Evlilik birliğinin ömür boyu süreceği inancının hakim olduğu düşünceyle, ortak yaşamı ve geleceği güvence altına almak amacıyla, beraberlikten doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak, örf ve adete uygun olarak eşlerin birlikte yatırım yapmaları bağış olarak değerlendirilemez. Eşler arasında dayanışma, güven ve sadakat esastır. Gelecekte aile üyelerinin yararlanacakları beklentisiyle birlikte malvarlığı edinme çabaları, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmamalıdır. .//.. Bu açıklamalar nedeniyle, devredene ağır yükümlülük getiren kazandırmanın bağış olarak değerlendirilmesi için, bağış amacını taşıyan davranış ve iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde olması gerekir....

            Tarafların sözleşmenin kurulduğu sırada değer farkının bağışlama niyetinden kaynaklandığını biliyor olması gerekir. Değer farkının büyük olduğu ve tarafların bildiği hallerde bağışlama iradesi mevcut sayılır (Yavuz, age, s.352; Prof. Dr. Fahrettin Aral, Prof. Dr. Hasan Ayrancı, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Ankara 2012,s.194 ). Yüklemeli bağışlama, TBK m.291'de düzenlenmiştir. Yüklemeli bağış sözleşmesi ile bağışlanan belirli bir edimde bulunma taahhüdü altına girer. Bu edim, bağışlama konusunun kısmen veya tamamen belli bir amaç için kullanılması şeklinde olabilir. Yukarıda açıklandığı üzere bağışlama edimi ile bağışlananın yüklendiği edim birbirine denk bir karşılıklılık ilişkisi içinde değildir....

              TBK'nun 285. maddesinin 1. fıkrasına göre bağışlama sözleşmesi; bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Bağışlama, bağışlayanın bir karşılık (ivaz) almaksızın bağışlananın malvarlığında bir artış sağlamak amacıyla malvarlığından belirli değerleri ona vermeyi üstlenmesi (taahhüt) ya da vermesi yoluyla bu iki kişi arasında yapılan sözleşmedir. Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi bağışlama, hukukî işlemlerin bir çeşidi olan sözleşme mahiyetindedir. Bu sözleşmede, yalnızca bağışlayan bağışlanana belirli bir değeri verdiğinden ya da vermeyi üstlendiğinden ve bağışlanan karşılık bir değer vermeyi üstlenmediğinden, bu tek tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Tek tarafa borç yükleyen bu sözleşme, kendisine değer kazandıran kişiyi (bağışlananı) teberru yoluyla zenginleştirme amacını gütmektedir. Evlenmeden önce veya sonra eşlerin birbirlerine bağışta bulunmaları geçerlidir....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Uyuşmazlık; davacının kendi hesabından çektiği bir miktar parayı davalı adına açtığı hesaba aktarması nedeniyle alacak istemine ilişkin olup, Dairemizin 03.06.2014 günlü ve 2014/3227 E. 2014/8751 K. sayılı bozma ilamına uyan mahkemece, davanın hukuki niteliğinin bağışlama olduğu kabul edilerek hüküm tesis edilmiştir. Davanın açıklanan bu niteliğine göre, temyiz inceleme görevi Yüksek Yargıtay 13. Hukuk Dairesinindir Ne var ki dosya, Yargıtay Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulunun 29.09.2016 günlü ve 2016/40985 E. 2016/37307 K. sayılı ilamı ile dosya tetkiksiz olarak Dairemize gönderilmiş olduğundan, 23.07.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6723 Sayılı Yasanın 21. maddesi ile değiştirilen 2797 Sayılı Yargıtay Kanununun 60/3 maddesi uyarınca temyiz incelemesini yapacak daire belirtilmek üzere dosyanın Hukuk İşbölümü İnceleme Kuruluna gönderilmesine, 29.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                Davalı borçlu kendi adına asaleten ve diğer davalı adına vekaleten verdiği dilekçede kendi adına ve eşi adına olan alacak ve taşınmazların listesini sunarak takip konusu alacağın ihtilaflı olduğunu belirtmiş ve duruşmada ise aciz halinin mevcut olmadığını ve icra dosyasında yeteri miktarda haciz mevcut olduğunu ileri sürerek davanın reddini istemiştir. Davalı Bahar usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş ve cevap vermemiştir. Mahkemece, davalı borçlunun aciz halinin gerçekleştiği, hakkındaki takip başladıktan sonra dava konuşu taşınmazları diğer davalı eşine intikal ettirdiği, İİK 278/2-1 maddesine göre bu tasarrufların bağışlama gibi kabul edildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir....

                  in şirket hissesi oranında, asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere iptaline, davacıya satış ve haciz yetkisi verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı ... tarafından temyiz edilmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu