Mahkemece yöntemince yapılan keşif ve alınan uzman orman bilirkişi raporuyla çekişmeli taşınmazın 1988 yılında yapılan orman kadastrosunda orman sınırları içine alınıp 2/B niteliğiyle orman sınırları dışına çıkarıldığı daha sonra 2010 yılında 3402 sayılı Kanunun Ek-4 maddesi uyarınca yapılan kullanım kadastrosunda Hazine adına tespit edilerek tapuya tescil edildiği belirlenmiştir. Davacıların talebi netice itibariyle orman tahdidinin iptalini de gerektirmektedir. Ne var ki; orman tahdidinin kesinleştiği 1988 yılı ile davanın açıldığı 2013 yılı arasında 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinde, orman tahdidinin iptali için öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre çoktan geçmiş olup davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacıların temyiz taleplerinin reddiyle usûl ve kanuna uygun görülen hükmün ONANMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle 1.100....
Davacı, Medeni Yasaya göre mülkiyet hakkının bütün ayni haklar gibi, hak düşürücü süreye bağlı olmadığı ileri sürülerek dava konusu taşınmazı içine alan orman kadastrosunun iptali istenmekte ise de, dosya içeriğinden çekişmeli taşınmazı orman sınırları içine alan orman kadastro çalışmasının 2896 Sayılı Yasanın yürürlüğü sırasında yapılıp askı ilanının 3373 Sayılı Yasanın 28.05.1987 tarihinde yürürlüğe girdiği tarihden sonra 06.10.1987 tarihinde ilan edilerek kesinleştiği, Hukuk Genel Kurulunun 11.03.1992 gün ve 1991/14-253-170 sayılı kararında da kabul edilen ilkeye göre, ilan; işin esası değil sonucunun duyurulması olduğundan, 3373 Sayılı Yasanın yürürlüğünden önce yapılan, ancak bu yasanın yürürlüğü sırasında ilan edilen orman kadastro işlemlerine karşı 3373 Sayılı Yasa ile tapulu taşınmazlar için getirilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı, kaldı ki; ilan ve dava tarihine göre 10 yıllık sürenin dahi geçirilmiş olduğu, orman kadastrosunun kesinleştiği, yine Hukuk Genel...
Dava, kadastro öncesi nedenlere dayanılarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Yörede, 1998 yılında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 4. maddesi uyarınca yapılmış kadastro çalışması bulunmaktadır. Mahkemece, kadastro tutanağının 31.03.1998 tarihinde kesinleştiği, tespitin kesinleşmesinden sonra 3402 sayılı Kanunun 16/D ve 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesi gereğince 10 yıllık hak düşürücü süre içinde sadece tapu kaydına dayanılarak tapu kaydının iptali ve tescilinin istenebileceği, davacının ise zilyetliğe dayandığı gerekçesiyle davanın, hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş ise de; verilen karar, dosya kapsamına uygun değildir. Çekişmeli taşınmaz, 6831 sayılı Orman Kanununa göre ve orman kadastro komisyonları tarafından değil; 3402 sayılı Kadastro Kanuna göre yapılan kadastro çalışmaları sırasında ve aynı Kanunun 4. maddesi uyarınca orman vasfıyla ...adına tespit edilmiş; kadastro tespitleri 3402 sayılı Kanunun 11. maddesi gereğince askı ilanına çıkarılmıştır....
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava,10 yıllık süre içinde tapuya dayalı olarak açılan orman tahdidinin iptali niteliğindedir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1992 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Yasasının değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 04/11/2008 gününde oybirliği ile karar verildi....
