Anonim Şirketi'ne 9/2/2009 tarihinde tebliğ edildiği, davalının muhabere yoluyla gönderdiği 17/2/2009 havale tarihli dilekçeyle süre uzatım isteminde bulunduğu ancak mahkemesince 25/2/2009 tarihinde havale edilen dilekçede süre uzatım isteminin kabulü yönünde karar verilmediği, bu kez davalının cevap süresinden sonra verdiği 15/4/2009 tarihli dilekçeyle zaman aşımı def'inde bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalının davaya cevap süresini geçirdikten sonra zaman aşımı def'ini ileri sürdüğü ancak davacılar vekilinin 15/4/2009 tarihli celsede elden tebellüğ ettiği cevap dilekçesine karşı yerel mahkemece karşı beyanda bulunması için 15 günlük süre verilmesine rağmen belirlenen bu sürede zaman aşımı def'inin süresinde olmadığı yönünde açıkça karşı koymadığı daha sonraki tarihte verdiği 10/6/2009 tarihli dilekçeyle zaman aşımı def'inin süresinde ileri sürülmediğini belirttiği anlaşılmaktadır....
Davalı, dava dilekçesinin kendisine usule uygun bir şekilde tebliğ edildiği 22.10.2008 tarihinden itibaren 10 günlük yasal süre geçtikten sonra 10.11.2008 havale tarihli cevap dilekçesi ile zaman aşımı def’inde bulunmuştur. Davacı da 19.11.2008 havale tarihli dilekçesi ile davalının yasal süresinden sonra ileri sürdüğü zaman aşımı def’ini kabul etmediklerini bildirmiştir. Bunun üzerine davalı vekili 19.02.2009 tarihli dilekçesiyle zaman aşımı def’ini ıslah yoluyla ileri sürmüş, akabinde davacı vekili zaman aşımı def’ine açıkça itiraz etmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nun 06.04.2011 gün ve 2010/9-629 E. 2011/70 K. sayılı kararında belirtildiği üzere, davalının yasal süresi içerisinde ibraz ettiği cevap dilekçesinde herhangi bir nedenle ileri sürmediği zaman aşımı def'ini, sonradan ıslah yoluyla ileri sürmesinde usule aykırı bir yön bulunmayıp; ıslah edilmiş bu yeni savunmaya karşı tarafın (davacının) itiraz etmesinin de, sonuca bir etkisi bulunmamaktadır....
Bu bakımdan zaman aşımı def'i, alacaklının alacağın borçlunun nızasına aykırı olarak dava yoluyla isteyebilme hakkını ortadan kaldıran kişisel bir savunma sebebidir. Zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle de, maddi hukuktan kaynaklanan bir defi olup; usul hukuku anlamında ise, bir savunma aracıdır. (Kuru: a.g.e., Cilt2, s.l761; Von Tuhr: Borçlar Hukuku (C.Edege Çevirisi), Ankara 1983, Cilt 1-2, s.688 vd; ...: Defi ve İtiraz Arasındaki Farklar ve ileri Sürülmesinin Hukuki Sonuçlan, EÜHF Dergisi, Cilt: III, Sayf 1, Kayseri 2008, s.255 vd.). Bu itibarla zamanaşımı def'i ileri sürüldüğünde, hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. Ancak; borçlunun kendisine karşı açılmış olan alacak davasında böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi gerekmektedir....
Hasar bildirimi 05/11/2013 tarihinde mail yolu ile davalı --- bildirilmiş olup TTK'nun 1427/2 maddesi uyarınca --- olduğundan bu tarih itibariyle hasar muaccel hale geldiğinden 2 yıllık zaman aşımı süresi --- dolmuştur. Taraflar arasındaki TTK'nun 1420. Maddesinde yer alan 2 yıllık zaman aşımı süresi tüm zarar sigorta türleri bakımından geçerli kabul edilmektedir. Dava tarihi ---- tarihinden itibaren 2 yıllık temel zaman aşımı ---- dolduğu tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki --- incelemeler ve alınan bilirkişi raporu ile sonucu --- olarak tespit edilmiş olup uygulanacak zaman aşımı da 1420 madde yer alan çatı zaman aşımıdır. Zaman aşımının başlangıç tarihi de-- alındığından dava tarihi olan 17/08/2017 tarihi itibariyle her halükarda 6 yıllık çatı zaman aşımının dolduğu tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki sigorta türü Sorumluluk Sigortası kabul edilse dahi TTK'nun 1482....
