Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece tazminat talebi yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de verilen karar usul ve yasaya aykırı bulunmaktadır. Davacı tarafından İstanbul Kadastro Müdürlüğü ile komşu parsel malikine karşı husumet yöneltilerek dava açılmış olup, hazineye karşı usulüne uygun açılmış herhangi bir dava bulunmamaktadır. TMK'nın 1007. Maddesi uyarınca açılan tazminat davalarında husumetin hazineye yöneltilmesi gerekmekte olup, Kadastro Müdürlüğünün taraf sıfatı bulunmamaktadır. Davacı vekilinin yargılama aşamasında davasını hazineye yönelttiğine ilişkin herhangi bir yazılı beyanı bulunmamasına rağmen mahkemece resen karar başlığında hazinenin davalı olarak gösterilmesi ve hakkında dava açılmayan hazine aleyhine hüküm kurulması açıkça kamu düzenine aykırılık oluşturmaktadır. Kaldı ki TMK'nın 1007. Maddesi uyarınca tazminat davalarında zararın başka türlü giderilme imkanın bulunmaması gerekmekte olup, somut olayda davacı eksilen yerinin davalıya ait parselde kaldığını iddia etmektedir....

Dava, davacı tarafından tapu iptali ve tescil olmadığı taktirde taşınmazların bedelinin tahsili istemli terditli dava şeklinde açılmış olup davacının ilk talebi taşınmazın aynına yönelik tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir. Davanın niteliği gereği uyuşmazlık adli yargının görev alanına girmektedir. İdari yargının görev alanına giren uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacının terditli tazminat talebi hakkında araştırma ve değerlendirme yapılmaksızın olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması HMK'nun 297.maddesine aykırı görülmüştür. Bu nedenlerle davacı vekili istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1- a-3- 6 maddeleri gereğince kararın kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

Lehlerine yapılan kadastro tespiti iptal edilip tapuda malik sıfatı kazanamayanların, TMK'nın 1007. maddesi kapsamında tapu sicilinden kaynaklı bir zararlarının olamayacağı tartışmasızdır. Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, davacılar vekilinin tazminat isteğine dayanak yaptığı 3278 ve 3279 sayılı parseller 1999 yılında yapılan kadastro sırasında davacılar adına tespit edilmiş ise de, ...nin açtığı kadastro tespitine itiraz davası ile davacılar adına tapu kaydı oluşmadan kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile davacılar adına yapılan kadastro tespitinin iptaline karar verildiği, ayrıca tazminat isteğine dayanak yapılan parsellerin kadastro tespitlerine esas alınan Ekim 1944 tarih 41 sıra numaralı tapu kaydının malikinin ise, davacılar değil “......

    Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, davacı vekilinin tazminat isteğine dayanak yaptığı 3315, 3321 ve 3339 sayılı parseller 1999 yılında yapılan kadastro sırasında davacıların murisi adına tespit edilmiş ise de Hazinenin açtığı kadastro tespitine itiraz davası ile davacıların murisi adına tapu kaydı oluşmadan kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile davacıların murisi adına yapılan kadastro tespitinin iptaline karar verildiği, ayrıca tazminat isteğine dayanak yapılan parsellerin kadastro tespitlerine esas alınan Ekim 1944 tarih 41 sıra numaralı tapu kaydının malikinin ise davacılar veya murisleri değil “İstanbul Vakıflar Baş Müdürlüğü” olduğu gözetildiğinde, davacılar vekilinin tazminat isteğine dayanak yaptığı taşınmazlar yönünden müvekkilleri veya müvekkillerinin murisleri adına oluşmuş bir tapu kaydı veya tapu sicili bulunmadığından, bunun doğal sonucu olarak davacıların tapu sicilinin tutulmasından doğan veya kaynaklanan bir zararı da...

      Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden sıralı işlemler olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalar, hatalı tapu sicili oluşmasına sebebiyet verdiği için, kadastro tespitinde yapılan hatalar da, TMK'nın 1007. maddesi anlamında tapu sicili kavramı içindedir. Hatalı yapılan kadastro tespiti ile oluşan tapu kaydının daha sonra mahkeme kararıyla iptal edilmesi halinde, tapu malikinin bu nedenle doğan zararından TMK'nın 1007. maddesi anlamında Devlet sorumludur....

        DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, TMK.nun 1007. Maddesine dayalı olarak açılan tazminat talebine ilişkindir. Yargılama sırasında 108 ada 23 ve 24 parsel maliklerinin davaya dahil edildiği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği, hükmün davalı hazine vekilince istinaf kanun yoluna taşındığı görülmüştür. Dosyada mevcut belgelere göre, dava konusu taşınmazın davacı tarafından 09/04/2019 tarihinde 11.100,00 m² olarak satın alındığı, 12/11/2019 tarihinde tescil edilen Kadastro Kanunu 41. Madde uygulaması ile taşınmazın alanının 7.717,00 m²ye düşürüldüğü görülmüştür. Tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini izleyen işlemler olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda oluşan hatalardan da Devlet, TMK'nun 1007 maddesi gereğince kusursuz olarak sorumludur. Arz üzerinde tespit edilen sınırların plana geçirilmesi de sicil tutma işlemidir....

        Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden sıralı işlemler olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalar, hatalı tapu sicili oluşmasına sebebiyet verdiği için, kadastro tespitinde yapılan hatalar da TMK'nın 1007. maddesi anlamında tapu sicili kavramı içindedir. Hatalı yapılan kadastro tespiti ile oluşan tapu kaydının daha sonra mahkeme kararıyla iptal edilmesi halinde, tapu malikinin bu nedenle doğan zararından TMK'nın 1007. maddesi anlamında Devlet sorumludur....

          Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ....06.1989 Tarih 1988/189 – 1989/103 sayılı kararı ile ... adına tesciline karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek 04.06.1990 tarihinde kesinleşmesi üzerine, davacılar tarafından TMK’nun 1007. maddesine dayalı olarak ... aleyhinde tazminat istemli iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır. 4721 sayılı TMK'nun 1007. maddesi uyarınca tazminat istemli olarak açılan davalarda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 146. maddesindeki ... yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması esas olup, davalı vekili esasa cevap süresi içinde zamanaşımı itirazında bulunmamış olsa dahi HMK. 176. maddesinin hükümet gerekçesinde zamanaşımının ilk itiraz olmayıp ıslah yoluyla da ileri sürülebileceğinde tereddüt etmemek gerektiği beliritildiğinden, yargılama süresi içerisinde zamanaşımı itirazında bulunulmuş olmakla tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleşip, tapuda infaz edilmesinden sonra ... yıllık genel zamanaşımı süresi içerisinde açılmayan davanın reddine...

            tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, davacının, davalıların murisi ...’a borç para verdiğini, ...’un aldığı borcun karşılığında davacıya bono verdiğini, bono bedelinin ödenmediğini, alacağın tahsili için sair zamanlarda takipler başlatıldığını ve icra hukuk mahkemesi kararlarıyla takiplerin iptal edildiğini, alacağın tahsili için başlatılan takibe davalıların haksız olarak itiraz ettiklerini, takip konusu senet zamanaşımına uğramış olsa bile davacının sebepsiz zenginleşmeye dayalı talep hakkının devam ettiğini ileri sürerek, öncelikle itirazın iptalini ve icra inkar tazminatının davalı yandan tahsilini, talebin sübut bulmaması halinde genel hükümler çerçevesinde takip konusu senet bedelinin avans faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir....

              Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle : Taşınmazın devlet ormanı olarak tanımlandığı, malikler tarafından Orman idaresine itiraz edilmediği, devlete ait taşınmazın özel mülkiyet konusu olamayacağını, tanımlanan yerlerle ilgili her türlü iş ve işlemlerin itirazların muhatabının Orman Genel Müdürlüğü' nün sorumlu olduğunu, bu nedenle husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, taşınmazın orman arazisi olması, sulu tarıma elverişli olmadığı halde münevebe ürünlerinin sulu tarıma göre tespit edildiğini, %5 kapitilizasyon faiz oranının hatalı olduğunu, %100 ODA' nın belirlenmesinin yasaya aykırı olduğunu, tazminat bedel ve faizin karar tarihinden itibaren işletilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, ıslahla bedel artırılarak kabulü ve tapu iptal tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini ileri sürerek kararı istinaf etmiştir. DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE : Dava, TMK 1007.maddeden kaynaklı tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat talebine ilişkindir....

              UYAP Entegrasyonu