Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Davacılar vekili, davalı banka tarafından müvekkiline gönderilen 23.11.2006 tarihli mektupta müvekkillerinin davalı bankaya sigorta borcu olduğu ve bu borcun 6183 sayılı kanun uyarınca tahsiline karar verildiğini ve bu nedenle borcun (1) ay içinde ödenmesinin talep edildiğini bu talebin haksız olduğunu, müvekkillerine 6183 sayılı kanunun uygulanamayacağını belirterek, banka yönetim kurulunun kararı uyarınca gönderilen ödeme emri işleminin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

    Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa'nın 80/5, 80/12 ve 6183 sayılı Yasa'nın 58. maddeleri ile İİK'nun 72. maddesidir. 506 sayılı Yasa'nın 80/5.maddesine göre “Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç diğer maddeleri uygulanır....

      Başka bir anlatımla, 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanunun 72. maddesine koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değiştirilen 79. maddesinde “… Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna, borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. …” düzenlemesi ile yalnız üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş, bu hak ve olanak, kamu alacağı borçluları için tanınmamıştır....

        Mahkemece iddia, savunma toplanan delillere göre dava konusu ceza tutanağının davacıya ait olmadığı tespit edilse dahi sonuç olarak 6183 Sayılı Yasa gereğince yapılan işlemin de iptalinin gerekeceği, 6183 Sayılı Yasa gereğince açılan davalarda İdare Mahkemesinin görevli olduğu, İdare Mahkemesinde idari para cezasının iptaline yönelik talepte bulunulduğunda mahkemece bu konuda da değerlendirme yapılacağı ve bu talep hakkında da mahkemece karar verilmesi durumunda idari para cezasının da dayanağı kalmayacağından dolayı bu konuda da karar verme yetkisinin İdare Mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle Mahkemenin görevsizliğine, kararın kesinleşmesinden sonra İdare Mahkemesinde bir ay içerisinde dava açılabileceğinin ihtarına karar verilmiş; hüküm, davalı İdare vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava 6183 Sayılı AATUHK gereğince açılmış menfi tespit istemine ilişkindir....

          Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Kanun koyucu tarafından, tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörülmemiştir. Başka bir anlatımla, 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanunun 72. maddesine koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değiştirilen 79. maddesinde “… Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü ./.....

            Kanun koyucu tarafından, tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörülmemiştir. 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanunun 72. maddesine koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değiştirilen 79. maddesinde “… Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna, borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. …” düzenlemesi ile yalnız üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş...

              Zamanaşımı süresinin uygulanmasına ilişkin mevzuat ve kronolojiye gelince; a) 506 sayılı Yasanın 3917 sayılı Yasa ile değişik 80. maddesi uygulama zamanında durum; (08.12.1993 tarihinden sonra fakat 06/07/2004 tarihinden önceye ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden Kurumun alacak hakkı) 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde, 3917 sayılı Kanun ile yapılan ve 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren; “Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.” hükmü uyarınca, Kurum alacakları yönünden 6183 sayılı Kanunun zamanaşımına ilişkin 102. ve devamı maddeleri geçerli olmuştur. Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması öngörüldüğünden, anılan Yasanın 102. maddesi uyarınca, sözü edilen alacaklar 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olmuştur....

              Dava 6183 Sayılı Yasanın 79.maddesi gereğince açılmış menfi tespit istemine ilişkindir. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı İdare vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-1136 Sayılı Avukatlık Kanunun 168. maddesinde değişiklik yapan 5904 sayılı Yasanın 35. maddesi6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir” hükmünü içermektedir....

                Sulh Hukuk Mahkemesinin 07.06.2016 tarih ve 2015/352 Esas - 2016/794 Karar sayılı ilâmı ile vesayet altına alınmış ve vasinin talebi üzerine kısıtlının yerleşim yerini değiştirmesine izin verilmişse de ... İlçe Emniyet Müdürlüğünce yapılan araştırmaya göre kısıtlının “... Mah. ... Sok. No:9A .../...” adresinde ikamet ettiği tespit edildiğinden vesayet dosyasının takibinde ve vasinin talebi ile ilgili karar vermekte ... ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesi yetkilidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri ile 5235 sayılı Kanunun 36/3. maddesi gereğince ... ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 07/02/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....

                  Kanun koyucu tarafından, tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörülmemiştir. 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanunun 72. maddesine koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değiştirilen 79. maddesinde “… Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna, borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. …” düzenlemesi ile yalnız üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş...

                    UYAP Entegrasyonu