İstemin Özeti : Halkalı Giriş Gümrük Müdürlüğünde tescilli 13.4.1992 gün ve … sayılı gümrük giriş beyannamesi muhteviyatı eşya nedeniyle yükümlü adına yapılan ek gümrük vergi ve resimleri tahakkukuna vaki itirazı reddeden işlemi; 1615 sayılı Gümrük Kanununun 86'ncı ve 89'uncu maddelerinden bahisle, dosyanın incelenmesinden, dava konusu ek tahakkukun, fiili ithalatın yapıldığı tarihten itibaren üç yıl geçtikten sonra 3.8.1995 tarihinde yükümlüye tebliğ edildiği, dolayısıyla ek gümrük vergi ve resimlerinin zaman aşımına uğradığının anlaşıldığı, diğer taraftan, Gümrük Kanununun 86'ncı maddesindeki zaman aşımı süresinin geçmesi halinde de; ceza uygulanması gerektiği yolunda mahkemece verilmiş bir karar mevcut ise, 86'ncı maddedeki 3 yıllık zaman aşımı süresi aranmaksızın Ceza Kanununda öngörülen ceza ve dava zaman aşımı süreleri içerisinde yapılacak ek tahakkukla gümrük vergi ve resimlerinin takibinin mümkün olduğu, olayda, 89'uncu maddenin aradığı...
Davalı vekili temyiz dilekçesinde dava dilekçesinde dava konusu aidat alacağının ait olduğu dönemin belirtilmediğini bu hususu açıklayan dilekçenin alındığı celsede zaman aşımı def'inde bulunulup ayrıca cevap dilekçesinin zaman aşımı def'i yönünden ıslah edildiğini dolayısıyla ileri sürülmesinde usule aykırılık bulunmayan zaman aşımı def'inin nazara alınması gerektiğini savunmuş ve hükmün bozulmasını istemiştir. Dosya içeriğine göre; dava, dava konusu aidatın ait olduğu dönem belirtilmeden yetkisiz Ankara İş Mahkemesinde açılmış, davalı vekilinin yetkiye yönelik ilk itirazı da dikkate alınarak verilen yetkisizlik kararı üzerine dosya Denizli İş Mahkemesine gönderilmiştir....
----- tutarlı hasar ödemesinin yapılarak rücu şartlarının tamamlandığı, sigortacı davacının davalıların her birine karşı müteselsilen rücu hakkı olduğu----- zaman aşımı süresi ile ilgili bir düzenlemenin olmadığı------ zaman aşımı süresinin bir yıl olduğu, zaman aşımı ile ilgili nihai hukukideğerlendirmenin ------- takdirinde olduğu, Mahkemece, dava dışı firmanın usulüne uygun hasar bildiriminde bulunmadığı yönünde kanaat belirdiği takdirde davacının, dava dışı firmaya ödediği hasar tazminatını ve/veya sınırlı sorumluluk kapsamında hesaplanana özel çekme bedelini talep edemeyeceği'' şeklinde görüş bildirmiştir....
Taraflar arasındaki takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde gerçekleşen zaman aşımı şikayetinden dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince şikayetin kabulü ile icranın geri bırakılmasına karar verilmiştir. Kararın davalı alacaklı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, borçlu ... yönünden açılan davanın reddine, diğer borçlular ... ve ... Paslanmaz Çelik Ticaret ve Sanayi A.Ş. yönünden davanın kabulüne, bu borçlular yönünden icranın geri bırakılmasına karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı alacaklı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I....
İcra Mahkemesi'nce resen seçilen bilirkişi... .. 18/12/2013 havale tarihli raporunda; Dava konusu takipte ilam ile hükmedilen nafaka alacağının talep edildiğini, bu nedenle müşterek çocuğun eğitim ve sağlık giderleri için yapılan ödemelerin takip ve dava dışı olduğunu, bu ödemelerin nafaka alacağının hesaplanmasında nazara alınmadığını, Tarafların zaman aşımı iddia ve taleplerinin bulunmadığını, zaman aşımı takip tarihinden geriye doğru hesaplandığında, 10 yılı aşan zaman diliminde kalan nafaka alacakları ve faiz için zaman aşımının gerçekleşeceğini, 16/09/2013 tarihinden 10 yıl geriye doğru gidildiğinde 16/09/2003 tarihinden itibaren hükmedilen nafaka alacaklarının istenebileceğini, TÜFE endeksine göre artış oranlarının yıllık bazda hesaplanacağını, ilam uyarınca nafaka altı ayda bir hesaplanacağından, tüfe katsayılarının, hesaplanacak ay endeksi/önceki dönem endeksi oranlaması sonucu çıkan sonuca göre belirlendiğini ve bu belirlemeye göre yapılan hesaplamada, 16/09/2003 tarihinden...
İş bu davalı tarafından dava dilekçesine karşı da zaman aşımı definde bulunulmuş olmakla; davalıya dava dilekçesinin tebliğine dair 18/08/2018 tarihli mazbata incelenmeli, tebligatın Tebligat Kanunu'nun 12 ve 13 maddelerine uygun yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, cevap dilekçesi 21/09/2018 tarihinde verilmekle; 18/08/2018 tarihli tebligat usulüne uygun ise süresinden sonra sunulduğu için zaman aşımı defi dikkate alınmamalı, tebligat usulüne uygun ise davalının zaman aşımı defi değerlendirilmelidir. Açıklanan nedenlerle yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesi kararının HMK’nun 353/1- a.6 maddesi gereğince kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahalli mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır....