Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin alacaklısı olduğu İstanbul Anadolu 24.İcra Müdürlüğü'nün 2006/3201 E sayılı dosyasında davalı - borçlu T1 tarafından huzurdaki dava ile zaman aşımı itirazı ileri sürüldüğü ve yerel mahkeme tarafından icranın geri bırakılmasına dair hüküm tesis edildiğini, Davacı borçlunun ileri sürdüğü zaman aşımı defi işin esasına dair bir itiraz olmakla icra tetkik merciinde incelenme imkanı bulunmamakta olup şikayetin reddine karar verilmesi gerekmesine rağmen bu yönde bir inceleme yapılmadığını, zaman aşımına ilişkin itirazın mahkemeniz görev alanına ilişkin olduğu değerlendirilir ise bu kere bu hususun nisbi harca tabi işlemlerden olduğunun da değerlendirilmesi ile eksik harcın takip bedeli üzerinden tamamlatılması gerekmesine rağmen bu hususta beyanlarının dikkate alınmadığını, dosyanın ekinde mevcut icra takip dosyası incelendiğinde takibin ve alacağın zaman aşımına uğramadığının da anlaşıldığını, icra takibi derdest oldukça zamanaşımı işlememekte...
Somut olayda, mahkemece ilk kararda ücretlerin geç ödenmesinden kaynaklanan cezai şart niteliğindeki %1 fazla ödemenin on yıllık zaman aşımına tabî olduğu, alacağının zaman aşımına uğramadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire tarafından talep konusu cezai şart niteliğindeki %1 fazla ödemenin beş yıllık zaman aşımı süresine tabî olduğu, ilk davanın kısmi dava olarak açıldığı, 03.04.2014 olan ek dava tarihine göre 03.04.2009 tarihinden önceki alacakların zaman aşımı nedeni ile reddedilmesi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verildiği, direnme kararının gerekçesinde ise dava dilekçesinin davalıya 16.05.2014 tarihinde tebliğ edildiği, 07.07.2014 tarihi itibariyle yasal süre geçtikten sonra verilen cevap dilekçesi ile zaman aşımı def'inde bulunulduğu, davaya konu alacak yönünden zaman aşımı süresinin beş yıl olduğu düşünülse bile yasal süre geçtikten sonra yapılan zaman aşımı def'inin dikkate alınamayacağı gerekçesine yer verildiği anlaşılmaktadır...
Maddesinde TTK' nun mer'iyetinden önce işlemeye başlamış bulunan zaman aşımı sürelerinin eski kanun hükmüne tabi olacağının düzenlendiğini, yine 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6103 sayılı TTK'nun yürürlüğü ve uygulama şekli hakkında kanunun 6/1 maddesinde "TTK' nun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan zaman aşımı süreleri ile hak düşürücü süreler eski hukuka tabidir" düzenlemelerinin yer aldığını, bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde TTK' nun zaman aşımı sürelerinin başladığı tarihe göre belirlenmesi gerektiğini, tüm bu nedenlerle Ortaca İcra Müdürlüğünün 2009/808 esas sayılı dosyası ile başlatılan takibin geri bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Hırsızlık HÜKÜM : Mahkumiyet Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: Suça konu cep telefonunun, müşteki tarafından öncelikle kaybolduğunu düşünerek sanıkla gittiği internet kafenin sahibi ile birlikte telefonu aradığı tanık tarafından doğrulandığı, şikayet başvurusunda bulunan ve katılanın dayısı olan ...' ün bildirdiği suç tarihinden sonra suça sürüklenen çocuk tarafından kullanıldığının belirlenmesi, telefonun suça sürüklenen çocuktan elde edilmesi ve soruşturma başladıktan sonra Savcılıkça alınan ifadesi sırasında teslim alınması karşısında, suça konu telefonun çalındığına ilişkin şikayet başvurusunun, telefonun maliki olan dayısı ... tarafından yapılması nedeniyle suç tarihi ile şikayet tarihi arasında 4 aya yakın zaman geçtiği, "telefonu hırsızlanan bir kişinin en kısa sürede yetkili makamlara şikayette bulunması gerekeceği" şeklindeki oluşa uygun olmayan gerekçe ile...
Davalı vekili, senedin zaman aşımına uğradığına yönelik kesin hüküm olduğunu, davanın kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiğini, şikayet konusu kambiyo senedi olduğundan taraf gösterilmesine gerek olmadığını, herkes hakkında hüküm doğuracağını, davacıların icra dosyasında zaman aşımını kesecek işlem yapmadıklarını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, davacının talebine istinaden davalının payına düşecek taşınmaz üzerine haciz konulduğunu, sonrasında ortaklığın giderilmesi davası açıldığı ve bu davanın 06.01.2011 tarihinde kesinleştiği, 2 yıllık satış süresinin bu tarihten itibaren başladığı,bu nedenle icranın geri bırakılması davası açıldığı tarih itibariyle satış isteme süresi ve takip zaman aşımı süresi dolmadığı gerekçesiyle takibin ve bononun zaman aşımına uğramadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir....
