Her ne kadar mahkemece adi ortaklık sözleşmesinin açılan önceki davada, bu davanın davacısının kusuru nedeniyle fesih edildiği ve yine davacının açtığı tapu iptal ve tescil davasının da reddedildiği gerekçe gösterilmek suretiyle dava reddedilmiş ise de, sözleşmenin feshine ilişkin davada adi ortaklık ilişkisinin tasfiye edilmediği anlaşılmaktadır. Ayrıca tapu iptal ve tescil davası taşınmazların 3. kişiler 2011/10028-12186 satışı nedeniyle reddedilmiştir. Bu hali ile, dava tarihi itibariyle ortaklığın sonlandırılmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece taraflar arasındaki adi ortaklığın “ sözleşmenin feshinin kesinleştiği tarih itibariyle “ tasfiyesi zorunludur....
Matbaacılık“ ticaret ünvanı ile faaliyete geçtiğini, 21.11993 tarihinde noterde adi ortaklık sözleşmesi de imzaladıklarını, ancak idareci ortak olan davalının yıl sonu bilançoları düzenleyerek gerekli kar paylarının ödenmesi konusunda herhangi bir girişimde bulunmadığını, 30.12.2004 tarihli ihtarla ortaklık kar payını istemişse de, davalı tarafından ortaklığın inkar edildiğini ileri sürerek, ortaklığın fesih ve tasfiyesine, ortaklık kar payından kendisine ödenmesi gereken miktarın da reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacı ile imzalamış oldukları sözleşmenin kağıt üzerinde kaldığını, ortaklığın fiili olarak faaliyete geçmediğini, fiilen oluşmayan ortaklığın hiçbir mal varlığı ve gelirinin de bulunmadığını, kaldı ki bir yıllık zamanaşımı süresinin de dolduğunu savunarak, davanın gerek zamanaşımı gerekse esastan reddini dilemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Konya 1.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen, tarafları, tarih ve numarası yukarıda yazılı hükmün incelenmesi sırasında Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 27.9.2006 gün, 9625-9302 sayılı, 14.Hukuk Dairesinin 12.12.2006 gün, 12678-14871 sayılı,11.Hukuk Dairiesinin 5.2.2008 gün 14578-1127 sayılı, 13.Hukuk Dairesinin 14.10.2008 gün 11771-11821 sayılı kararlarıyla meydana gelen görev uyuşmazlığının giderilmesi istenilmekle, 2797 sayılı Yasa uyarınca toplanan Başkanlar Kurulu’nca dairelerin görevsizlik kararlarıyla dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü: Dava, adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin sözleşmeye dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Uyuşmazlığın bu niteliği itibariyle hükmün temyiz inceleme görevi 13.Hukuk Dairesine aittir. S O N U Ç : 13.Hukuk Dairesinin görevsizlik kararının KALDIRILMASINA, dosyanın bu Daireye gönderilmesine, 19.2.2009 gününde oybirliği ile karar verildi....
Davadaki ileri sürülüşe göre, davacılar tarafından varlığı iddia edilen sözleşme, Borçlar Kanununun 520 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık sözleşmesi olup, uyuşmazlığın da adi ortaklık hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Borçlar Kanununun adi ortaklığa ilişkin 520 ve onu izleyen maddeleri gereğince adi ortaklığın kurulabilmesi için yazılı şekil gerekli olmayıp, adi ortaklık sözleşmesi sözlü olarak da yapılabilir. Davacının iddiası ve davalının açıklamalarına göre,birlikte işletilen büfelerin geliri ile bir takım malların edindiği, alınan malların davalılar adına kayıt ve tescil edildiği ileri sürülerek Ortaklığın tespiti ile feshi ve ortaklığın tasfiyesi talep edildiğine göre, belli bir alacak talebi bulunmadığından bahsedilemez. Mahkemece işin esasına girilerek taraf delilleri toplanarak B.K 520 ve devamı maddelerine göre davanın çözümlenmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma gerektirir....
Atıksu ve Arıtma Tesisi İnşaatı Yapım İşi'ne ilişkin adi ortaklık kurulduğu ve 31/10/2013 tarihli sözleşmenin akdedildiği, sözleşmeye göre; davalı ... Yapı'nın %99, davacının ise %1 ortaklık payının bulunduğu, sözleşmesinin 10. maddesinde işveren İdare'nin ihalenin iptali veya işin sonlandırıldığının bildirilmesi ile ortaklığın sona ereceğinin düzenlendiğini, dava dışı idarenin 17/10/2019 tarihli yazısı ile ... Atıksu Arıtma Tesisi İnşaatı İşinin feshedildiğinin ortaklığa bildirildiği, sözleşmenin 10. maddesi uyarınca fesih bildirimi ile birlikte adi ortaklığın sona erdiği ve tasfiyenin başlaması gerektiği, anlaşılmıştır. Mahkemece adi ortaklığın alacak ve borçları da dahil bütün malvarlığı araştırılmış, adi ortaklığın mallarının bulunmadığı, 674,31 TL'lik vergi borcunun ise davacı tarafından ödendiği, belirlenmiş, böylece ortaklığın tasfiyenin tamamlanması sağlanmıştır. Tasfiye sonrasında ortada herhangi bir mal ve alacak kalmadığından bu konuda bir paylaştırma yapılmamıştır....
