İİK'nun 71/2. maddesinde; "Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürecek olursa, 33/a maddesi hükmü kıyasen uygulanır" hükmü yer almaktadır. Aynı Kanunun 33/a-1. maddesinde ise; "İlamın zamanaşımına uğradığı veya zamanaşımının kesildiği veya tatile uğradığı iddiaları icra mahkemesi tarafından resmi vesikalara müsteniden incelenerek icranın geri bırakılmasına veya devamına karar verilir" düzenlemesine yer verilmiştir. Öte yandan borçlunun takibin kesinleşmesinden sonraki döneme ilişkin olarak İİK'nun 71/2 ve 33/a maddelerine dayanan zamanaşımı şikayetinin incelenmesi, bu şikayetin belli bir süre içinde ileri sürülmesi koşuluna bağlı değildir (HGK'nun 04.11.1998 tarih ve 1998/12-763 E., 1998/799 K.sayılı kararı)....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 29.04.2016 tarih ve 2016/10058-12711 Karar sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : Sair karar düzeltme nedenleri yerinde değilse de; Alacaklı tarafından borçlu hakkında çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile başlatılan icra takibinde; borçlunun icra mahkemesine başvurusunda; takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde alacağın zamanaşımına uğradığını ileri sürerek icranın geri bırakılmasını talep ettiği, mahkemece istemin kabulüne karar verildiği görülmektedir....
İcra takibine konu alacak hangi zamanaşımı süresine tâbi ise, icra takibinin kesinleşmesinden sonraki dönemde de aynı zamanaşımı süresi uygulanır. Bu durumda, kambiyo senedi niteliği taşımayan dayanak belge bono niteliğinde olmayıp, adi senet hükmünde olduğundan bu belge Borçlar Kanunu'nun 125. maddesinde düzenlenen on yıllık zamanaşımına tâbidir. Bahis konusu senet yönünden, şikayet tarihi itibariyle, bu sürenin dolmadığı ve dolayısıyla zamanaşımının gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. O halde, ilk derece mahkemesince, bono vasfı bulunmayan dayanak belge yönünden genel zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği nazara alınarak, zamanaşımı şikayetinin reddine karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek yazılı gerekçe ile istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: 1- Mart 929 tarih 3, 4, 5 ve 6 sayılı tapu kayıtlarının geldi ve gitti kayıtlarının varsa oluşum belgeleri ile birlikte eksiksiz olarak, ayrıca bilirkişi raporunda söz konusu tapu kayıtlarının taksim haritaları olduğu bildirildiğinden taksime dair haritaların, 2- Çekişmeli 73 ada 88, 74 ada 11, 243 ada 142 ve 245 ada 76 parsel sayılı taşınmazların ... sunucu oluşan tapu kayıtlarının ve varsa gitti kayıtlarının, 3- Çekişmeli 74 ada 11 parsel sayılı taşınmazın kadastronun kesinleşmesinden sonraki ifrazına dair her türlü belgenin, haritanın ve ifraz sonucu oluşan parsellere ait tapu kayıtlarının onaylı örneklerinin getirtilerek dosyasına konulması, daha sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere gönderilmesi için dosyanın Mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 11.04.2018 gününde oybirliğiyle...
