Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Çekişmeli ... köyü 361, 364 ve 372 parsel sayılı taşınmazlar yörede 1962 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında tarla vasfı ile ...ve arkadaşları adına tespit edilmiş olup halen tapuda gerçek kişiler adına kayıtlıdır ve davacı ... çekişmeli taşınmazların uzun yılardır zilyetliğinde olduğunu ve taşınmazlarda hissesi bulunduğunu; yörede 1987 yılında yapılan 2/B madde uygulaması sırasında taşınmazların orman sınırları dışına çıkarılarak hazine adına tespit edildiğini bildirerek 2/B uygulamasına itiraz etmiştir. Orman Yönetimi ise, 27.08.2007 tarihli dilekçesi ile davaya müdahil olmuş ve çekişmeli taşınmazların orman vasfı ile Hazine adına tapuya kayıt ve tescilini talep etmiştir. Uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşmiş orman tahdidine dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada çekişmeli taşınmazların 1962 yılında yapılan ve 03.01.1963 tarihinde ilan edilerek kesinleşen ......

    -TL olarak göstermiş ve adli yardim talebinde bulunmuştur. Mahkemesince yapılan yargılama sırasında davacının adli yardım talebi kabul edilmiş ve yargılama sonunda özetle; 6100 sayılı HMK'nın 114/1-(ı) maddesi uyarınca derdestlik dava şartı olup, somut olayda aynı konu hakkında derdest aynı mahkemenin 2015/369 Esas sayılı dosyasının bulunduğu anlaşılmakla dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 4....

      Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 1. 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi. 3....

        Kadastro Mahkemesi’nde 06.12.1982 tarihinde açılıp, 2004/1 esas sayılı dosya üzerinden karara bağlanan davada, söz konusu taşınmazın tapu kaydının dayanağını oluşturan izale-i şuyu davasında yüzölçümünün 1.838.000 m²'den 22.201.202 m²'ye çıkarılarak tescilin dayanağının yolsuz olması ve taşınmazların bulunduğu sahanın 1946 yılında 3116 sayılı yasa kapsamında yapılan orman tahdidi ile orman sınırları içersine alındığı, 1952 yılında makiye tefrik edildiği ve 1976 yılında da orman sayılmayan makilik olarak Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, dava konusu taşınmazın içerisinde bulunduğu alan Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olmakla beraber, öncesinin Devlet ormanı olması nedeniyle, tespite itiraz davasının reddi ile yüzölçümü düzeltilerek taşınmazın fazlasının Hazine adına tesciline karar verildiği ve söz konusu kararın 01.07.2008 tarihinde kesinleşmesinden sonra 25.12.2014 tarihinde TMK'nın 1007. maddesine dayalı olarak tazminat istemli iş bu davanın açıldığı...

          Davacı böyle bir yol izlemek suretiyle taleplerine ilişkin olarak mahkemece gerçekleştirilecek olan incelemenin sırasını belirlemektedir. Somut olayda davacı vekili davasında öncelikle müdahalenin men'ini, olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin ödenmesini talep ettiği ve yargılama sonucunda davanın tazminat açısından kabulüne karar verildiği görülmüştür. Söz konusu taleplerin her biri ayrı dava konusu olabileceğinden, terditli taleplerde ise, taleplerden birinin kabulü halinde diğeri hakkında hüküm kurmak mümkün olmadığından somut olayın ve taleplerin niteliği gereği davanın terditli dava olarak kabulü mümkün değildir (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi'nin 2022/3381 E. 2022/12300 K. sayılı kararı). Mahkemece yapılması gereken davanın tam kabülüne karar vermekten ibarettir. Bu haliyle de davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olması hatalıdır....

