Türk Medeni Kanunu'nun 30. maddesinin 2. fıkrasında "Nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa, gerçek durum her türlü kayıtla ispat edilir." hükmünü içermektedir. Yine 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesinin (c) fıkrasında, "Tespit davaları, kaydın iptali veya düzeltilmesi için açılacak davalara karine teşkil eder." ibaresini içermekle, Mahkemece açılmış bulunan davada davacının annesinin tespiti yönünden davanın nüfus kaydının düzeltilmesi ile ilgili istem olduğu ve Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesine göre asliye hukuk mahkemesinin görevinde bulunduğu dikkate alınarak annenin tespiti yönünden, ilgililer arasında DNA incelemesi yaptırılarak alınacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmesi gerektiğinin dikkate alınmaması hatalıdır. (8. Hukuk Dairesi Esas No:2017/12826 Karar No:2019/5470) Yargıtay 18....
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1964/241 Esas, 1964/927 Karar sayılı ilamından "... ..." ve ..." nun boşanmalarına, Hava ve Hayriye'nin velayetlerinin anneye verilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Yasası'nın 36. maddesine göre, ilgililer nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme ve tespit davası açmak hak ve yetkisine sahiptirler. Nüfusta kaydı bulunmayan bir kimse ile ilgili nüfus kayıtlarına düzeltme söz konusu olamayacağından, bu kişilerle ilgili sadece tespit davası açılabileceği Yargıtay uygulamaları ile kabul edilmiştir. Davacı vekili her ne kadar davacıların anneleri "..." ile nüfus kayıtları arasında bağ kurulmasını istemiş ise de, çoğun içinde az da vardır ilkesinden hareketle, düzeltme davası içinde tespit isteminin de bulunduğu dikkate alınarak; mahkemece, davacıların annelerinin "..." olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile talebin reddi doğru görülmemiştir....
İlk derece mahkemesince, doğum raporunun hastane tarafından düzenlendiği, nüfus kayıtlarında düzeltilebilecek bir husus bulunmadığı, nüfus idaresine husumet yöneltilmesine imkan olmadığı gerekçesiyle davanın taraf ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 3/ğ maddesi; " Dayanak belgesi: Aile kütüğüne işlenen nüfus olaylarının dayanağı olan form, tutanak, mahkeme kararı, noter senedi, doğum veya ölüm raporu gibi resmî belgeler ile bunların yedeklerini, " 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 3/u maddesi ; "Nüfus kütüğü: Aile kütüğü, özel kütük ve yedeklerinden oluşan kayıtların tümünü," ifade eder. 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 7. Maddesi; " (1) Her mahalle veya köy için ayrı aile kütüğü tutulur....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Ölümün Tespiti Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Nüfus İdaresi ve Cumhuriyet Savcısı 28.9.2007 tarihinden itibaren duruşmalara katılarak davayı takip etmişlerdir. Kararın bunlara tebliğ edildiğine dair dosya içinde herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Tebliğ edildi ise belgelerinin dosyaya alınması, edilmedi ise tebliğinden sonra gönderilmek üzere dosyanın yerel mahkemesine İADESİNE oybirliğiyle karar verildi. 04.02.2010 (Prş.)...
ün aynı kişi olduklarının tespiti ile kayıtlardan birinin iptalini istemiş, mahkemece davanın yetkisizlik nedeni ile reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı ......'ün nüfus aile kütüğünde yazılı yerleşim yeri adresinin (5490 sayılı Nüfus Yasasının 7/g-50/1 ve Adres Kayıt Sistemi Yönetmeliğinin 13/1. maddeleri uyarınca) ilgili Nüfus Müdürlüğünden sorularak ve bu bilginin yer aldığı kayıt örneğinin de getirdikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere iadesi için dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 12.04.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....
(YHGK, 11.02.1998, 2- 87/77 sayılı kararı). 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 29. maddesi hükmünde; bir kimsenin sağ veya ölü olduğunu veya belirli bir zamanda ya da başka bir kimsenin ölümünde sağ bulunduğunu ileri süren kimsenin iddiasını ispat etmek zorunda olduğu, TMK'nın 30. maddesinde doğum ve ölümün nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunabileceği, nüfus kütüklerinde kayıt bulunmaması veya bulunan kaydın doğru olmadığının anlaşılması halinde gerçek durumun her türlü delille kanıtlanabileceği açıklanmıştır. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 35. maddesine göre, "... kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz....
Bu sebeple davacının talebi, gerçeğe aykırı beyanla baştan beri yanlış olan sicilin düzeltilmesi niteliğinde olup, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesi kapsamına giren nüfus kaydının düzeltilmesi davasıdır. Davacı taraf dava dilekçesinde, daha önce Bakırköy 6 ASHM nin 2017/330 esas sayılı dosyasında açılan davada, talebinin ret edildiğinden bahisle ret edilen davanın yeniden açılmasını talep etmektedir. Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 23/09/2020 tarih, E:2017/330, K:2020/363 sayılı dosyasının incelenmesinden; Davacının T1 annesinin Hatay ili, Yayladağı ilçesi, Topraktutan Mah....
Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesinde hâkimin, Türk hukukunu resen uygulayacağı belirtilmiştir. Bu ilke gereği açılan davayı nitelemek ve açılmış bir dava hakkında doğru hukuk kurallarını bulup uygulamak hâkime düşen bir görevdir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 106.maddesinde, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının veya yokluğunun tespit davası yolu ile mahkemeden istenebileceği, Türk Medeni Kanunu'nun 30. maddesinin 2. fıkrasında ise, nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa, gerçek durumun her türlü kayıtla ispat edileceği, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu 36.maddesinin 1/c bendine göre ise tespit davalarının, kaydın iptali veya düzeltilmesi için açılacak davalara karine teşkil edeceği hükmünü içermektedir. Nüfus kayıtlarının düzenli ve gerçeğe uygun olarak tutulması kamu düzeni ile yakından ilgilidir....
Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesinde hâkimin, Türk hukukunu resen uygulayacağı belirtilmiştir. Bu ilke gereği açılan davayı nitelemek ve açılmış bir dava hakkında doğru hukuk kurallarını bulup uygulamak hâkime düşen bir görevdir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 106.maddesinde, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının veya yokluğunun tespit davası yolu ile mahkemeden istenebileceği, Türk Medeni Kanunu'nun 30. maddesinin 2. fıkrasında ise, nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa, gerçek durumun her türlü kayıtla ispat edileceği, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu 36.maddesinin 1/c bendine göre ise tespit davalarının, kaydın iptali veya düzeltilmesi için açılacak davalara karine teşkil edeceği hükmünü içermektedir. Nüfus kayıtlarının düzenli ve gerçeğe uygun olarak tutulması kamu düzeni ile yakından ilgilidir....
Aile Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Dava, Hamide ... kök mirasçısının ... ve ... olduğunun tespiti istemine ilişkindir. ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın soybağına ilişkin ve görevin aile mahkemelerine ait olduğu gerekçesi ile görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. ... 5. Aile Mahkemesince ise uyuşmazlığın neseple ilgisinin olmadığı, sehven oluşturulan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 27. maddesi uyarınca, haklı bir sebebe dayanmak kaydıyla, adın değiştirilmesi hâkimden istenebilir. Diğer yandan 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36/1-a maddesinde, nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davalarının düzeltmeyi isteyen şahısların yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılacağı hükme bağlanmıştır....