WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İcra Müdürlüklerinin yetkisine itirazda bulunduğu, bununla birlikte borca da itiraz ettiği, mahkemece; borçlunun ikametgahının ... olduğu gerekçesiyle yetki itirazının kabulüne karar verildiği görülmüştür. İİK'nun 50. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken HMK'nun .../.... maddesinin birinci cümlesine göre, borçlu birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yeri icra müdürlüğünde takip yapılabilir. Bu durumda, diğer borçlular yetki itirazında bulunamazlar. Ancak, anılan hükmün uygulanabilmesi için, borçlulardan birinin yerleşim yeri icra dairesinde takip yapılması ve onun hakkındaki yetkinin şikayet tarihi itibariyle kesinleşmiş olması gereklidir. Takip dosyasının incelenmesinde, bononun tanzim yeri ve davacı şirketin adresi ... olmakla beraber, diğer takip borçlusu .... İyik'in ikametgah adresinin .... olduğu ve adresinde usulüne uygun ödeme emri tebliği üzerine yetki itirazında bulunmadığından hakkında ....'...

    Takibe konu bonoda İstanbul Mahkemelerinin (İcra Dairelerinin) yetkili olduğunun belirtilmesi yetki sözleşmesi niteliğinde ise de, HMK'nun 17. maddesi uyarınca yetki sözleşmesi ancak tacirler ve kamu tüzel kişileri arasında yapılabileceğinden ve gerçek kişi olan tarafların tacir olduklarına ilişkin bir belge dosyada bulunmadığından sözkonusu yetki sözleşmesi geçerli değildir. O halde mahkemece, yetki itirazının kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ :Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....

      Bu nedenle yetki itirazının reddine ilişkin karar yerinde ise de, diğer şikayet ve itiraz konuları ile ilgili olumlu olumsuz bir karar verilmemiştir. Anılan hususlarda da hüküm tesis edilmesi için kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 23.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. GK....

        İcra İflas Kanunu'nun 4. maddesi uyarınca icra dairelerinin işlemlerine yönelik şikayet ve itirazları bu dairenin bağlı bulunduğu İcra Mahkemesi incelemekle yetkilidir. Bu yetki kuralı kamu düzenine yönelik olup, kesin niteliktedir. Somut olayda, Sarayköy İcra Müdürlüğünde başlatılan ilamsız icra takibine karşı borçlu, İcra Dairesinin yetkisine, borca ve imzaya itiraz etmiştir. İİK.nun 4. maddesine göre her İcra Mahkemesi kendisine bağlı icra ve iflas dairelerinin muamelelerine yönelik itiraz ve şikayetleri incelemekle yetkili olduğundan uyuşmazlığın Sarayköy İcra Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; HMK.’nun 21. ve 22. maddeleri gereğince Sarayköy İcra Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 11.9.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          Somut olayda borçluya örnek (10) ödeme emrinin 9/9/2014 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun ise (5) günlük yasal şikayet ve itiraz süresini geçirerek 16/09/2014 tarihinde icra mahkemesine başvurduğu, ayrıca usulsüz tebliğ şikayetinin de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece istemin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenerek yetki itirazının kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ :Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            " … " ve " … " üreticisi ifadesinin yer aldığı, " …. " ve " … 'nin farklı markalar olduğu, kontrol ünitesi olarak bulunan … ve … ürünlerinin "… " firması tarafından üretilen ürünler olduğu ve bu ürünlerin ... " tarafından üretilmediğinin anlaşılması nedeniyle İdari Şartname'de yer alan " … alıcısı, kontrol ünitesi ve yazılımı aynı firma tarafından üretilmiş olmalıdır " şartını taşımadığı, bunun yanında davacı şirketin idareye şikayet dilekçesini 05/03/2021 tarihinde EKAP üzerinden göndermesine rağmen söz konusu yazı ekini 10/03/2021 tarihinde gönderdiği 26/02/2021 onay tarihli ihaleye şikayet başvurusu 5 günlük süresi geçirildikten sonra göndermiş olduğu anlaşıldığından dava konusu itirazen şikayet başvurusunun reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır....

              Kişinin istihkak iddiasının alacaklı ve borçluya sorulması kararıyla taraflara tebliğine karar verilmiş, şikayet üzerine mahkemece haciz zaptında istihkak iddia eden kişinin şirketi temsile yetkisi olmadığı, yetkilinin Sabiha Gülşen Kılıç olduğu belirtilerek, 3. Kişinin istihkak Gaziantep 3. İcra Hukuk Mahkemesi 2020/210 Esas 2020/273 Karar sayılı ilamı ile şikayetinin reddedildiği, daha sonra yetki belgesinin tamamlanıp icradan talebin yenilendiği, mahkemece istihkak anında yetkili olmadığı, sunulan yetki belgesinin de geçerli bir yetki belgesi olmadığı, mahkemenin 2020/210E, sayılı kararı ile İcra Müdürlüğü'nün 03/07/2020 tarihli kararının neticesini değiştirmeyeceği anlaşıldığından şikayetin reddine dair kararın doğru olduğu anlaşılmıştır....

              Davalı savunmasında binayı sözleşmede belirtildiği gibi hatta daha üstün vasıflarla günün şartlarına ve kullanımına daha elverişli bir şekilde imâl ve teslim ettiğini, sözleşmede olmamasına rağmen bina dış yüzeyinin mantolama ile kapatıldığını, davacıların teslimin üzerinden 2 yıl geçtikten sonra davayı açmalarının iyiniyet kurallarıyla bağdaşmadığını, davacıların daireleri teslim alırken herhangi bir konuda itirazi kayıt koymaksızın teslim alması sebebiyle cezai şart hakkından vazgeçmiş bulunduğununda kabulü gerektiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davacıların teslim anında itirazi kayıt koymamış olması nedeniyle ceza şartına yönelik taleplerinin reddine, eksik imalât bedelinden belirlenen müteahhitlik karı düşürülerek 6.889,36 TL eksik malzeme 2.952,58 TL işçilik olmak üzere toplam 9.841,94 TL bedel üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir....

                Davalı Cevabının Özeti: Davalı vekili, taraflar arasında iş sözleşmesinin işçinin istifası ile sona erdiğini, bu hususun itirazi kayıtsız imzalanan ibraname içeriği ile de sabit olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamından davacının iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedildiği gerekçesiyle iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız feshedildiği sonucuna varılmış ve davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Temyiz: Kararı davalı vekili temyiz etmiştir. Gerekçe: 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Taraflar arasında, iş ilişkisinin işçinin istifası ile sona erip ermediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır....

                  Hal böyle olunca davacının itirazi kayıt koyarak ödemeyi kabul ettiği dikkate alınarak ödenmeyen faiz alacakları ile ilgili 506 sayılı Yasa'nın 116. maddesinde öngörülen süre de nazara alınarak işleyecek faiz alacağını hesaplanırken faizin başlatılacağı tarihe esas olmak üzere anılan 116. maddedeki 3 aylık sürenin sonu olan 07.04.2002 tarihinden itibaren faiz hesaplanması gerekirken 01.02.2002 tarihinden itibaren faiz hesaplanarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 12.04.2010 günlü oturumda oybirliği ile karar verildi....

                    UYAP Entegrasyonu