Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi, sermaye payı ile kar payının tespiti ile ödenmesi, diğer ortakça haksız tahsil edildiği iddia edilen bedellerin iadesi taleplerine ilişkindir. Taraflar arasında akdedilen 10/10/2018 tarihli ortaklık sözleşmesi ile davalı şirketin %75, davalının %25 ortaklığı ile restoran işletilmesi hususunda adi ortaklık kurulmuştur....

    Davalı vekili, taraflar arasında adi ortaklık bulunduğunu, müvekkilinin kullandığı kredinin adi ortaklığın işlerinin yürütülebilmesi için alındığını, adi ortaklığın yürümeyeceğinin anlaşılması üzerine tarafların 23/02/2011 tarihli ibraname ile birbirlerini ibra ettiklerini, krediye ait tüm ödemelerin bu tarihten önce yapıldığını, davalının krediyi kendi adına kullanmamış olması ve daha sonra adi ortaklığın tasfiyesi sırasında yanların birbirlerini ibra etmiş olmaları nedeniyle davacının herhangi bir alacak hakkının doğmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir....

      Taraflar arasında, 31.1.2008 tarihli “İş ve İş Ekipmanları Ortaklık Sözleşmesi” başlıklı adi ortaklık sözleşmesi düzenlendiği uyuşmazlık konusu olmayıp, sözleşmede, davacı ve davalının %50 oranında ortaklık kurdukları, plakası belirtilen davalı şirkete ait araçlar ve karavana üzerinde davacının %50 hissesinin bulunduğu, yapılan işlerden kazanılan gelirlerin %50 oranında paylaşılacağı, masraf ve giderlerin de yine taraflarca %50 oranında karşılanacağı açıkça yazılıdır. İmzası davalı tarafından inkar edilmeyen bu sözleşme gereğince taraflar arasında Borçlar Kanununun 520 ve devamı maddelerinde düzenlenen bir adi ortaklık ilişkisinin meydana geldiğinin kabulü gerekir. Davalı şirkete ait defterlerde bu konuda alınmış bir karar bulunmaması, dava konusu araçların davalı adına kayıtlı bulunması da, taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi bulunmadığını göstermez....

        Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; takip konusu borcun adi ortaklığa ait borç olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre adi ortaklığın hak ve alacaklarının haczedilip haczedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. III. GEREKÇE 11. Uyuşmazlığın çözümü için adi ortaklık sözleşmesinin ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde fayda vardır. 12. TBK’nın 620. maddesine göre adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. Madde hükmünde açıklandığı gibi adi ortaklık bir sözleşme türüdür. Bu sözleşmede başlıca beş unsur vardır. Bunlardan ilki sözleşme, ikincisi şahıslar, üçüncüsü ortakların katılma payları, dördüncüsü ortak amaç ve sonuncusu da bu ortak amacın gerçekleştirilmesidir (Yalman, M./ Taylan, E.: Adi Ortaklık, Ankara 1976, s. 18). 13. Ortaklık ilişkisinin kurulabilmesi için iki ya da daha çok kişinin iradelerinin birleşmesi gerekir....

          Eldeki dava taraflar arasında 2001 yılında kurulan adi ortaklığın 2010 yılında feshedilmesi sebebiyle davacıya düşen kâr payının tahsili istemine ilişkin olup, kâr payının tespiti için 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 642. maddesi ve devamı hükümlerinde belirtilen tasfiye prosedürünün gerçekleştirilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. III. GEREKÇE 12. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle adi ortaklık, adi ortaklık sözleşmesinin niteliği, ile bu ortaklıkların tasfiyesi üzerinde kısaca durulması faydalı olacaktır. 13. Adi ortaklık doktrinde, “Adi ortaklık, emeklerini veya araçlarını herhangi bir müşterek amaç doğrultusunda birleştirerek, bu amaca ulaşma konusunda birlikte çaba göstermeyi sözleşmeyle birbirlerine karşı yükümlenen kişilerce oluşturulan, tüzel kişiliği bulunmayan bir kişi topluluğudur.” şeklinde tanımlanmıştır (Barlas, N.: Adi Ortaklık Temeline Dayalı Sözleşme İlişkileri, İstanbul 2016, s.18). 14....

            Davacının iddiası ve tarafların beyanlarına göre de adi ortaklığın fiilen son bulduğu anlaşılmaktadır. Ortaklık son bulduğuna göre, tasfiyenin de mahkemece bizzat yaptırılması gerekir. Ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir. BK.nun 538. maddesinde belirtildiği gibi tasfiye bütün hesapların görülüp ortaklığın aktif ve pasif bütün mal varlığının belirlenip ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan dolayı olan ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Ortaklık sözleşmesinde hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin bu sözleşmedeki hükümlere göre yapılması asıldır. Böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise tasfiyenin bu defa BK.nun 539. maddesindeki sıra takip edilerek yapılması gerekir....

              HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava , adi ortaklık sebebiyle alacak talebine ilişkindir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre ; 26.02.2008 tarihinde taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesi düzenlenmiştir. Adi ortaklık sermayesi 180.000 ,-TL olup, hisseler .Fatma DURMUŞ,Serkan ÖZEN,.Ümit T7 T4 T6 isimli adi ortakların her birinin sermayesi 30.000,-TL olacak şekilde dağıtılmıştır. Dosyaya sunulan Hisse Devir Sözleşmesi ile ortaklardan Ümit Aygün hissesini; T1, T7 T6 ve T4 20.000,-TL karşılığında 14/03/2008 tarihinde devretmiş,ödemelerin devir sözleşmesinde yazılı sıralı senetle yapılacağı kararlaştırılmıştır. Her ne kadar adi ortaklardan Serkan Özen'in de hissesini devrettiği dava dilekçesinde bildirilmiş ise de ,bu ortağın hisse devrine ilişkin sözleşme ibraz edilmemiştir.Bu ortak davada taraf da gösterilmemiştir....

              -TL'nin 12/05/2010 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, taşınmaz bedeli yönündeki talebin reddine ve birleşen davada adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dava ve birleşen dava, taraflar arasında imzalanan 19/08/1993 tarihli adi ortaklık sözleşmesine istinaden sermaye payı, kar payı, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine ilişkindir. Dava konusu adi ortaklık sözleşmesine göre, mülkiyeti davacıya ait taşınmazda kuyumculuk-vb- döviz işi yapılacağı, yönetici ortağın davalı olduğu, işletme demirbaş ve sermayesinin altın olarak belirlendiği, sermayenin eşit olarak ortaklığa verildiği, davalının ise ortaklığın fiilen başlamadığını iddia ettiği anlaşılmaktadır....

                Davalı vekilinin cevap dilekçesinde ; davacı ve müvekkili ... şirketi arasında geçerli bir adi ortaklık ilişkisi bulunmadığı, davaya konu protokolün ... şirketi açısından bağlayıcı olmadığı, ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan ... şirketinin davacı ile bağlayıcı bir hukuki ilişkiye girebilmesi için söz konusu protokolün ... tarafından şirket kaşesi ve unvanı altında temsil ve ilzama yetkili kişi sıfatı ile atılmış olması gerektiği, ancak davacının tüm iddialarını dayandırdığı 10 Temmuz 2013 tarihli prokotolde müvekkilinin ...’nin unvanı ve kaşesi yer almamakta olup, diğer müvekkilinin tek başına attığı ve yalnızca kendi açısından bağlayıcılığı olan imzası bulunduğu beyan edilmiştir. Mahkemece 22/10/2021 tarihli ara karar ile , "davacı taraf sözlü olarak kurulan bir adi ortaklıktan bahsetmekte olup, bu adi ortaklığın tasfiyesi için davalının tek ortağı olduğu davalı şirketin mal varlığının tespiti ve tasfiyesinin adi ortaklık hükümlerine göre yapılmasını talep etmektedir....

                  Mahkemece, taraflar arasındaki adi ortkaklıktan doğan ve sermaye payı olarak konulan taşınmaz nedeniyle payın tahsiline ilişkin davanın 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, ortaklığın murisin ölümü ile 25.1.2000 tarihinde fiilen sona erdiği, sona erme tarihinden dava tarihine kadar zamanaşımı 2011/20129-2012/15088 süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece, taraflar arasında adi ortaklık ilişkinin kurulduğu benimsenmiş ve ancak zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Mahkemenin adi ortaklık ilişkisinin var olduğuna dair gerekçesi davalı tarafından temyiz edilmemek suretiyle kabul edilmiştir. Hal böyle olunca, taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulduğunun kabulü zorunludur. Adi ortaklık ilişkisinin varlığı kabul edildiği içinde olayda zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının incelenmesi gerekir....

                    UYAP Entegrasyonu