Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde de kamu mallarında 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı belirtilmiştir. Mahkemece açıklanan konular gözetilerek davanın esasına girilerek olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, aksi düşünce ile davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi doğru değildir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ... Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 23/02/2012 günü oybirliği ile karar verildi....
Hukuk Dairesinin 03.04.2008 gün ve 2008/1564 - 5261, 27.06.2008 gün ve 2008/4257 - 9287, 09.10.2008 gün ve 2008/8409 - 12530, 20.01.2009 gün ve 2008/15375 - 519 sayılı kararların da değinildiği üzere, gerek 766 sayılı Kanunun 31/2. maddesi ve gerekse 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde, özel mülkiyete konu olamayacak, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler hakkında ........ tarafından açılacak davaların 10 yıllık hak düşürücü süreye tâbi olup olmadığı konusunda açık bir hüküm bulunmamakta ve özel şahıslar ile ........ arasında bir ayrım da içermemekte ise de, ........ tarafından açılacak bu tür davaların (10) yıllık hak düşürücü süreye tabi olmadığı hususu yerleşmiş Yargıtay Kararları ile istikrarlı bir şekilde uygulanmaktadır. Açıklanan hususlar gözetilerek, mahkemece yargılamaya devam edilip, ...........
O halde, yapılan ve kesinleşen işlem, orman kadastrosu olduğuna göre, somut olayımızda temyize konu davanın, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi hükmüne göre açılan tapu iptali ve tescil davası olmayıp, 6831 sayılı Orman Kanununun 11/1. maddesi hükmüne göre açılan orman kadastrosunun iptaline ilişkin bir dava olduğunun kabulü zorunludur. 2012/6752 - 2012/9122 Kadastro Yasaları tasfiye amaçlı yasalardır. Bu nedenle; Kadastro Yasalarınca yapılan işlemlerin iptali, belirli sürelere bağlanmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. ve 6831 sayılı Orman Kanununun 11/1. maddesinde belirtilen süreler hak düşürücü süreler olup, kamu düzeni ile ilgilidir. Hak düşürücü süre, davanın görülebilirlik koşuludur. Bir davada hak düşürücü sürenin bulunup bulunmadığı hususu, taraflarca ileri sürülmese dahi davaya bakan hâkim tarafından gözetilmesi gerekir. Hak düşürücü süre geçmişse davanın esası incelenemez....
de, kanun metninden 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinde yer alan hak düşürücü sürenin uygulanması gerekeceğinin değil sadece orman olan yerlerde orman sınırlarının belirlenmesinde zorunlu olarak Orman Kanunun sınır belirlemesi ile ilgili özel hükümlerinin uygulanması gerektiği şeklinde anlaşılacağı, hak düşürücü süreler yönünden 3402 sayılı Kanun tarafından Orman Kanununa bir atıfta yapılmadığı, somut olayda, orman kadastro komisyonu 3402 sayılı Kanunun 4. maddesine göre sınırlandırma yaptığına göre hak düşürücü sürenin de 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde düzenlendiği şekilde olacağı,.." yönünde karar verilmiştir....
Davacı, davasında haklı bile olsa hak düşürücü süre davanın özünü ortadan kaldırmış olduğundan o davanın esasına girilemez ve dava dinlenemez. Kadastro yasaları tasfiye amacını gütmektedir. Yasa koyucu, kamu düzenini hak arama hürriyetinden daha önemli görmüş ve hak düşürücü süreye üstünlük tanımıştır. Somut olayda; 3402 Sayılı Yasanın 4/3. maddesi hükmüne göre yapılan orman kadastrosu 2003 yılında kesinleşmiş dava konusu parselin orman niteliği ile Hazine adına tapu kaydı oluşmuş ve taşınmaz kamu malı olmuştur. Temyize konu dava 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde anılan 10 yıllık süre içinde vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak açılmıştır. Ne var ki; kesinleşen orman kadastrosunun iptali 3402 Sayılı Yasanın 16/D ve 6831 Sayılı Orman Yasasının 11/1. maddesi gereğince ancak tapuya dayanılarak 10 yıllık hak düşürücü süre içinde istenebilir....
Davacı, davasında haklı bile olsa hak düşürücü süre davanın özünü ortadan kaldırmış olduğundan o davanın esasına girilemez ve dava dinlenemez. Kadastro yasaları tasfiye amacını gütmektedir. Yasa koyucu, kamu düzenini hak arama hürriyetinden daha önemli görmüş ve hak düşürücü süreye üstünlük tanımıştır. Somut olayda; 3402 sayılı Yasanın 4/3. maddesi hükmüne göre yapılan orman kadastrosu 2007 yılında kesinleşmiş dava konusu parselin orman niteliği ile Hazine adına tapu kaydı oluşmuş ve taşınmaz kamu malı olmuştur. Temyize konu dava 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde anılan 10 yıllık süre içinde vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak açılmıştır. Ne var ki; kesinleşen orman kadastrosunun iptali 3402 sayılı Yasanın 16/D ve 6831 sayılı Orman Yasasının 11/1. maddesi gereğince ancak tapuya dayanılarak 10 yıllık hak düşürücü süre içinde istenebilir....
Bundan başka, mahkemece yapılan yargılama sırasında; orman tahdidinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık süre içinde davalı tarafından, orman tahdidinin iptaline yönelik bir dava açıp açılmadığı, taraflardan ve mahkeme yazı işleri müdürlüklerinden sorulmak sureti ile araştırılmamış, dava konusu taşınmazlara komşu olan taşınmazlarla ilgili kadastro tutanakları, tapu kayıtları dosya içerisine alınmamış, o taşınmazlar için Orman Yönetimince aynı iddia ile açılan davalar olup olmadığı da belirlenmemiştir....
Davacı, davasında haklı bile olsa hak düşürücü süre davanın özünü ortadan kaldırmış olduğundan o davanın esasına girilemez ve dava dinlenemez. Kadastro yasaları tasfiye amacını gütmektedir. Yasa koyucu, kamu düzenini hak arama hürriyetinden daha önemli görmüş ve hak düşürücü süreye üstünlük tanımıştır. Somut olayda; 3402 Sayılı Yasanın 4/3. maddesi hükmüne göre yapılan orman kadastrosu 2002 yılında kesinleşmiş dava konusu parselin orman niteliği ile Hazine adına tapu kaydı oluşmuş ve taşınmaz kamu malı olmuştur. Temyize konu dava 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde anılan 10 yıllık süre içinde vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak açılmıştır. Ne var ki; kesinleşen orman kadastrosunun iptali 3402 Sayılı Yasanın 16/D ve 6831 Sayılı Orman Yasasının 11/1. maddesi gereğince ancak tapuya dayanılarak 10 yıllık hak düşürücü süre içinde istenebilir....
Köyü 101 ada 289 parsel nolu taşınmazın krokide (D) harfi ile gösterilen bölümü ilk defa 1981 yılında yapılan orman kadastrosu ile orman sınırı içine alınıp 2. madde uygulaması ile orman sınırı dışına çıkarılmış, arazi kadastrosunda 3402 Sayılı Yasanın 22/son maddesi gereğince orman olarak tapu kütüğüne aktarılmıştır. 1744 Sayılı Yasanın 11/2. maddesindeki bir yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden ve 3373 SayılıYasa ile getirilen 10 yıllık hak düşürücü süreye ilişkin yasanın yürürlüğünden önce düşmüş haklara uygulanacağına dair bir hüküm de bulunmadığından bu bölüm hakkında da davanın reddine karar verilmesi" gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra dava konusu taşınmaz hakkında kadastro tesbit tutanağı düzenlenmediğinden mahkemenin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde dosyanın görevli ve yetkili Samsun Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davalılardan Orman Bakanlığı ve Hazine tarafından temyiz edilmiştir....
Maddenin düzenlemesinden taşınmaz sahiplerinin orman kadastro komisyonunca yapılan orman sınırlarına dava tarihi itibariyle 6 ay içerisinde itiraz edileceği belirtildikten sonra 6 aylık süre geçtikten sonra ancak tapulu taşınmaz sahiplerinin 10 yıllık süre içerisinde dava açabileceği belirtilmiştir. Madde metninden tapusuz taşınmaz sahiplerinin ise ancak 6 aylık sürede itiraz edebileceği (19.04.2012 tarih 6292 sayılı Kanun ile bu süre bir aya indirilmiştir) , bu sürenin hak düşürücü süre olduğu, dolayısıyla bu süreden sonra dava açamayacakları sonucu ortaya çıkmaktadır. Yani bu madde gözetildiğinde tapuya dayanarak hak iddia edenlerle, taşınmazının bulunduğu yerde kadastro çalışmaları yapılmadığı için tapusu bulunmayan, zilyetliği olan hak sahiplerinin itiraz süreleri ve hakları bakımından farklı düzenleme öngörülmüştür....