Davalı gerçek kişiler yemin icra etmek için davetiye beklemeden duruşmaya katılmışlar ve yeminli beyan vererek davacının işletmede sadece yönetici çalışan olduğunu, adi ortaklık iddiasının doğru olmadığını anlatmışlardır. Yemin kesin delildir. Davalı taraf yeminli beyan vererek davacı iddiasını inkar ettiğinden davanın reddine karar verilmiştir. Ortak olduğunu ispat edemeyen davacının kâr payı, tasfiye ve tasfiye payı isteme hakkı da yoktur....
İcra Hukuk Mahkemesine .... sayılı dosya ile başvuruda bukunduklarını, Adi ortaklığın internet şifresinin değişimi ile internet ortamında kayıtları takip edemediklerini, davalının kendilerini ve adi ortaklığı zarar sokacak faaliyetlerde bulunduğunu ileri sürerek davalının Adi ortaklığı yönetimiyle ilgili temsil ve ilzam yetkisinn klaldırılarak tüm yetkinin kendilerine verilmesine; olmadığı taktirde tasfiye süreci sonuna akadar kayyım atanmasına, adi ortaklığa ait tüm ticari defterlerin kendilerine yahut mahkemeye teslimine,Adi ortaklığın sözleşme süresi sonunda tasfiyesine karar verilmesi için eldeki davayı açmıştır....
Adi Ortaklığının Feshi ve Tasfiyesi yönünden; Eldeki davada davacının talebi adi ortaklığa koyduğu sermaye ve kar talebi olması nedeniyle bu talebi aynı zamanda adi ortaklığın feshi ve tasfiyesini kapsadığından mahkememizce öncelikle yönetici ortak olan davalı ... İnş. Ve Tic. A.ş'den hesaplar istenmiş, tarafların tasfiye konusunda anlaşamamaları üzerine adi ortaklığın tasfiyesi için tasfiye memuru olarak Mali Müşavir Bilirkişi ... atanmıştır. Tasfiye memuru tarafından sunulan 16/04/2019 havale tarihli ek adi ortaklık tasfiye raporunda, ortaklığın aktifi olmadığını, gerek ortaklara verilecek pay gerekse borçlulara ödenecek bir bedelin bulunmadığını, adi ortaklıktan alacaklı olanların dava açmak suretiyle alacaklarını ortaklardan talep edebileceği, ortaklığın zarar etmek suretiyle öz varlığını kaybettiği, ortaklıkta, taşınmaz ,araç, demirbaş ve stok malların bulunmadığı, iş ortaklığının öz varlığını kaybetmiş olması nedeniyle ortaklara dağıtılacak bir bedelin olmadığı, ...'...
Örneğin; ortağın, ortaklığa getirdiği sermayenin iadesini istemesi, ortaklığın feshi ve tasfiyesi istemini de kapsamaktadır. Adi ortaklığın sona ermesi ile birlikte ortaklık tasfiye aşamasına girer. Ortaklar arasındaki hukuki bağ, tasfiye tamamlanmadan ortadan kalkmış kabul edilemez. Tasfiye, ortaklar arasındaki ortaklık ilişkisinin tamamen sona erdirilmesine yönelik kanuni bir usuldür. Tasfiye ile artık ortaklık malvarlığı para haline dönüştürülecek, borçlar ödenecek, sermaye değerleri ortaklara iade edilecek ve geri kalan meblağ ortaklar arasında kar ve zararın paylaşılması esasına göre dağıtılacaktır. Adi ortaklığın tasfiyesi ya tarafların anlaşması suretiyle ya da bizzat mahkemece yapılır. Taraflar tasfiye konusunda anlaşmadığı takdirde ortaklığın tasfiyesinin mahkemece TBK’nın 642 vd. madde hükümlerine uygun olarak yapılması gerekir. Öte taraftan; ortağın, ortaklığa getirdiği sermayenin ve kar payının tahsilini istemesi ortaklığın fesih ve tasfiyesi talebini de kapsamaktadır....
