Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece 459 ve 937 parsellere ilişkin açılmış bir tapu iptali ve tescil davası olmadığı, 915 parsel yönünden ise derdest bir dava olsa dahi usul ekonomisi gereği bu parsel yönünden açılan davanın bekletici mesele yapılması uygun görülmemiş, kesinleşmiş bir tapu iptali ve tescil davası bulunmadığı gereksiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından doğan maddi tazminat istemine ilişkindir....

    İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve çekişmeli taşınmazın, uzman orman bilirkişi kurulu tarafından resmi belgelere dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada orman sayılan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 27/11/2008 gününde oybirliği ile karar verildi...

      Mahkemece emsal taşınmazın raporda belirtilen tarihteki satışına ilişkin, satış akit tablosu getirtilmiş ise de bilirkişi raporu denetlenmemiş, komşu taşınmazlara TMK’nın 1007. maddesine dayanılarak açılmış tazminat davası olup olmadığının hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulmak sureti ile tespiti yoluna gidilmemiştir. UYAP üzerinden yapılan kontrolde aynı ada 41, 42 ve 43 parsel sayılı taşınmazlara TMK’nın 1007. maddesine dayanılarak açılmış tazminat davalarının daire incelemesinden geçtiği, eldeki dosya kapsamında mahkemece yapılan keşif ve yargılama esnasında ise bu taşınmazlar hakkında benzer nitelikteki dava dosyalarının nazara alınmadığı anlaşılmıştır. Bu hali ile, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır. Bu durumda somut olayda davaya konu taşınmazın değerinin yöntemine uygun şekilde tespit edildiği söylenemez....

        Mahallesinde kök 50 parsel sayılı taşınmaz 28.09.1959 tarihinde kesinleşen genel arazi kadastrosu sırasında dava dışı Kavamettin Berekel ve müşterekleri adına tescil edilerek oluşmuş, 28.04.1989 tarihinde dava dışı ... tarafından satın alındığı, malikin talebi ile 179 ve 180 parsel sayılı taşınmazlara ifraz edildiği, dava konusu 180 parsel sayılı taşınmazın 26.02.1993 tarihinde davacılar/murisleri tarafından 1/4'er payla satın alarak malik olduğu, Hazine tarafından tapu maliklerine karşı Sarıyer 2....

          Kadastro Mahkemesinin zaman bakımından görevini düzenleyen 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 26/B maddesi uyarınca, kadastro mahkemeleri, askı ilân süresi içinde ve kadastrodan önceki nedenlere dayalı olarak açılan kadastro tespitine itiraz davalarını inceleyip karara bağlamakla görevlidir. Yapılan açıklama kapsamında somut olayda; davacının dava dilekçesinde terditli talebinin bulunduğu, davacının mülkiyet iddiasına dayalı tapu iptali ve tescile yönelik ilk talebinin Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanında; terditli olarak ve ikinci kademede ileri sürdüğü talebinin ise Kadastro Mahkemesi görev alanında kaldığı anlaşılmıştır. Hal böyle olunca mahkemece davacının tapu iptal ve tescil talebi yönünden davanın tefriki ile istemin Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanında olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi ve 2/B kapsamına alınmasına ilişkin istemin ise yargılama sonucuna göre eldeki dava yönünden karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır....

          Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/45 esas, 2004/550 karar sayılı ilamı ile taşınmazın 141 m²lik kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeni ile tapusunun iptaline ve tescil harici bırakılmasına karar verildiği, kararın 18.01.2005 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın Emine Yaşar Sökmen mirasçıları tarafından 11.09.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. 3. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan tazminat davaları, dava açıldığı tarihte tazminat miktarının davacı tarafça tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün olmadığından 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca belirsiz alacak davası niteliğinde olup belirsiz alacak davasında zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil, tüm dava için kesilir. 6100 sayılı Kanun hükümleri gereğince, davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak...

            üzerinde orman şerhinin bulunduğunu, bu şerhin kaldırılması, olmadığı taktirde MK 1007.maddesi gereği zararlarının ödetilmesi talep ve dava edilmiştir....

            HD'nin 2021/1226 Esas-2021/1328 Karar sayılı ilamında da davacı tarafın tapu sicilinin hatalı tutulmasının iddiasına dayalı olarak uğranılan zararın TMK'nın 1007. maddesi gereğince tahsili talebi ile eldeki davayı açtığı kabul edilmiştir. Gerçekten dosya kapsamı, iddianın ileri sürülüş biçimi ve davanın niteliğine göre iş bu davanın dayanağının TMK'nın 1007. maddesinde düzenlenen tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluğa ilişkin olduğu sonucuna varılmıştır. TMK'nın 1007. maddesi "tapu sicilin tutulmasından doğan bütün zararlarda Devlet sorumludur..." şeklindedir. Bu madde gereğince tapu sicilinin tutulması kamu düzeni ile ilgili olup, bir takım prensipleri mevcuttur. Bu prensiplerden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenirliği) bir başkası ise geçerli bir hukuki sebebin bulunması yani illetten mücerret olmaması nihayet TMK 1007. maddesi uyarınca sicillerin tutulmasından dolayı hazinenin kusursuz sorumluluğu ilkesidir....

              Dava dilekçesinde bu husus belirtilerek davanın dayanağının TMK 1007. maddesi olduğu açıkça zikredilmiştir. Samsun BAM 5. HD'nin 2021/1226 Esas-2021/1328 Karar sayılı ilamında da davacı tarafın tapu sicilinin hatalı tutulmasının iddiasına dayalı olarak uğranılan zararın TMK'nın 1007. maddesi gereğince tahsili talebi ile eldeki davayı açtığı kabul edilmiştir. Gerçekten dosya kapsamı, iddianın ileri sürülüş biçimi ve davanın niteliğine göre iş bu davanın dayanağının TMK'nın 1007. maddesinde düzenlenen tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluğa ilişkin olduğu sonucuna varılmıştır. TMK'nın 1007. maddesi "tapu sicilin tutulmasından doğan bütün zararlarda Devlet sorumludur..." şeklindedir. Bu madde gereğince tapu sicilinin tutulması kamu düzeni ile ilgili olup, bir takım prensipleri mevcuttur....

              Hukuk Mahkemesinin 02.11.1994 gün ve 1994/38-443 sayılı kararı ile tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle tesciline karar verildiği, ancak hâlen tapu sicilinde infazının yapılmadığı belirtilerek yeniden adına tescili, aksi takdirde Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi uyarınca tazminat istemli olarak terditli dava açıldığı, taşınmazın mülkiyetinin Türk Medenî Kanununun 705. maddesi uyarınca kesinleşen mahkeme kararı sonucunda tapu sicilinden önce kazanılması nedeniyle kuru mülkiyeti Hazine, kullanım hakkı Orman Yönetimine geçtiğinden ve tapu sicilinin tutulmasından dolayı Devletin objektif sorumluluğunun bulunduğundan, husumetin Orman Yönetimi ve Hazineye yaygınlaştırılarak taraf teşkili sağlandıktan ve tarafların delilleri toplandıktan sonra uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi ...”] gereğine değinilerek bozulmuştur....

                UYAP Entegrasyonu