Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

verildiği ve bu karar Danıştay nezdinde temyiz aşamasında iken, 7143 sayılı Kanun kapsamında davadan vazgeçilmesi karşısında; davalı idarece, 7143 sayılı Kanun'un yürürlük tarihinden önce ve yargı kararına istinaden davacıdan cebren tahsil edilen tutarın anılan Kanunun 9. maddesi kapsamında davacıya iadesi mümkün olmadığından, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir....

    Anılan düzenlemeler karşısında, 08.12.1993 tarihinden itibaren Kurumun prim alacaklarının tahsilinde zamanaşımı yönünden 6183 sayılı Kanun’da düzenlenen beş yıllık zamanaşımı süresi uygulanmaya başlanmış ve sürenin başlangıcı, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yıl başı olarak belirlenmiştir. Açıklanan düzenleme bu kez 30.09.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu'nun 38. maddesiyle yeniden değiştirilerek; prim alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Kanun'un 51. maddesi hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı belirtilmiş, sonrasında bu maddede 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 24.06.2004 tarih ve 5198 sayılı Kanun’un 11. maddesi ile bu konuda yeniden bir düzenleme yapılarak; 506 sayılı Kanun’un 80. maddesinin beşinci fıkrası; “…Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 ve 102 nci maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır....

    Öte yandan, 6183 sayılı Kanunun .... maddesinde "Her türlü menkul mallar cins ve nevileri, vasıfları, alametleri, sayı ve miktarları ve tahmin edilen değerleri haciz zaptında tesbit edilmek suretiyle haczolunur." denilmiştir. Haciz işleminin yapılabilmesi için 6183 Sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak yürütülen bir takip ve usulüne uygun olarak ödeme emri tebliğ edilmesi gerekir. Bir başka ifade ile davacı hakkında kesinleşmiş bir icra takibi bulunmalıdır. Somut olayda, takibin 6183 Sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak yürütülmediği açıkıtr. 6183 sayılı Kanunun 8. maddesi yollamısıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 103. maddesinde ilanen tebligatın hangi hallerde yapılabileceği tahdidi olarak sayılmıştır. Davalı Kurum'un davacının açık adresini araştırmadan davaya konu ödeme emrini usulsüz bir şekilde ilanen tebliğ ettiği ve ödeme emrine istinaden davacıya ait araç üzerine haciz işlemi uyguladığı anlaşılmaktadır....

      Şti. arasında 20.11.2009 tarihli kredi genel sözleşmesinin mevcut olduğu, sözleşmenin 11. maddesine göre davalı bankanın dava dışı firmanın her türlü hak ve alacağı üzerinde doğmuş ve doğacak hakları için rehin, takas ve mahsup hakkı bulunduğunun görüldüğü, sözleşmenin 11. maddesine göre davalının rehin, takas ve mahsup hakkı bulunmasına göre mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerektiği, 136 Sayılı Avukatlık Kanunun 168. maddesinde değişiklik yapan 5904 Sayılı yasanın 35. maddesi hükmü gereğince maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdir edilmesi de doğru görülmediği” gerekçeleriyle bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir....

        TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü: Dava konusu işlemin dayanağı İstanbul İli , Beykoz İlçesi , …Mahallesi , … pafta, … ada , … parsel sayılı taşınmaz için 3194 sayılı Kanunun 23. Maddesi gereği Beykoz Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğünce yapılmış olan 771.074,94 TL. yol çalışma bedelinin istemine ilişkin Beykoz Belediye Başkanlığı Mali Hizmetler Müdürlüğünün … tarihli, …sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda …İdare Mahkemesince verilen … tarihli, E:…, K:… sayılı kararı; Danıştay Altıncı Dairesinin 12/11/2018 tarih ve E:2015/6149, 2018/9100 sayılı kararıyla onanmış, bu karara karşı yapılan karar düzeltme istemi ise Danıştay Altıncı Dairesinin 02/06/2022 tarih ve E:2019/935, K:2022/6584 sayılı kararıyla rededilmiştir....

          Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 80. maddesi hükmünün, 08/12/1993 tarihinde yürürlüğe giren 3917 sayılı Kanunla değiştirilmesinden önceki dönemde; prim alacağı ve gecikme zamları yönünden Kurumun alacağı Borçlar Kanunu 125. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde 3917 Sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. 6183 sayılı Kanun m. 102 ve devamı maddeleri uyarınca zamanaşımı süresi 5 yıl olup, zamanaşımı süresinin başlangıcı, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılbaşı olarak belirlenmiştir. 06/07/2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanun ile bu konuda yeniden bir düzenleme yapılmış, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanunun 51. maddesi ile birlikte 102. maddesinin uygulanmayacağı hükme bağlanarak 3917 sayılı Kanunla yapılan...

          Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 80, 5510 sayılı Kanunun 88 ve 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi olup, davadaki sorunun bu maddeler ile birlikte değerlendirilerek çözüme kavuşturulması gerektiği ortadadır. 6183 sayılı Yasa'nın 58/1. maddesine göre ise, “ Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu (İş Mahkemesi) nezdinde itirazda bulunabilir. 28/11/2017 tarihli ve 7061 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi ile "7" günlük süre "15" gün olarak değiştirilmiş olup aynı Kanunun 123 üncü maddesi uyarınca söz konusu değişiklik 1/1/2018 tarihinde yürürlüğe girmiş olup bu tarihten sonra tebliğ edilen ödeme emirlerine ilişkin uyuşmazlıklarda uygulanacaktır. 5510 sayılı Kanun'un yürürlük süresiyle ilgili 108/1- c maddesinde, Kanun'un 88. maddesinin 01/07/2008 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir...

          Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun “Primlerin ödenmesi” başlığını taşıyan 80. maddesinde, 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren 3917 sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişiklik yapılarak, Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş, 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 30.09.2003 günü yürürlüğe giren 38. maddesiyle anılan madde yeniden değiştirilerek tahsilde, 6183 sayılı Kanunun 51. maddesi hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı belirtilmiş, sonrasında bu maddede 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanunun 11. maddesi ile bir kez daha değişikliğe gidilerek tahsilde, 6183 sayılı Kanunun 51 ve 102. maddeleri hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı açıklanmış, böylelikle 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki duruma dönülmüştür....

          Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı kurum alacağının 6183 Sayılı Yasa'nın 21. maddesi hükmü gereği davacı kurumun alacağının ve davalı kurum alacağının amme alacağı olduğunu, davacı kurum alacağının garameten taksime katılması gerektiğini, satış ilanına ilişkin evrakların taraflarına tebliğ edilmediğini beyan ederek istinaf başvurusunda bulunduğu görülmüştür. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, 6183 sayılı kanuna dayalı ihalenin feshi ve sıra cetveli düzenlenmemesine ilişkin kararın iptali istemine ilişkindir. İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK'nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır....

          DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: HMK'nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ile kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı gözetilerek ve HMK'nın 353. madde gereğince yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmaması nedeniyle, istinaf eden tarafın davadaki sıfatı da nazara alınarak, duruşmasız olarak yapılan inceleme sonunda; Dava, 6183 sayılı AATUHK'nun 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalılar T4 ve T5 vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 6183 sayılı Kanunu 24. maddesi uyarınca amme borçlusu açısından bu Kanunun 27- 28- 29 ve 30 maddelerine göre hüküm verilir. 6183 sayılı Kanunun uygulamasında borçlunun aciz hali aranmaz, ancak aynı Kanunun 55. maddesi gereğince ödeme emri tebliği yeterlidir....

          UYAP Entegrasyonu