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK'nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır. O halde mahkemece; bütün bu açıklamalar ışığında, taraflar arasındaki ayakkabı dükkanına ilişkin adi ortaklığın bulunduğu tarafların kabulünde olup, davacının icra takibi sonucu haczedilen ve satılan menkul malların değerinin yarısını talep etmesi nedeniyle söz konusu talebin aynı zamanda adi ortaklığın feshi ve tasfiyesini de içerdiği anlaşıldığına göre uyuşmazlığın; yukarıda açıklanan maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözüme kavuşturulması suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm tesis edilmesi gerekirken, bu şekilde bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan, yanılgılı ve eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....
devrinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve bu hususta Ticaret Sicil Müdürlüğü'ne müzekkere yazılmasına, aynı zamanda davalı şirketin dava konusu adi ortaklığın mal varlığını azaltıcı veya ortadan kaldırıcı iş ve işlemleri yapmaması, tasfiyenin yasal koşullara uygun ve sağlıklı yapılması, tasfiye bilançosunun çıkarılması ve yargılama süreci boyunca şirket gelir ve mallarının 3.kişilere devir ve temlikinin ya da yine şirket gelir ve mallarının kaçırılması durumlarına istinaden tasfiye memuru atanıncaya kadar tedbiren adi ortaklığa ivedi olarak onay veya denetim kayyımı atanması ile şirket hisselerine davalıdır şerhi konulmasına karar verilmesi gerektiğini,bu talebin reddine karar verilmesinin usul ve hukuka aykırı olduğunu beyanla buna dair ret kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK'nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava adi ortalığın feshi ve tasfiyesine yöneliktir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun...
Adi Ortaklığı olduğu, Adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından aktif ve pasif dava ve takip ehliyeti bulunmadığından takibin zorunlu olarak iş ortaklığını oluşturan şirketlerin alacaklı olarak ayrı ayrı isimlerinin yazılması ve UYAP sisteminde de alacaklı sıfatıyla isimlerinin ayrı ayrı kayıtlı olması takip alacağının adi ortaklık alacağı olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. Adi ortaklığın ortaklarından birinin şahsi borcu için (sözleşmede de aksi kararlaştırılmadığı müddetçe) ortaklığın hak ve alacaklarına haciz uygulanamaz. Tasfiye halinde kar payına haciz konulabilir. Somut olayda; Ortaklığın tasfiye edildiği yönünde bir iddia ve ispatta bulunmamaktadır. Nihayet, ortaklık geliri henüz taksim edilmeden, onun üzerinde bütün ortakların iştirak halinde mülkiyet hakları vardır (Hukuk Genel Kurulu’nun 10.04.1991 gün, E:1991/13- 76, K:1991/199 sayılı ve 10.12.2014 tarih, 2013/12- 1233 esas, 2014/1014 karar sayılı ilamları)....
Öyle ise ortaklık malları nasıl tasfiye edilecekse davalı adına kayıtlı taşınmazında aynı şekilde tasfiye edilmesi gerekir. Bir ortak tarafından adi ortaklığa ait bir taşınmazın yarı payının bedelinin istenmesi, aynı zamanda ortaklığın feshi ve tasfiyeyi de kapsar.Uyuşmazlık için maddi ve hukuki vaka bu şekilde değerlendirildiğinde inceleme bu yönde yapılmalıdır. Mahkemece, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı ve 642. vd. maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması gerekmektedir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.)...
Mahkemece, işletmeye ait ticari defter, işletme defteri, faturalar ve diğer resmi belgelerde davalının isminin bulunmadığı, “... Matbaacılık” firmasının davalının babası dava dışı ... ... adına kayıtlı olup, SSK kayıtları, ticari defterler ve faturaların da bu kişi adına kayıtlı olduğu, davacı ve davalının, ... ...’in yanında çalıştığının, SSK işyeri dönem bordrosu ile belgelendiği gerekçeleriyle adi ortaklığın fiilen kurulup faaliyete geçmediği kabul edilerek, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalı ile matbaacılık üzerine adi ortaklık kurduklarını belirterek, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile kar payının ödetilmesini istemiş, davalı ise taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesi düzenlenmişse de, ortaklığın fiili olarak faaliyete geçmediğini, bu nedenle davacının kendisinden herhangi bir talepte bulunamayacağını savunmuştur....
Açıklanan bu hukuki olgular karşısında, öncelikle ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle aktif ve pasif mal varlığı belirlenmeli, ortaklığı yöneten ve idareci ortak olan davalıdan ortaklık hesabını gösterir hesap istenilmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, bu şekilde belirlenen mal varlığının ne şekilde tasfiye edileceği taraflardan sorulmalı, tasfiyede anlaştıkları takdirde ona göre karar verilmelidir. Taraflar tasfiye konusunda anlaşamadıkları takdirde, mahkeme tayin edeceği tasfiye memuru marifetiyle tespit edilen ortaklık mallarının mevcut olanların satılmasına şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle belirlenip, elde edilen gelirden veya malların belirlenen değerlerinden öncelikle ortaklığın borçları ödendikten sonra kalan kısmın davacının ortaklık payı ve davalı tarafından yapılan ödeme gözetilerek taraflar arasında paylaştırılmasına karar verilmelidir....