Davalılar T6 ve T5 adi ortaklığın tarafı olmayıp,sözleşmenin feshi davasında bu davalılara husumet düşmediği gibi ,adi ortaklığın feshi ve tesfiyesi konulu davada da bu davalılar husumet düşmemektedir.Bu sebeple ,bu davalılar hakkındaki davanın pasif husumet sebebiyle reddine karar verilmesinde de usul ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Bu sebeplerle davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK 353/1- b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir....
KARAR Davacı, “... ve ortakları” adi ortaklığının ortağı olduğunu, yönetim yetkisinin davalılar tarafından kullanıldığını, davalıların kendisini dışladığını, yönetimde söz ... vermediklerini, kasa defterlerini ayrıca tuttuklarını, şirketin gelir ve giderleri hakkında bilgi vermediklerini, Ocak 2006 – Kasım 2007 dönemleri arasında çok cüz’i kâr payı verdiklerini, kendisini dükkana almadıklarını, gerçek değerinin çok altında fiyat teklif ederek hisse devri için zorladıklarını, ileri sürerek, adi ortaklığın feshi ile tasfiyesine ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere ortaklıktan ayrılma payı olarak şimdilik 6000- TL nin en yüksek ticari faizi ile ödenmesine karar verilmesini istemiştir. Davalılar, adi ortaklığın tarafların anlaşması ile 13 05 2007 tarihinde ve şahitler huzurunda sona erdiğini, davacının alacağını fazlasıyla alarak adi ortaklıktan ayrıldığını savunarak, davanın reddine ve adi ortaklığın son bulduğuna karar verilmesini dilemişlerdir....
KARAR Davacı şirket, davalı şirket ile aralarında 1 yıl süreli adi ortaklık kurduklarını, sözleşmenin sona ermesi ve davalının edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle ortaklığın sona erdiğini ileri sürerek ortaklığın sona erdiğinin saptanmasını, tasfiye memuru atanarak aktif ve pasifinin belirlenerek eşit şekilde dağıtılmasını istemiş; aşamalı beyanlarında da tasfiye payının reeskont faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, ortaklığın devam ettiğini, davacının alacağı bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir....
taşınmazlar için tapu iptal tescil talebinde bulunamayacağı gibi doğrudan taşınmazların değeri üzerinden ortaklık payına tekabül eden tutarı da talep edemeyeceği, mevcudiyeti taraflar arasında ihtilafsız olan adi ortaklık sözleşmesi ayakta iken davacının doğrudan adi ortaklığın faaliyet konusunu teşkil eden taşınmazlardan hak talep etmesinin mümkün olmadığı, davacının ancak adi ortaklık sözleşmesinin feshi ve tasfiyesi için açacağı ayrı bir dava ile sözleşmeye dayalı olarak alacak talebinde bulunabileceği, ancak eldeki davada böyle bir talep bulunmadığı gibi davaya konu edilmeyen talep bakımından da tasarruf ilkesi gereği resen hareket edilemeyeceği, davacının asli talebi olan tapu iptal ve tescil talebi ile terditli talebi olan taşınmazların değeri üzerinden adi ortaklık payı oranında alacak talebinin her iki davalı yönünden ayrı ayrı reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir....
Davacı vekili; adi ortaklık sözleşmesini sona erdiren sebepler arasında kat irtifakının kurulması nedeniyle sona ermenin yer almadığını, sözleşmenin ve adi ortaklık ilişkisinin sona erdiğine ilişkin dosyada herhangi bir delilin mevcut olmadığını, ispat yükünün davalı tarafta olması ve adi ortaklığın sona erdiğine ilişkin davalı tarafından hiçbir belge ortaya konmamasına rağmen, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. 2. Davalı vekili; zamanaşımı başlangıcı olarak belirlenen olgunun hatalı olduğunu, adi ortaklık ilişkisinin 17.08.1999 tarihinde yaşanan depremin ardından şehirdeki kat izinlerinin düşürülmesi nedeniyle gerçekleşmesinin imkansız duruma geldiğini, bu tarih itibariyle Mahkemece varlığı kabul edilen adi ortaklık ilişkisinin sona erdiğini ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. C....