Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

haberi olmadan bilgisi ve rızası dışında 25/12/2019 tarihinde satış göstermek suretiyle devrettiğini, müvekkilinin aile konutu olan ve halihazırda T3 adına kayıtlı dava konusu taşınmazın tapu kayıtlarının iptali ile müvekkilinin eşi davalı T5 yadına yeniden tesciline ve üzerine aile konutu şerhinin konulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir....

Dava aile konutuna dayalı tapu iptali ve tescil ile taşınmaza aile konutu şerhi konulması davası (TMK m.194) olduğuna göre öncelikle aile konutu olarak kullanılan bölümün belirlenmesi gerekir. Bu hususlara yönelik mahkemece bilirkişiden ek rapor alınması veya gerekiyorsa yeniden keşif yapılması, uzman bilirkişiden "Aile konutu" olarak kullanılan bölümün kroki ve harita üzerinde işaretlenmesinin istenmesi ve aile konutu olan bölümle sınırlı olacak şekilde "Aile konutu şerhi konulması " ve bu bölüm yönünden tapu iptali ve tescile karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....

    Bu düzenleme ile malik olmayan eşe, aile konutu ile ilgili tapu kütüğüne şerh verilmesini isteme hakkı tanınmış, eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek, eşlerin hukukî işlem özgürlüğü aile birliğinin korunması amacıyla sınırlandırılmıştır. Tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmasa dahi aile konutuna ilişkin olarak; eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutuyla ilgili kira sözleşmesini feshedemeyecek, aile konutunu devredemeyecek ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacaktır. Malik olmayan eşin izni için şekil şartı bulunmamakla birlikte, iznin açık olması gerekmektedir. Açık rızanın varlığını ispat yükü ise aile konutu ile ilgili tasarrufta bulunana aittir. 18. Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesinde öngörülen sınırlandırma, taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulduğu için değil, konut aile konutu vasfı taşıdığı için getirilmiştir....

      nın söz konusu taşınmazı aile konutu olarak kullandığı, her ne kadar ipotek tarihi ile taşınmazın edinim tarihi aynı olduğundan bir an için ipotek tarihinde taşınmazın aile konutu vasfında olmadığı düşünülebilecekse de, günümüzdeki bankacılık uygulamaları ve konut edinim teamülleri gözetildiğinde konut almak isteyen kişilerin, satış bedelini peşinen ödeme güçleri bulunmadığında satın almak istedikleri konutu ipotek vererek kredi kullanıp satış bedelini ödedikleri, akabinde satın aldıkları konutta ikamet etmeye başladıkları, bu durumda salt kredi kullandırım ve ipotek tesisi işlemlerinin konutun edinim tarihi ile aynı olmasının taşınmazın aile konutu vasfını etkilemeyeceği, kaldı ki tüm dosya kapsamından taşınmazın edinim tarihinden sonra aile konutu olarak kullanıldığı, aile konutuna ilişkin olarak yapılacak işlemlerde 4721 sayılı Kanun'un 194 üncü maddesi gereğince malik olmayan eşin açık rızasının alınması gerektiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı...

        Hukuk Genel Kurulu'nun 2013/2- 2056 Esas, 2015/1201 Karar ve 15.04.2015 günlü kararında da açıklandığı üzere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 194/1. maddesine göre, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.” Bu madde hükmü ile "aile konutu şerhi konulmuş olmasa da” eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu nedenle, aile konutu şerhi konulduğunda, konulan şerh “kurucu” değil “açıklayıcı” şerh özelliğini taşımaktadır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, “emredici” niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir....

        O halde, davacının; davalının talebi üzerine tapu sicil memurluğunca taşınmazın tapu kaydı üzerine konulmuş olan “aile konutu şerhi” nedeniyle, aynı binadaki fırın ve dükkan üzerindeki tasarruf yetkisinin de sınırlandığını ileri sürmesinin hukuken önemi bulunmamaktadır. Mahkemece, davalının talebi üzerine tapu memurluğunca konulmuş olan “aile konutu şerhinin”, davacıya ait paya münhasıran taşınmazdaki (7) kapı nolu mesken için konulmuş bulunduğu gözetilerek, isteğin reddi gerekirken, konulmuş olan aile konutu şerhinin kaldırılmasına ve aile konutu üzerinde sanki kat mülkiyeti tesis edilmiş gibi, davacının taşınmazdaki payından, konuta düşecek arsa payı hesaplanıp bu pay üzerine aile konutu şerhi konulmasına şeklinde, infazı olanaksız (Tapu Sicil Tüzüğü md.23) karar verilmesi isabetsizdir. Açıklanan nedenlerle, sayın çoğunluğun onama yönünde oluşan görüşüne katılmıyorum....

          DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava; taşınmazın aile konutu olduğunun tespiti ile aile konutu olduğu ileri sürülen taşınmazın tapu kaydı üzerine aile konutu şerhi konulması davasıdır. Davacı vekili süresinde istinaf talebinde bulunmuştur. Mahkememizce; re'sen gözetilecek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan (HMK md. 355) inceleme sonucunda; İlk derece mahkemesince; davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplanıp değerlendirildiği, usulü işlemlerin Hukuk Muhakemeleri Kanununa uygun olarak yerine getirildiği belirlenmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 194/1. maddesine göre, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz." denilmektedir. Davacı, davaya konu Kayseri İli, Kocasinan İlçesi, Kötügöller Mahallesi, 1078 Ada, 49 Parselde kayıtlı bulunan Sancaktepe Mah. Doğu Sk....

          Sulh Hukuk Mahkemesi) ise istemin, dava konusu taşınmazın aile konutu olduğunun tespiti istemini de içerdiği gerekçesiyle tespit istemini 16/02/2012 tarihli celsede tefrik ederek, mahkemenin yukarıdaki esasına kaydettikten sonra, taşınmazın aile konutu olup olmadığının tespiti konusunda karar verilmesi gerektiği, bu konuda görevli mahkemenin Aile Mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme ise hakime aittir (HUMK.md.76). Evlilik ölümle sona ermiş olup davacı, dava konusu taşınmazın "aile konutu" olduğunu iddia etmiş ve taşınmazda lehine oturma hakkı tanınmasını istemiştir. Dava, öncelikle taşınmazın "aile konutu olduğunun tespiti " (TMK.md.194) daha sonra ise bu taşınmazın sağ kalan eşe miras hakkına mahsuben özgülenmesine (TMK.md.652) ilişkindir. Nitekim ...Sulh Hukuk Mahkemesi, aile konutuna ilişkin istemi tefrik ederek yeni esasına kaydetmiştir....

            Evlilik ölüm ile sona erdiğinden daha tarihi itibariyle aile konutu vasfı kalmadığından taşınmaza aile konutu şerhi konulamaz ise de davacının aile konutunun kendisine özgülenmesine dair yasal hakkını kullanabilmesi için taşınmazın aile konutu olduğunun tespitini istemekte hukuki yararının olduğu açıktır. Dosya kapsamı ve tanıkların beyanlarına göre, dava konusu taşınmazın miras bırakan eşin ölümü tarihinde davacı kadın ile birlikte aile konutu olarak kullanıldığı sabit olduğuna göre mahkemece dava konusu taşınmazın miras bırakanın ölüm tarihinde aile konutu olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken reddi doğru olmamıştır. HMK 353/1- b-2 maddesine göre ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa; yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir....

            Evlilik ölüm ile sona erdiğinden daha tarihi itibariyle aile konutu vasfı kalmadığından taşınmaza aile konutu şerhi konulamaz ise de davacının aile konutunun kendisine özgülenmesine dair yasal hakkını kullanabilmesi için taşınmazın aile konutu olduğunun tespitini istemekte hukuki yararının olduğu açıktır. Dosya kapsamı ve tanıkların beyanlarına göre, dava konusu taşınmazın miras bırakan eşin ölümü tarihinde davacı kadın ile birlikte aile konutu olarak kullanıldığı sabit olduğuna göre mahkemece dava konusu taşınmazın miras bırakanın ölüm tarihinde aile konutu olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken reddi doğru olmamıştır. HMK 353/1- b-2 maddesine göre ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa; yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir....

            UYAP Entegrasyonu