Asliye Ceza Mahkemesi TARİHİ : 18/10/2012 NUMARASI : 2012/245 (E) ve 2012/594 (K) Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak; Gereği görüşülüp düşünüldü; Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak; Açıklanması geri bırakılan hükmün, sonradan işlenen bir suç nedeniyle açıklanabilmesi için, CMK'nin 231/11. maddesi gereğince sonraki suçun, açıklanması geri bırakılan hükmün kesinleşmesinden sonra işlenmesi gerektiği gözetilmeden, 27/01/2012 tarihinde kesinleşen açıklanması geri bırakılan hükmün, bu kesinleşmeden daha önce, 17/09/2011 tarihinde işlenen ikinci suç nedeniyle açıklanmasına karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca isteme uygun BOZULMASINA, 23.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak; Gereği görüşülüp düşünüldü; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun17.04.2007 tarih ve 2007/10-71 Esas, 2007/98 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesi uyarınca kişinin mükerrir sayılması için ilk hükmün kesinleşmesinden sonra ikinci suçun 01.06.2005 tarihinden önce veya sonra işlenmesinin mükerrirlik açısından önemi bulunmadığı sanık ...'in adli sicil kaydı incelendiğinde kasıtlı suçtan mahkumiyeti olup 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinde öngörülen süreler henüz tamamlanmadan sonraki suçu işlediği ve önceki mahkumiyetin tekerrüre esas teşkil ettiği anlaşılmış ise de aleyhe temyiz olmadığından bu husus bozma nedeni sayılmamıştır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Hırsızlık HÜKÜM : Mahkumiyet Dosya incelenerek gereği düşünüldü: Hükmün kesinleşmesinden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK hükümlerinin, hükümlü lehine uygulanıp uygulanmayacağı konusunda karar verilmiş olması ve bu kararın Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 27.12.2005 tarih ve 2005/162-173 sayılı kararında belirtildiği gibi, 5252 sayılı Kanun'un 9. maddesinin 1. fıkrasına göre, ister genel prensip uyarınca duruşmalı yargılamada, isterse ayrıksı yöntem olarak evrak üzerinde yapılan inceleme sonunda verilmiş bulunsun, sonraki lehe yasa nedeniyle yapılan uyarlama yargılamasında verilen kararlar hüküm niteliğinde olduklarından bu hükümlere karşı 1412 sayılı CMUK'nın 305. maddesinde belirtilen istisnalar dışında temyiz yasa yoluna başvurulabilecek olması karşısında, 07.06.2016 tarihli kararın temyize tabi olduğu belirlenerek yapılan incelemede; Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre...
S vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde borcun ödendiği yönündeki iddiaların İİK'nun 71. maddesi gereğince ve süreye bağlı olmaksızın icra mahkemesine sunulması ve bu itirazın incelenmesi mümkün olup mahkemenin aksine gerekçesi yerinde değil ise de, sunulan belgenin İİK'nun 71. maddesindeki niteliği taşımamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz sebeplerinin reddiyle usul ve kanuna uygun mahkeme kararının İİK.nun 366. ve HUMK.nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), 12.20 YTL onama harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 24.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Ancak, icra takibinin kesinleşmesinden sonraki devrede alacağın zamanaşımına uğradığı iddiası, herhangi bir süreye bağlı olmayıp İİK’nun 71/2. maddesi uyarınca icra mahkemesi nezdinde her zaman ileri sürülebilir. Somut olayda, borçlunun takibin zamanaşımına uğradığına ilişkin itirazı, ödeme emri tebliğinden ve dolayısıyla takibin kesinleşmesinden öncesine ilişkin olup, anılan devreye ilişkin zamanaşımı itirazının genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinde İİK'nun 62/1. maddesi uyarınca, yasal 7 günlük sürede icra dairesine yapılması gerektiğinden, icra dairesi yerine icra mahkemesine başvurulması fuzuli bir işlem olup hukuki sonuç doğurmaz. O halde mahkemece, borçlunun zamanaşımı itirazının yukarıda açıklanan nedenlerle reddi gerekirken yazılı gerekçe ile takibin ertelenmesi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir....
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre; haczin ödeme emrinin tebliğ edildiği adreste yapıldığı, davacı tarafından borçlu şirkete ait ... markasının takibin kesinleşmesinden sonra satın alındığı gibi davacının ödeme emri tebliğ edilen adreste 01.04.2010 tarihinden itibaren ticari faaliyete başladığı, borçlunun takibin kesinleşmesinden sonraki aşamada markayı devretmesi ve aynı yerde 3. kişi davacı şirketin zilyetlik iddiasında bulunması İİK 97/a-2 gereğince birlikte zilyetlik karinesinin aksinin davacı 3. kişi tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava İİK 96 ve devamı maddeleri gereğince açılmış 3.kişinin istihkak davasına ilişkindir....