Davalı tarafından, kiralananın sözleşmeye aykırı olarak devredilmesi nedeniyle kira sözleşmesinin feshine karar verilmiştir. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununda fesih ve tahliye sebepleri sınırlı şekilde gösterilmiş olup, kiraya verenin bu sebeplerden birine dayanmadan tek yanlı olarak sözleşmeyi feshedip tahliye isteme hakkı bulunmamaktadır. Davada, sözleşmenin feshi için gösterilen neden sözleşme şartlarına aykırı davranılmasıdır. Bu durum ancak akde aykırılık nedeniyle akdin feshi ve kiralananın tahliyesi davası açılmasını gerektirir. Akde aykırılık nedeniyle tahliye davası açma koşullarının bulunması durumunda bile mahkeme kararı ile tahliye ilamı alınmadığı sürece akdin sona erdiğinden söz edilemez....
Dava, akde aykırılık ve süre bitimi sebebiyle kiralananın tahliyesine ilişkindir. Mahkemece akde aykırılık olgusunun gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz olunmuştur. 1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Davacı, dava dilekçesinde taraflar arasındaki 20.01.1988 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin 20 yıl süreli olarak düzenlendiğini, kiralananın 2886 sayılı yasaya göre davalı şirkete kiralandığını, sözleşmenin 19.01.2008 tarihinde yenilenmeyeceğinin davalı şirkete ihbar olunmasına rağmen kiralananın tahliye edilmediğinden, 02.05.2008 tarihinde açmış olduğu iş bu dava ile süre bitimi sebebiyle de fuzuli şagil olan davalının kiralanandan tahliyesini talep etmiştir....
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; Davanın kabulü ile; davalı kiracının kiralanan yer olan Kalecik İlçesi Alibeyli Mahallesi K.2012/1 ruhsat numaralı I(a) grubu 3267922 erişim numaralı 8,69 ruhsat alanlı kum-çakıl sahasından akde aykırılık nedeniyle tahliyesine karar verilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Kiralananın tahliyesi Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tahliye davasına dair karar, davacılar tarafından süresi içinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş ancak, davanın nitelik ve mahiyeti itibari ile duruşmaya tabi olmadığından duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, akde aykırılık ve fuzuli işgal nedeniyle tahliye istemine ilişkindir....
Dava, sözleşmelerin üçüncü maddesindeki devir yasağına aykırı hareket edilmesi nedeniyle kiracı hakkında akde aykırılık nedeniyle değil, doğrudan fuzuli şagil oldukları iddia edilen davalılar hakkında açılmıştır. Bu durumda ortada geçerli ve halen devam etmekte olan bir kira sözleşmesi olup kiralananın bölme duvarının yıkılması nedeniyle tazminat hakkının doğduğu kabul edilemez. Çünkü kiralananı geri verme borcuna aykırı davranıldığı bu aşamada ileri sürülemez. Gerçekten Borçlar Kanunu’nun 266. maddesi hükmüne göre kiralanan ne durumda teslim alınmış ise kiranın bitiminde ve o durumda ve yöresel adete göre geri verilmelidir. Kira sözleşmesi sona ermediğinden kiralananı geri verme borcu henüz doğmamıştır....
Davacı kiralayan TBK'nun 316. maddesi kapsamında akde aykırılığı ve fena muameleyi ispatlayamadığı gibi akde aykırılık konusunda davalı tarafa herhangi bir ihtarname de çekmemiştir. TBK'nın 316/2. maddesi uyarınca, kiracıya akde aykırı davranışlarına son vermesi hususunda süreli ihtar tebliğ edilmediği ve dava şartının yerine getirilmediği anlaşılmakla, akde aykırılık (TBK md. 316) maddesi hukuki sebebine dayalı tahliyeye de karar verilemez....
Olayımıza gelince; Her ne kadar,dava dilekçesinde TBK 'nun 331. maddesinde düzenlenen olağanüstü fesih nedeniyle tahliye isteminden bahsedilmiş ise de hukuki tavsif mahkemeye ait olup dava dilekçesindeki anlatımlardan davanın , kiralananın açıktan fena kullanım nedeniyle tahliyesi davası olduğunun kabulü gerekir zira iddia edilen müessir fiil açıktan fena kullanım halini oluşturmaktadır. O halde, Mahkemece uyuşmazlığın 6098 sayılı TBK.nun 316/3 maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi ve açıktan fena kullanım durumunda herhangi bir ihtar olmadan da dava açılabileceği gözetilerek, bu kapsamda deliller toplanmak suretiyle, davalının eyleminin açıktan fena kullanıma ilişkin olup olmadığı, tahliye şartlarının oluşup oluşmadığı üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır....
Davalı kiracının temerrüt nedeniyle tahliyesi istenmiş ise de mahkemece yukarıda açıklanan temerrüt tahliye koşulları incelenerek, davaya konu taşınmazın niteliğine uygun olarak davalıya süreli temerrüt ihtarı gönderilip gönderilmediği üzerinde durularak sonucuna göre temerrüt nedeniyle tahliye talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Davaya konu taşınmazların davalı şirket tarafından kullanıldığını davalılar kabul etmiştir.Bu durumda, mahkemece davalıların akde aykırı olarak taşınmazı 3. kişi konumundaki diğer davalı şirkete kullandırttığı dikkate alınarak TBK'nun 316 maddesi uyarınca davalılara usulune uygun süreli ihtarname tebliğ edilip edilmediği üzerinde durularak, usulune uygun süreli ihtarname tebliğ edildiğinin anlaşılması halinde akde aykırılık nedeniyle davalı kiracıların ve fuzuli işgal nedeniyle davalı şirketin kiralanandan tahliyesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....
Dava, akde aykırılık nedeni ile kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne, kira sözleşmesinin feshine, kiralananın tahliyesine karar verilmiş, hüküm iflas idare memuru tarafından temyiz edilmiştir. Kural olarak, İİK 'nın 191. maddesi gereğince borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüz olup, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflas ile kısıtlandığından, aynı Kanun’un 226. maddesinde de masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu hükmü kabul edilmiştir. Diğer anlatımla, iflasın açılmasıyla dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflas idaresine ait olup, adi tasfiyede İİK'nın 226-229 maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına, şayet basit tasfiye (İİK.md.218) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Müdürlüğüne (İflas Dairesine) aittir. Dava dilekçesi sadece iflas idare memuru M....