B.K.nun 522-523. maddeleri gereğince adi ortaklıkta her ortak şirketin karına iştirak hakkına sahip olduğundan ortağın kişisel alacaklıları borçlu ortağın şirketteki kar payını İİK.nun 89. maddesine göre haczettirebilirler. Ayrıca adi ortaklığın tasfiye edilmesi halinde borçluya isabet edecek tasfiye payının da haczi mümkün bulunmaktadır. Bir diğer anlatımla, bir ortağın alacaklıları haklarını ancak o şerikin tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilirler, ne var ki şirket sözleşmesinde bu kuralın aksi de kararlaştırılabilir. Açıklanan bu hükümlere aykırı olarak adi ortaklığın malları üzerine haciz konulması halinde bu husus ortaklardan her biri tarafından şikayet konusu yapılabilir. Somut olayda adi ortaklığın ... 35....
B.K.nun 522-523. maddeleri gereğince adi ortaklıkta her ortak şirketin karına iştirak hakkına sahip olduğundan ortağın kişisel alacaklıları borçlu ortağın şirketteki kar payını İİK.nun 89. maddesine göre haczettirebilirler. Ayrıca adi ortaklığın tasfiye edilmesi halinde borçluya isabet edecek tasfiye payının da haczi mümkün bulunmaktadır. Bir diğer anlatımla, bir ortağın alacaklıları haklarını ancak o şerikin tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilirler, ne var ki şirket sözleşmesinde bu kuralın aksi de kararlaştırılabilir. Açıklanan bu hükümlere aykırı olarak adi ortaklığın malları üzerine haciz konulması halinde bu husus ortaklardan her biri tarafından şikayet konusu yapılabilir. Somut olayda adi ortaklığın ... 35....
nin yarı hissedarlı ortağı oldukları, iki ortağında şirketi temsil yetkisinin bulunduğu, davacının davalının şirketi temsil yetkisinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını talep ettiği, geçici hukuki koruma önlemi alınırken, tarafların menfaat dengesinin ve şirketin menfaatlerinin korunması gerektiği, davaya konu limited şirkette organ boşluğu bulunmadığı, yapılacak yargılama ile davalının müdürlük görevine ilişkin yükümlülüklerini ihlal edip etmediğinin anlaşılacağı, şirket ortakları arasındaki anlaşmazlık nedeniyle kayyum atanamayacağı gibi davanın bulunduğu aşamada dosyada davalı müdürün yetkisinin kısıtlanmasını gerektirecek derecede yaklaşık ispat düzeyinde delil bulunmadığından davanın esasını çözecek şekilde, davalının temsil yetkisinin kaldırılmasına ve yönetim kayyumu atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verildiği, verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından başvurunun esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur...
Davacı yan, adi ortaklık aleyhine başlatılan takipte bononun yetkisiz temsil sebebiyle adi ortaklığı bağlamayacağı iddiasında bulunmakta, davalı ise ortaklardan her birinin ortaklığı temsil yetkisini haiz olduğunu ve bononun idareci ortak tarafından düzenlendiğini ileri sürüp bononun geçerli olduğunu savunmaktadır. 6098 sayılı TBK'nun 625. maddesi, adi ortaklığın nasıl ve kim/ler tarafından yönetileceği konusunu düzenlemekte olup, yönetim işlerinin adi ortaklık sözleşmesi ile düzenlenmesinin mümkün olduğu ve ortakların sonradan oybirliği ile alacakları karar ile de bu yönde düzenleme yapabilecekleri öngörülmektedir. Ortaklık sözleşmesinde böyle bir düzenleme yok ve taraflar sonradan da bu yönde bir karar almamışlar ise ortaklığın yönetimi bütün ortaklara aittir. Bu son durumda, ortakların her biri "olağan" işlerle sınırlı olmak kaydıyla diğer ortağın katılımı gerekmeden işlem yapabilir ve adi ortaklığı temsil edebilir....
Adi Ortaklığında ortaklığı yönetim yetkisine ve davalı şirket adına imza yetkisine sahip ... ile davacı şirket adına imza yetkisine sahip ...'in müştereken atacakları imza ile iş ortaklığını temsil ve ilzama yetkili olarak atanmalarına,” karar verilmiş bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. HMK.'nun 373 maddesinin 4. fıkrasında, " (4) Yargıtayın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir." düzenlemesi bulunmaktadır....
adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmayan bir yapı olduğunu ve tüm adi ortakların birlikte dava açmaları, eğer birlikte dava açmamışlarsa diğer ortakların davaya katılımının sağlanması gerektiğini, dava konusu olayda diğer ortağın davaya katılımı için ihtarname çekildiğini, ancak kötü niyetli ortağın davaya katılmaktan kaçındığını, davacı müvekkilinin diğer adi ortağın ortaklığa zarar vermesinin önüne geçmek için adi ortaklığın tasfiyesi davası açtığını ve mahkemeden adi ortaklığı temsil etmek üzere "tasfiye memuru tayin edilmesi" talebinde bulunduğunu, husumet eksikliğinin başka türlü giderilme imkanının da bulunmadığını, adi ortalar arasında bir menfaat çatışmasının ortaya çıktığını, dava açmak için birlikte hareket etmeleri mecburi olan adi ortaklar bir araya gelemedikleri için adi ortaklık adına dava açmanın ve işlem yapmanın imkansız hale geldiğini, böyle bir durumda Türk Ticaret Kanunun'daki şirketlere ilişkin düzenlemelerin kıyas ile adi ortaklığı temsil etmek üzere bir "tasfiye...
başlıklı kısmına bakıldığında ortaklığın idaresinin tarafların müşterek kararı ile olacağı, ortakların şahsi borç ve taahhütlerinin ortaklığı bağlamayacağı da ayrıca belirtildiği, bu durumda davalının yüzde 99 hisse sahibi ortağın aynı zamanda yönetim hakkına sahip ortak olduğunu beyan etmesi yerinde olmadığını, adi ortaklık sözleşmesine bakıldığında tek bir ortağa münferiden temsil ve ilzam yetkisi verilmediği gibi diğer adi ortak Yusuf Sevinç'e müvekkili tarafından vekalet ile tek başına ortaklığı temsil ile ilzam yetkisi verilmediğini, davalı tarafın diğer adi ortağa yahut 3....
Şti. arasında 01.04.2021 tarihinde akdedilen Hazır Beton Satış Sözleşmesi de adi ortaklığın taraflarından Okan ÖZCAN tarafından imzalandığını, davacı tarafın ortağı olduğu adi ortaklık şirketi tarafından beton teslim alınmış ve satın alınan betona karşılık bir kısım ödemeler de yapıldığını, bu sevkiyatlara ilişkin irsaliye ve faturalara karşı tarafça hiçbir itirazda bulunulmadığını, sözleşme metninde yer alan salt "ve" bağlacının tek başına yönetim ve temsil yetkisinin her iki ortağa birlikte kullanılacağı anlamına gelmeyeceğini mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddi gerektiğini ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur....
devamını tehlikeye sokan davalı şirketin, iç ilişkideki imza yetkisinin Borçlar Kanunun 629/3 maddesi gereğince tedbiren kaldırılmasını, aynı tedbir kapsamında temsil yetkisinin Pilot Ortak müvekkili şirkete verilmesini, talebin kabul görmemesi halinde dava sonuna kadar geçerli olmak üzere, ortaklığın müşterek yararına hareket edecek yönde, davalı payı/hak ve yetkileri yönüyle sınırlı olmak kaydıyla kayyım tayinini ve kayyımın Yönetim Kurulu olarak anılan yapıda yer alması yönünde tedbir kararı verilmesini, fazlaya ilişkin hak, alacak, maddi manevi tazminat talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, kanuna sözleşmeye aykırı eylemleri ile haksız fiil oluşturan fiilleri sebebiyle ortaklığa zarar veren, müşterek imza yetkisini kötüye kullanarak ortaklığı işlemez hale getiren davalı şirketin ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
nun 355. maddesi hükmüne göre istinaf incelemesinin bu yönde sunulan dilekçede belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılması ancak kamu düzenine aykırılık görmesi halinde bu hususun re'sen gözetilmesi gerektiği, takibe konu bonoda keşideci olarak “Selkut-Mungat Adi Ortaklığı” kaşesi üzerinde aynı kişiye ait iki imzanın atılı olduğu, takip borçlusu T1'ın dava dilekçesinde, bu imzaların kendisine ait olduğunu ancak adi ortaklık adına imzaladığını ileri sürdüğü, senedin davacı tarafından imzalandığı hususunun alacaklının da kabulünde olduğu, Adi Ortaklık Sözleşmesi'nin 10. maddesine göre, adi ortaklığı Selahattin Bekçi ve T1'ın müştereken imzaları ile temsil ve ilzama yetkili kılındığından, adi ortaklardan sadece T1'ın atmış olduğu imza nedeniyle adi ortaklık sorumlu olmayıp adı geçen borçlunun şahsen sorumluluğu sözkonusu olacağından mahkemece, yukarıda değinilen adi ortaklık sözleşmesi uyarınca taraflarca kararlaştırılan idare ve temsile ilişkin düzenleme dikkate alınarak borca itirazın...