          Bölge Adliye Mahkemeleri'nin maddi vakıa ve hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır. Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 25. ve 26. maddeleri uyarınca hakim davacının talebi ile bağlı olup talepten fazlasına veya talepten başkasına karar veremez. Somut olayda, az yukarıda açıklandığı üzere davacının dava dilekçesinin "konu" kısmında davanın konusunun "tapu iptali ve tescil ve/veya tazminat talebinden ibarettir" şeklinde belirtimde bulunulması, bu haliyle davanın öncelikle tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde terditli olarak tazminat iddiası ile dava açtığı anlaşılmasına rağmen mahkemece davacının terditli olarak ileri sürdüğü sebepsiz zenginleşmeye dayalı tazminat(alacak) istemi yönüyle olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir....

          Somut olayda dava konusu eski zabıt kayıtlarının 1976 yılında yörede yapılan arazi kadastro çalışmaları sırasında revizyon görmediği, zabıt kayıtlarının sonradan herhangi bir işleme tabi tutulmadığı, davacılar ve murisleri tarafından 10 yıllık hak düşürücü süre içinde herhangi bir tespite itiraz davasının açılmadığı, keza davacıların yerlerinin içinde kaldığını iddia ettikleri 282 ada 37 nolu parsele ilişkin Lüleburgaz Kadastro Mahkemesinin 2011/3 Esas 2012/7 Karar Sayılı dosyasında da taraf olarak olarak yer almadıkları anlaşılmış olup dolayısıyla davacılar ve murisleri yönünden arazi kadastrosu 1976 yılında kesinleşmiş bulunmamaktadır. Arazi kadastro çalışmaları sırasında revizyon görmeyen ve işleme tabi kayıt niteliği kalmayan eski tapu kaydı hukuki değerini yitirmiş olup 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi gereğince hukukî değerini yitiren tapu kaydına dayanılarak tazminat talep edilmesi mümkün değildir....

          Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir." Davacı kadın, kademeli (terditli) olarak dava açmış, öncelikle Türk Medeni Kanunu'nun 161. maddesinde düzenlenen zina nedenine dayalı boşanma, bu talebi kabul edilmediği takdirde Türk Medeni Kanunu'nun 166/1- 2. maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma istemiştir. Bu tür davalarda; tek dava ancak iki ayrı talep mevcuttur. Zina, mutlak boşanma sebebidir. Zina vakıasının gerçekleşmesi halinde boşanma sebebi gerçekleşmiş sayılır. Zina, olmadığı takdirde evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine kademeli olarak dayanılmış ise, zinanın ispatlanması halinde, bu sebeple boşanma kararı verilmesi gerekir....

          davalılar arasında pay edilmesinin adil ve hakkaniyetli yargılama ilkesinin gereği bulunduğu, ayrıca İcra İflas Kanunu 28. maddesi uyarınca izalei şuyu şerhinin satışına karar verilen taşınmaz kayıtlarına re'sen dercedilmesi gerektiği gerekçesiyle Konya İli Beyşehir İlçesi Yeni Mahalle 1028 ada 56 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ortaklığın tapu kaydında yer alan hak ve yükümlülükleri ile birlikte satış suretiyle giderilmesine, 1007 ada 3 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ortaklığın tapu kaydında yer alan hak ve yükümlülükleri ile birlikte satış suretiyle giderilmesine, 1011/2, 1008/7, 1008/8, 1008/9, 1007/1, 1007/2, 1006/1, 1005/6 ve 1003/14 ada/parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın reddine karar verilmiştir....

          Yapılan açıklama kapsamında somut olayda; davacının dava dilekçesinde terditli talebinin bulunduğu, davacının tapu iptali ve tescile yönelik ilk talebinin Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanında, terditli olarak ve ikinci kademede ileri sürdüğü talebinin ise Kadastro Mahkemesi görev alanında kaldığı anlaşılmıştır. Hal böyle olunca mahkemece davacının tapu iptal ve tescil talebi yönünden davanın tefriki ile istemin Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanında olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi ve tapu iptal ve tescil istemine ilişkin yargılama sonucuna göre eldeki dava yönünden karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır....

          UYAP Entegrasyonu