Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bölge adliye mahkemesince, yapılan istinaf incelemesi sonucunda; sözleşme ve yasa hükümüne göre, davalının söz konusu tazminat ve cezai şarttan sorumlu tutulabilmesi için akdin idarece feshedilmiş olmasının tek şart olmadığı, haklı bir feshin varlığının da şart olduğu, idarenin kira bedeli ile yan giderler ödenmediğinden bahisle kira akdini feshinin haksız oluduğu gerekçesiyle davalının istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına; davanın kısmen kabulü ile kira alacağı ve buna dair gecikme zammı talebinin kabulüne, sözleşmenin feshinden kaynaklı cari yıl kira bedeli tutarında tazminat ve tahliyeye kadar geçen her gün için talep edilen cezai şart bedeli taleplerinin ise reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir. 6110 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 26. maddesi yargılamaya hakim olan ilkelerden taleple bağlılık ilkesini düzenlemektedir....

    DELİLER VE GEREKÇE/ Dava, taraflar arasında akdedilen akaryakıt ve otogaz bayilik sözleşmesi ile eki niteliğindeki protokollerde öngörülmüş olan cezai şart alacağının ve kar mahrumiyeti alacağının tahsili davasıdır. İhtilaf, taraflar arasındaki akaryakıt ve otogaz bayilik sözleşmesi ile eki niteliğindeki protokoller ile öngörülmüş olan cezai şart alacağı ile kar mahrumiyeti alacağının ilişkin bulunduğu maddelerin hukuka uygun olup olmadığı da değerlendirilmek suretiyle hukuka uygun oldukları kanaatine varıldığı takdirde davacının davalıdan talebi mümkün cezai şart alacağı ile kar mahrumiyeti miktarının belirlenmesi noktalarında toplanmaktadır....

      Yasa, süre bitiminden itibaren ecrimisil alınacağını hüküm altına aldığından, 2886 Sayılı Yasanın 1.maddesi uyarınca usulüne uygun yeni bir sözleşme yapılmadıkça kiracıyı fuzuli şagil kabul etmek gerekir. Olayımıza gelince: Davacı dava dilekçesinde, 2886 Sayılı Yasanın 75.maddesi ve TK'nu 355. maddeleri hükümlerine göre tahliye koşullarının oluştuğunu beyanla davalının tahliyesini istemiştir. Mahkemece 2886 Sayılı Yasanın 75.maddesi gereğince davalının haksız işgalci durumunda olduğu bu nedenle davacının tahliye talebinin yerinde bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Yukarıda açıklanan ilkelere göre 2886 Sayılı Yasanın uygulanabilmesi için kiralananın ihale yoluyla kiraya verilmesi gerekir. Dosya kapsamında bulunan davacı ......

        Mahkemece, davanın kabulü ile davalı borçluların icra dairesinin yetkisine ve borca itirazlarının kaldırılmasına, takibin devamına, kiralananın tahliyesine karar verilmiş, davalı ... vekilinin kararı temyiz etmesi üzerine, karar Dairemiz'in 18.10.2012 gün 2012/11135 Esas 2012/13586 Karar sayılı ilamı ile bozulmuş, mahkemece önceki hükümde direnilmesine karar verilmiş, direnme kararı davalı ... vekilince temyiz edilmiştir. 6100 sayılı HMK'nun 6763 sayılı Kanun'un 43. maddesi ile Değişik 373. maddesinin 5. bendi hükmüne göre, Dairemizce dosya yeniden incelenmiştir. 2886 Sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 5737 Sayılı Kanun'un 79/c maddesi ile değişik “Ecrimisil ve Tahliye” başlıklı 75. maddesinin 3 ve 4. fıkrasında; “Kira sözleşmesinin bitim tarihinden itibaren işgalin devam etmesi halinde, sözleşmede hüküm var ise ona göre hareket edilir. Aksi halde ecrimisil alınır....

          Kira sözleşmesinin 14. maddesindeki bu hüküm, T.B.K'nun 179 ve devamı maddelerinde düzenlenen cezai şart niteliğindedir. Cezai şart geçerli bir borcun yerine getirilmemesi veya eksik yerine getirilmesi ya da belli bir yerde belirli bir zamanda yerine getirilmemesi durumunda, borçlunun ödemesi gereken bir edimdir. Tarafların serbest iradesi ile kararlaştırılan bu cezai şart geçerli olup tarafları bağlar. Bu durumda Mahkemece, kira sözleşmesinin 2886 sayılı Yasa'nın 75. maddesi gereğince süre bitimi itibariyle sona erdiği ve sözleşmenin 14. maddesinde yer alan taşınmazın idareye teslim edilmeksizin geçen her gün için cari yıl kira bedelinin %1'i oranında cezanın uygulanacağına ilişkin hükmün geçerli olduğu gözetilerek, alacak miktarı belirlenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabul kararı verildiği bu seferki incelemeden anlaşılmakla, hükmün, sözleşmenin bitim tarihinden tahliye tarihine kadarki alacak yönünden bozulmasına karar vermek gerekmiştir....

            Cezai şartın kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir (Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Bası, İstanbul 1993, s. 341- 343). Ayrıca cezai şartın esas itibariyle iki temel amacı bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri de, borcun ifa edilmemesinden doğacak zararı önceden ve götürü şekilde tespit etmektir. Bu iki temel amacı dışında, cezai şartın diğer bir amacı da, ifayı engelleyen cezai şartta (dönme cezasında) borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır (Türk Özel Hukukunda Cezai Şart (BK. m. 158- 161), Ankara 2003, s. 40- 42). Hukukumuzda cezai şartın türleri seçimlik cezai şart, ifaya eklenen cezai şart ve ifa yerine cezai şart (dönme cezası) olarak düzenlenmiştir. Seçimlik cezai şart; 6098 s. TBK. m. 179 f. I (818 s. BK. m. 158 f....

            GEREKÇE: Asıl dava, bayilik sözleşmesinin ihlali iddiasına dayalı olarak sözleşmenin 18.maddesine dayalı cezai şart bedeli, sözleşmenin 12.maddesine dayalı cezai şart bedeli, kar mahrumiyeti bedeli ve ecrimisilin tahsili istemlerine ilişkindir. Birleşen dava ise; intifanın süresinde terkin edilmediği iddiasına dayalı olarak uğranıldığı iddia olunan zarar yönünden maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince asıl davada; davacının kar mahrumiyeti ile sözleşmenin 18. Maddesine dayalı cezai şart talebinin reddine, ecrimisil talebinin kabulüne ve sözleşmenin 12.maddesine dayalı cezai şart talebinin kısmen kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı asıl dava yönünden her iki taraf vekili, birleşen dava yönünden davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Mahkemenin ek kararı yönünden ise davalı-birleşen dosya davacısı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur....

            GEREKÇE: Asıl dava, bayilik sözleşmesinin ihlali iddiasına dayalı olarak sözleşmenin 18.maddesine dayalı cezai şart bedeli, sözleşmenin 12.maddesine dayalı cezai şart bedeli, kar mahrumiyeti bedeli ve ecrimisilin tahsili istemlerine ilişkindir. Birleşen dava ise; intifanın süresinde terkin edilmediği iddiasına dayalı olarak uğranıldığı iddia olunan zarar yönünden maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince asıl davada; davacının kar mahrumiyeti ile sözleşmenin 18. Maddesine dayalı cezai şart talebinin reddine, ecrimisil talebinin kabulüne ve sözleşmenin 12.maddesine dayalı cezai şart talebinin kısmen kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı asıl dava yönünden her iki taraf vekili, birleşen dava yönünden davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Mahkemenin ek kararı yönünden ise davalı-birleşen dosya davacısı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur....

              Ecrimisil fuzuli şagil tarafından rızaen ödenmez ise, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur...." kuralına yer verilmiştir. 01/08/2010 günlü, 27659 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe giren, 23/07/2010 günlü, 6009 sayılı Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 25. maddesiyle 2886 sayılı Kanun'a eklenen "Terkin edilecek ecrimisiller" başlıklı geçici 3. maddede; "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tespit ve takdir edilen, tebliğ edilen veya tahakkuk ettirilen ecrimisil alacaklarının tespit tarihinden geriye doğru beş yılı aşan kısmı hangi aşamada olursa olsun düzeltilir veya terkin edilir, tahsil edilmiş olanlar iade edilmez." hükmü yer almaktadır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 'Ödeme emri' başlıklı 55. maddesinin dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan halinde, amme alacağını vadesinde...

                Öncelikle iş güvencesi kapsamındaki işçiler için 4857 sayılı İş Kanunu'nun 21/son maddesi uyarınca öngörülen cezai şart geçersiz olduğundan davacının iş güvencesi kapsamında olup olmadığı araştırılmalıdır. 4857 sayılı yasa ile ülkemizde iş güvencesi hükümleri ve özellikle feshin geçersizliğini isteme hakkı getirilmiş ve yasanın 17 ve 21. maddelerinde iş güvencesi kapsamında kalan işçinin bir aylık süre içinde dava açmadığı takdirde kötüniyet tazminatı isteyemeyeceği, feshin geçerli hale geleceği hususları açıkça belirtilmiştir. Davacı işçinin 4857 sayılı Yasa ile getirilen iş güvencesi kapsamında kalması durumunda TİS hükmündeki cezai şart niteliğindeki istek konusu tazminatın, önemi kalmamıştır. Feshin geçersizliği ve işe iade istemi süresinde ileri sürülmediği ve istenmediği takdirde, fesih geçerli hale gelecektir. Bu durumda geçersizlik şartlarına bağlı olan tazminat istenemeyecektir. Davacı işçinin işe iade davası açmamış olması bu konuda sonuca etkili değildir....

                  UYAP Entegrasyonu