Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

edileceğini, arabuluculuk yoluna başvurulmadan açılan davanın özel dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi gerektiğini, husumetin tüm takyidat lehtarlarına yaygınlaştırılması gerektiğini, somutlaştırma ve delillerin gösterilmesi yükümü yerine getirilmediğini, adi yazılı şekilde yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davacı adi yazılı satış vaadi sözleşmesinden doğan taleplerini yalnızca davalı Garanti Kozaya karşı ileri sürebileceğini, 30.9.1988 tarihli, 1987/2 esas, 1988/2 karar sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme genel kurulu(YİBGK) kararı gereğince de ipoteğin fekkinin talep edilemeyeceğini, satış sözleşmesinin imza tarihinde taşınmaz üzerinde ipotek bulunmadığını, adi yazılı satış sözleşmesinin imza tarihinde taşınmaz üzerinde ipotek bulunduğunu, ipoteğin tesisi esnasında taşınmazın davacıya satıldığı müvekkili tarafından bilinmediğini, davacının kötü niyetli olduğunu, davacının terditli olarak istemde bulunduğu müspet ve menfi zarar tazmini hukuka...

BİLDİRİLEN İSTİNAF NEDENİ: Davacı vekili; müvekkilinin dava konusu taşınmazı 04.11.2016 tarihli satış sözleşmesinden sonra teslim almış olup zilyetliğinde bulundurduğunu, nitekim davalının buna karşı bir itirazının bulunmadığını, bu nedenle davanın zamanaşımına uğramadığını, mahkemece denkleştirici adalet ilkesi doğrultusunda ödenen paranın iadesine karar verilmesi gerekirken davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. GEREKÇE: Dava konusu uyuşmazlık; tapulu taşınmaza ilişkin adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı alacağın, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesi talebine ilişkindir....

BİLDİRİLEN İSTİNAF NEDENİ: Davacı vekili; müvekkilinin dava konusu taşınmazı 04.11.2016 tarihli satış sözleşmesinden sonra teslim almış olup zilyetliğinde bulundurduğunu, nitekim davalının buna karşı bir itirazının bulunmadığını, bu nedenle davanın zamanaşımına uğramadığını, mahkemece denkleştirici adalet ilkesi doğrultusunda ödenen paranın iadesine karar verilmesi gerekirken davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. GEREKÇE: Dava konusu uyuşmazlık; tapulu taşınmaza ilişkin adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı alacağın, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesi talebine ilişkindir....

DELİLLER : Düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ve ekleri, Dekontlar, Tapu kaydı, Delil listeleri sunulan ve toplanan deliller. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalı Vakıflar Bankası T.A.Ş.vekili İDM'nin 23/09/2020 tarihli davalılar Türkland Bank vekilinin ve Budak şirket vekilinin 10.04.2019 tarihli tensip zaptı ile verilen ihtiyati tedbir kararına itirazlarının ayrı ayrı reddine ilişkin ara kararını süresinde istinaf etmiştir. 6100 sayılı HMK'nun 341/1. maddesi uyarınca ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyadi tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir....

Dosya kapsamından, taraflar arasında adi yazılı şekilde devre mülk satış sözleşmesinin düzenlendiği anlaşılmaktadır. 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasa’da değişiklik yapan 4822 Sayılı Yasa’nın 3/c maddesinde “konut ve tatil amaçlı taşınmaz malların” da tüketicinin korunması hakkındaki yasa kapsamına alındığı anlaşılmakta olup, aynı Yasanın 23. maddesine göre de bu Yasanın uygulanması ile ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıkların Tüketici Mahkemesinde görüleceği hüküm altına alınmıştır. Somut olayda davanın, taraflar arasında düzenlenen, hisseli gayrimenkul satış (devre mülk) sözleşmesinin davacı tarafça tek taraflı olarak feshedilmesi üzerine, davacının ödediği bedelin iade edilmesi istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Devre mülk hakkı kat mülkiyeti kanununda düzenlenen taşınmazın müşterek mülkiyet payına bağlı bir haktır....

    İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı T3 vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; adi yazılı şekilde yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davacının adi yazılı satış vaadi sözleşmesinden doğan taleplerini yalnızca davalı Garanti Koza'ya karşı ileri sürebileceğini, 30.9.1988 tarihli, 1987/2 Esas, 1988/2 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu (YİBGK) kararı gereğince de ipoteğin fekkinin talep edilemeyeceğini, davacı ile müvekkili banka arasında bağlı kredi ilişkisi bulunmadığını, huzurdaki dava açısından müvekkili tarafından davacıya verilmiş bir konut kredisi bulunmadığından, satıcı Garanti Koza ile müvekkili banka arasında davacının konut tedarikine ilişkin bir sözleşme de bulunmadığından, dava konusu ihtilafta bağlı krediden de bahsedilmesinin hukuken mümkün olmadığını, konut satış sözleşmesinin bizzat satıcı tarafından finanse edildiği hallerde satıcı ile tüketici arasında bağlı kredi ilişkisi bulunmadığını, konut satış sözleşmesinin...

    Kaynağını Türk Borçlar Kanununun 29. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Türk Borçlar Kanununun 237. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 146. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Dava, 01.06.2005 tarihli Satış Noktası Sözleşmesinden kaynaklanan cezai tazminat, münhasır satış ve reklam yeri bedeli ile cari hesap alacağının tahsili istemine ilişkindir. Davalılar vekili cevabında, kapatılıp sicilden terkin edilen ... ve Ortağı Adi Ortaklığı ile davacı arasında 01.06.2009 tarihinde akdedilen Satış Noktası Sözleşmesine müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla müvekkili şirketi temsilen şirket ünvanı altında yönetim kurulu başkanı ...'...

      Fakat bu düzenleme tapu sicil memurunun şerhi re’sen terkin yetkisi olduğu şeklinde yorumlanmamalıdır. Zira TMK’nin 1027. maddesinde sadece adi yazım hatalarının tüzük hükümlerine göre tapu sicil memurunca düzeltilebileceğine bunun dışındaki tüm düzeltmelerin ilgilerinin yazılı izni veya mahkeme kararı ile yapılabileceğine dair açık hüküm vardır. Buna benzer bir diğer düzenleme Tapu Sicil Tüzüğünün 69. maddesinde yer almaktadır. Tüzükteki bu düzenlemede de tapuya şerh edilmiş süreye bağlı kişisel hakların sürenin dolması halinde sicilden terkininin sadece taşınmaz malikinin talebi ya da mahkeme kararı ile yapılabileceği hüküm altına alınmıştır. Tüm bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde Tapu Kanununun 26. maddesindeki düzenleme şerhin malikin istemi üzerine terkin edilebileceği şeklinde anlaşılmalıdır. Taşınmaz maliki tarafından terkini talep edilmediği için tapu sicilinde varolmaya devam eden şerh etkisini devam ettirecektir....

        Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706 ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, başka bir anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Somut olayda, Davacı- davalı ... kişisel hak sahibi olup, 28.08.1996 tarihli satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan kişisel hakkını Borçlar Kanununun 162. maddesi uyarınca 10.10.1996 tarihli sözleşme ile ...’a temlik etmiştir. Davacı, 28.08.1996 tarihli sözleşmeden kaynaklanan kişisel hakkını temlik ettiğinden bu hakka dayanarak iptal ve tescil isteyemez. Bu nedenle, asıl davanın, davacı- davalı ...’ın davada sıfatının kalmaması nedeniyle reddi gerekir....

          UYAP Entegrasyonu