Takibin kesinleşmesinden önce zamanaşımı itirazı İİK'nun 168/3. maddesine göre beş günlük süreye tabi ise de, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun zamanaşımına uğradığına ilişkin şikayet ise İİK'nun 170/b maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanun'un 71/2 ve 33/a maddesi gereğince herhangi bir süreye tabi olmayıp iddianın yerinde olduğunun belirlenmesi halinde icranın geri bırakılmasına karar verilir. Somut olayda; örnek 10 nolu ödeme emri borçluya 03.11.2011 tarihinde tebliğ edilmiştir. Borçlunun 16.12.2015 tarihinde icra mahkemesine yaptığı başvuruda, icra takibinin kesinleşmesinden sonraki dönemde zamanaşımının gerçekleşmesi nedeni ile icranın geri bırakılmasını talep etmiş olup, İİK'nun 71. maddesi uyarınca zamanaşımı itirazı süreye bağlı olmaksızın yapılabilir. Mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle istemin süre aşımı nedeniyle reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir....
Mahkeme, zaman aşımı nedeniyle davanın reddine karar vermiştir. Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1479 sayılı kanunun 70. maddesinin 2. fıkrası; bu kanuna dayanılarak Kurumca açılacak tazminat ve rücu davalarının 10 yıllık zaman aşımına tabi olduğunu hükme bağlamıştır. Zaman aşımı başlangıcı gelirin onay tarihi olup, davalı tarafından 20.07.2002 tarihinde öldürülen sigortalının hak sahibine bağlanan 10.01.2003 onay tarihli ilk peşin aylıkların 14.08.2009 tarihli dava ile talep edilmesi karşısında, zaman aşımı süresinin dolmadığı gözetilip davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde ve zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüştür....
Bu ceza zaman aşımından faydalanacak olan sigorta şirketidir, sigorta şirketi ödeme yapmış olsaydı sigortalısına karşı açacağı rücuan tazminat davasında bu zaman aşımından faydalanabilirdi. --- zaman aşımı ve hak düşürücü süreler ----zaman aşımının sadece suç teşkil eden fiili işleyen kişi hakkında uygulanacağı hususunda öğreti ve Yargıtay arasında görüş birliği vardır. -------- fiili işleyen kişi hakkında uygulanacağı " denilmesinden elbette zaman aşımı davacıya ilave süre verilmek suretiyle bir hak bahşedeceği sebebiyle, suçun mağduruna bu imkanın sağlandığı şüphesizdir. Hal böyle olunca, geçirdiği ceza soruşturması ve ceza yargılamasında fail olan davacımızın uzamış ceza zaman aşımından bu yönden de faydalanamayacağı mahkememizce belirlenmiştir. Geriye zaman aşımı defi hakkının kötüye kullanılması kalmakta olup; zaman aşımı hakkının kötüye kullanılması hali normal zaman aşımı süreleri için geçerlidir....
Şikayet konusu tebliğ işleminin usulsüzlüğü iddiası, İİK'nun 16. maddesine dayalı şikayet olup, aynı maddenin 1. fıkrası uyarınca takipten haberdar olunduğu tarihten itibaren 7 günlük şikayet süresi içinde icra mahkemesine başvurulması gerekir. Somut olayda, şikayet konusunun borçlu aleyhine başlatılan takipte yapılan tebligatın usulsüzlüğü olduğu, şikayet edenin kendisine kıymet takdiri raporunun tebliğ edildiği tarihte dosyadan haberdar olduğunu belirttiği, kıymet takdir raporunun 17/04/2019 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği görülmüştür. Bu durumda, anılan takipten en geç 17/04/2019 tarihinde haberdar olunmasına rağmen, borçlunun tebligat usulsüzlüğü şikayetini 7 günlük yasal süre aşıldıktan sonra 25/02/2020 tarihinde yapmış olması nedeniyle şikayetin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmiştir..." şeklinde açıklanan gerekçeleriyle, "Şikayetin süre aşımı nedeniyle reddine" karar verildiği görülmüştür....
nun 513. maddesi gereğince azami 5 senelik zaman aşımı süresi geçmiş bulunduğu ve davalı vekilinin zaman aşımına yönelik itirazı da yasal süresi içerisinde olduğu gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR- Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacıların temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 3.15.-TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 17.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....