Bu maddede ise, kesinleşen orman kadastrosunun iptalinin ancak, tapulu taşınmazlar yönünden, tapu sahiplerine 10 yıllık hak düşürücü süre içinde istenebileceği öngörülmüştür. Vergi kaydına, zilyetliğe dayanılarak kesinleşen orman kadastrosunun iptali dava edilemez. 3402 sayılı Kadastro Yasasının 12/3 ve 6831 sayılı Orman Yasasının 11/1. maddesinde belirtilen hak düşürücü süreler kamu düzeni ile ilgilidir ve davanın görülebilirlik koşuludur. Bir davada hak düşürücü sürenin bulunup bulunmadığı davaya bakan hakim tarafından, tarafların istemi olmadan doğrudan doğruya gözönünde bulundurulması zorunludur. Hak düşürücü süre geçmişse davanın esası incelenemez. Davacı, davasında haklı bile olsa hak düşürücü süre davanın özünü ortadan kaldırmış olduğundan o davanın esasına girilemez ve dava dinlenemez....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı gerçek kişi, dava dilekçesinde, kendisine ait tapuda kayıtlı olan 2 ve 8 ada 1 sayılı parselin bitişiğinde bulunan taşınmazların orman kadastrosu sırasında tespit edilen 2037 nolu orman sınır noktasının yerinin davalılarca değiştirilmek suretiyle bir kısmının orman sınırları içinde bir kısmının da 2/B madde uygulamasına konu edildiğini ileri sürerek orman tahdidinin iptali ile taşınmazların adına tescilini istemiştir. Mahkemece, orman sınır taşlarının sabit kayalar üzerinde olup, yerinin değiştirilmediği ve hak düşürücü sürelerin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... tarafından temyiz edilmiştir....
Davacı yan, 3402 sayılı Kanun uyarınca 30 günlük itiraz süresi içerisinde tutanağa karşı dava açabileceğine göre, bu süre geçtikten sonra da tapuya dayalı olsun veya olmasın, aynı Kanunun 12/3.maddesinde tanınan 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak dava açabilecektir. Yerel Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanunu uyarınca davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı gözetilerek işin esasına girilip, oluşacak sonuca göre karar verilmelidir....
Dava, 6831 Sayılı Yasanın 11. maddesi uyarınca tapuya dayalı olarak 10 yıllık süre içinde açılan orman tahdidinin iptali istemine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 6831 Sayılı Yasa uyarınca yapılıp 1997 yılında kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Davacılara ait 491 parsel sayılı taşınmaz 1952 yılında yapılan tapulama sonucu tarla olarak davacıların murisi ... adına tesbit edilip kesinleştiği anlaşılmaktadır. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve çekişmeli taşınmazın, uzman orman bilirkişi tarafından resmi belgelere dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına, 1997 yılında yapılan orman kadastrosunda daha önce yapılan kadastro parsel sınırları esas alınarak orman tahdit sınırı geçirildiği, 54 ve 55 orman tahdit sınırına göre sağ taraf devlet ormanı, sol tarafın ise ......
Davacı, davasında haklı bile olsa hak düşürücü süre davanın özünü ortadan kaldırmış olduğundan o davanın esasına girilemez ve dava dinlenemez. Kadastro yasaları tasfiye amacını gütmektedir. Yasa koyucu, kamu düzenini hak arama hürriyetinden daha önemli görmüş ve hak düşürücü süreye üstünlük tanımıştır. Somut olayda; 3402 Sayılı Yasanın 4/3. maddesi hükmüne göre yapılan orman kadastrosu 1995 yılında kesinleşmiş dava konusu parselin orman niteliği ile Hazine adına tapu kaydı oluşmuş ve taşınmaz kamu malı olmuştur. Temyize konu dava 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde anılan 10 yıllık süre içinde vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak açılmıştır. Ne var ki; kesinleşen orman kadastrosunun iptali 3402 Sayılı Yasanın 16/D ve 6831 Sayılı Orman Yasasının 11/1. maddesi gereğince ancak tapuya dayanılarak 10 yıllık hak düşürücü süre içinde istenebilir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki orman tahdidinin iptali davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili tarafından, davalı Orman Yönetimi aleyhine açılan davada, ... Köyü 393 parsel sayılı 24.000 m2 yüzölçümündeki davacı adına tapuda kayıtlı olan taşınmazın yörede 2003 yılında ilan edilen orman kadastro çalışmasında orman sınırları içine alındığını belirterek, orman sınırları dışına çıkarılmasını talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sırasında Hazine davaya dahil edilmiş ve yargılama sonucunda da reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 10 yıllık süre içinde tapuya dayalı olarak açılan orman tahdidinin iptaline ilişkindir....