Davanın uyuşmazlık taraflar arasında akdedilen adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklı sermaye olarak verildiği iddia olunan bonolar nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ile adi ortaklık sözleşmesinin iptali ve hükümsüzlüğü istemine ilişkin olduğu görülmektedir. Davacının talebi bir bütün olarak gözetildiğinde adi ortaklığın fesih-tasfiyesi ve menfi tespit iddialarının birlikte değerlendirilmesi gerekeceğinden, sermaye olarak verilen bonolar sebebiyle borçlu olunup olunmadığının tespitinin adi ortaklığa ilişkin hükümler çerçevesinde yapılması uygun olacağından, adi ortaklık sözleşmelerinin ise Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenmediği ve sözleşme taraflarının tacir olmadığı gözetildiğinde adi ortaklığa ilişkin ihtilafların çözüm yerinin genel mahkemeler olduğu işbu davanın görevli Bursa Asliye Hukuk Mahkemesi'nde çözümlenmesi gerekeceğinden görevsizlik kararı vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir....
Davalılar , adi ortaklığın makarna üretmek üzere kurulduğunu, davacıya ortaklık teklifi ve taahhüdü yapılmadığını, davacının çalışan olup iş akdinin feshine karar verildiğini belirterek; davanın reddini istemişlerdir . Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, 2.000.00.- TL alacağın davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir . Dava konusu uyuşmazlık, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinden kaynaklanmaktadır. 818 sayılı Borçlar Kanununda "Adi şirket" ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda "Adi ortaklık sözleşmesi" başlıkları altında yapılan tanımlarda adi ortaklık, "iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir" şeklinde tanımlanmıştır. Adi ortaklık sözleşmesi geçerlik şekli olarak herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak, ispat şekli bakımından yasal delillerle kanıtlanması gerekir....
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkilleri arasında adi ortaklık ilişkisinin mevcut olmadığını, davacı tarafından adi ortaklık olduğu iddiasında bulunulan işyerinin " ENG TEKSTİL-T3" ismiyle faaliyet gösteren müvekkili T3 adına tescilli şahıs firması olduğunu, müvekkili T3 tarafından davacının eşine ödenen toplamda 60.000.- TL’nin herhangi bir ortaklık ilişkisi kapsamında ödenmediğini, bu kişinin müvekkiline ait firmada SGK’lı çalışan olması ve uzak da olsa aralarında akrabalık ilişkisi bulunması nedeniyle müvekkili T3 tarafından iyi niyetli olarak borç verildiğini, davacı her ne kadar kendisinin emek davalı T4 sermayesini koyduğunu beyan etmişse de söz konusu firmada çalıştığını gösterir delil sunmadığını, davacının iddialarını kabul anlamına gelmemekle birlikte ortaklık ilişkisinden kaynaklanan alacağın bulunduğu düşünülse dahi Türk Borçlar Kanunu 630/son hükmüne göre yalnızca son bir yıla ilişkin kazanç payının talep edilebileceğini belirterek...
Mahkemece; adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine, malvarlığı bulunmadığından tasfiye memuru atanmasına yer olmadığına , 10.000.00.- TL nin davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinden kaynaklanmaktadır. 818 sayılı Borçlar Kanununda "Adi şirket" ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda "Adi ortaklık sözleşmesi" başlıkları altında yapılan tanımlarda adi ortaklık, "iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir" şeklinde tanımlanmıştır. Adi ortaklık sözleşmesi geçerlik şekli olarak herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak, ispat şekli bakımından yasal delillerle kanıtlanması gerekir. Ayrıca adi ortaklık ilişkisinde, bir ortak tarafından açılan alacak talebine ilişkin dava, ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemini de kapsar....
Mahkememizce görev yönünden yapılan değerlendirmede; adi ortaklık sözleşmesinin tarafları gerçek şahıs olup, bu şahısların kurdukları adi ortaklığın tüzel kişiliğinin olmaması, yapılan işin iş bu adi ortaklık yönünden ve taraflar yönünden niteliği, tarafların tacir olmaması ve ticari işletme olarak bir adi ortaklık kurulmamış olması nedeniyle nispi ticari dava söz konusu olmadığı gibi, dava konusu uyuşmazlığın ticaret kanununda düzenlenmediği adi ortaklık ilişkisinin 6098 sayılı TBK'nın 620 ve devamı maddelerinde düzenlendiği, daha çok şahısların şahsi emekleri ve malları ile ortak bir amaca erişmek üzere bir araya geldikleri sözleşme türü ve bu sözleşmeden kaynaklanan ilişki ve tasfiyenin TBK'da düzenlenmiş olduğu, böylece mutlak bir ticari davanın da söz konusu olmadığı mahkememizce benimsenmiştir....
vekili istinaf dilekçesinde, ıslah dilekçesinin taraflarına tebliğ edilmeden tahkikatın sona erdirilmesinin adil yargılanma, hak arama hürriyeti ve tarafsızlık ilkeleri ile bağdaşmadığını, mahkeme kararında dava konusu sözleşme adi ortaklık sözleşmesi olarak değerlendirilmiş ise de, sözleşmenin adi ortaklık sözleşmesinin unsurlarını taşımadığını, zira davacının sadece cirodan, hatta (tenzilat düşülmeden denildiğinden) cironun da üzerinde bir tutar olan hakedişler üzerinden yüzde oranıyla ifade edilen sabit bir pay aldığı ilişkinin adi ortaklık olarak değerlendirilemeyeceğini, bu haliyle taraflar arasındaki ilişkinin kazanca katılmalı bir işlem olduğunu, sözleşmede yazılı olan teminat senedinin davacının elinde bulunmamasının taraflar arasındaki borç alacak ilişkisinin tasfiye edildiğine karine olduğunu, adi ortaklık ilişkisinin varlığı kabul edilse dahi adi ortaklığın tasfiye edilmeden bir ortağın diğer ortaktan alacaklı olup olmadığı yönünde karar verilemeyeceğini, mahkemenin bir yandan...
Şti'ni 25/04/2014 tarihinden dava tarihine kadar 6 yıl boyunca fırını beraber yönettiklerini, fırının kazanç sağlaması için çaba sarf ettiklerini ve ticaretlerini beraber yapıp bu kapsamda sözlü olarak tarafları tacir olan adi bir ortaklık kurulduğunu, söz konusu adi ortaklığın asıl ve müşterek amacının o dönem hali hazırda olan ve halen devam eden fırının işletilmesi ve kazanç elde edilmesi olduğunu, fırındaki kasanın iki anahtarı olduğunu, anahtarlardan birinin müvekkilinde diğerinin de davalı şirket yetkilisinde olduğunu, söz konusu adi ortaklık sözleşmesinin yazılı olarak değil sözlü olarak kurulduğunu ve bu kapsamda adi ortaklığın mevcut olduğuna ilişkin delilleri bulunduğunu, davalı tarafın 6 yıl boyunca müvekkili ile adi ortaklık ilişkisi içerisindeyken 2020 yılının başında taraflar arasında alacak-borç ilişkilerinde anlaşmazlıklar başlaması üzerine davalı şirket yetkilisinin müvekkiline fırının kendisine ait olduğunu, kazanın ve dükkanın anahtarlarını vermesini istediğini, müvekkili...
yetkilisi Ayhan Gökçöl'e devrettiğini, devir ile birlikte müvekkilinin davalı şirket Karataş T3..Şti'ni 25/04/2014 tarihinden dava tarihine kadar 6 yıl boyunca fırını beraber yönettiklerini, fırının kazanç sağlaması için çaba sarf ettiklerini ve ticaretlerini beraber yapıp bu kapsamda sözlü olarak tarafları tacir olan adi bir ortaklık kurulduğunu, söz konusu adi ortaklığın asıl ve müşterek amacının o dönem hali hazırda olan ve halen devam eden fırının işletilmesi ve kazanç elde edilmesi olduğunu, fırındaki kasanın iki anahtarı olduğunu, anahtarlardan birinin müvekkilinde diğerinin de davalı şirket yetkilisinde olduğunu, söz konusu adi ortaklık sözleşmesinin yazılı olarak değil sözlü olarak kurulduğunu ve bu kapsamda adi ortaklığın mevcut olduğuna ilişkin delilleri bulunduğunu, davalı tarafın 6 yıl boyunca müvekkili ile adi ortaklık ilişkisi içerisindeyken 2020 yılının başında taraflar arasında alacak-borç ilişkilerinde anlaşmazlıklar başlaması üzerine davalı şirket yetkilisinin müvekkiline...
Bozma kararına uyan mahkemece; davanın kabulü ile taraflar arasında kurulan adi ortaklığın feshedildiğinin tespitine, tasfiye sonucuna göre davacının 13.375,02 TL alacağı olduğunun tespitine, bu miktarın 1.000 TL'sinin dava tarihinden, 12.375,02 TL'sinin ıslah tarihi olan 06/02/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ekmek fırını üzerinde davalı lehine bulunan intifa şerhinin terkinine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2- Davacının talebi, adi ortaklık ilişkisinden kaynaklanan ve gelir hesaplamaları sonucu belirlenebilecek alacak istemine ilişkin olup, davacının bu alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün olmadığı gibi, talep edilecek miktar taraflarca tartışmasız ve açıkça belirlenmemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi KARAR Dava, adi ortaklık ilişkisinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali isteğine ilişkindir. 9.2.2011 gün ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8.maddesi ile 2797 sayılı Yargıtay Yasasının 14.maddesinde yapılan değişiklik uyarınca; Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 21.01.2013 günlü ve 2013/1 sayılı kararı uyarınca işbu davada temyizen inceleme görevi 1.2.2013 tarihinden itibaren Yargıtay 3.Hukuk Dairesine verilmiştir. SONUÇ: Dosyanın görevli Yargıtay Yüksek 3.Hukuk Dairesi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 28.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....