Borçlu vekilinin şikayet nedenleri arasında faiz oranları ve faiz miktarı da olup bunlar konusunda inceleme yapılarak olumlu olumsuz bir karar verilmemiştir. Bu konuda bir karar verilmesi için mahkeme kararının bozulması yoluna gidilmiştir. SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, bozma neden ve şekline göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 08.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Bu durumda, aynı ilama dayalı olarak iki ayrı takip başlatıldığı, birinci takibin alacağın temliki işlemine dayandığı, temliki tüm davacıların birlikte gerçekleştirdiği, temlik edenler ile temlik alanın vekillerinin de aynı olduğu ve iki ayrı takibin aynı vekilce başlatıldığı da gözetilerek Mahkemece, daha sonra başlatıldığı anlaşılan .. İcra Müdürlüğü'nün 2013/18304 Esas sayılı takibin iptaline karar verilmesi gerekirken takibin esasının kapatılarak 2013/18300 Esas sayılı dosya üzerinden takibin devamına karar verilmesi isabetsizdir. SONUÇ: Şikayet eden borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarda açıklanan nedenle BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 23.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
karar verildiğinden bahisle icra emrinin tebliğinden itibaren 7 günlük şikayet süresinin geçtiği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir....
(HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 29.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Taraflar arasında görülen şikayet sonucunda verilen hükmün onanmasına ilişkin olarak Dairemizin 15.11.2011 tarih ve 2011/529 Esas 2011/1704 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi şikayet olunan vekili tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü: - KARAR - Şikayetçi vekili, borçlulara ait taşınmazın satışından sonra düzenlenen sıra cetvelinde müvekkilinin ilama bağlı nafaka alacağının İİK'.nun 101 inci maddesi uyarınca ilk hacze iştirak hakkı ve aynı yasanın 206 ncı maddesine göre imtiyazları bulunmasına rağmen, bu hususun dikkate alınmadığını ileri sürerek, 3. ve 4. sıra dosyalarının 1. ve 2. sıraya yerleştirilmeleri için sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir....
İİK'nun 16/1. maddesi gereği, icra memurunun işleminin yasaya veya olaya uygun bulunmaması nedeniyle, icra mahkemesine başvurularak şikayet yolu ile kaldırılmasının istenmesi kural olarak 7 günlük süreye tabidir. Şikayet süresi, şikayet konusu işlemin öğrenildiği günden başlar. Somut olayda; borçlunun maaşına 10.09.2013 tarihinde haciz konulduğu ve borçlunun maaşından 25.10.2013 tarihinden itibaren kesintilerin yapılarak icra dosyasına ödendiği anlaşılmaktadır. Maaş hacizlerinde her ay yapılan kesinti borçluya yeni bir şikayet hakkı verdiğinden mahkemenin yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir....
İcra Hukuk Mahkemesi'nin 06.02.2020 güne ve 2018/517 esas 2020/113 Karar sayılı ilamı gereği davacının hukuki yararı bulunmadığı iddia olunmuş ise de şikayet tarihi itibari ile davacı borçlunun davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu, ilgili mahkeme kararı ile alacak miktarlarının düzeltilmesi neticesinde teminat tutarına esas hesabın bu ilama göre de hazırlanmasında hukuki yararının bulunduğu, dayanak ilamda yer alan Düzce 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 07.02.2013 tarihli 2012/403 Esas 2013/64 Karar sayılı kararında hüküm altına alınan maddi tazminatın ve bunun faizinin tahsilde tekerrür oluşturmaması kaydına rağmen tüm alacak kalemlerinin tahsilde tekerrüre neden olacak şekilde takibe konulması ve kapak hesabının tekerrüre neden olacak şekilde yapılması sebebi ile davacı borçlunun şikayet yoluna başvurmasına sebep olan davalıları yargılama gider ve vekalet ücretinden de sorumlu tutulması isabetli olup davalılar vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır....
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davalı şirketin şikayet dilekçesinin, öncelikle kazanamadığı ihalenin iptali amacı ile hazırlandığının anlaşıldığı, şikayetin doğrudan davacı şirkete yönelik olmayıp ihaleyi kazanan dava dışı şirket ile ilgili olduğu, dava konusu şikayet sebebi dışında başka iptal sebeplerine de yer verildiği, davalı firmanın özel güvenlik belgesinin OHAL kapsamında iptal edildiğinin ve daha sonra iade edildiğinin şikayet dilekçesinde belirtildiği, davacı firmanın da bu bilgiyi yargılama sırasında doğruladığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, davalının şikayetini haklı gösterecek dolaylı ve zayıf da olsa bir kısım emareler bulunduğu, şikayet hakkı sınırlarının aşılmadığı, şikayet hakkının kötüye kullanıldığının ispatlanamadığı, sırf davacıya zarar vermek kastıyla hareket edildiğinin ispat edilemediği, bu itibarla davalının şikayet hakkını anayasal sınırlar ve hak arama özgürlüğü çerçevesinde kullandığı ve manevi tazminat ödetilmesi...
A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğundan kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Yerel Mahkeme tarafından yeterli inceleme ve araştırma yapılmaksızın karar verildiğini, Davaya konu zararın doğmasına neden olan CİMER başvuru dilekçesinde her ne kadar şikayetçi kendisini bayi olarak tanıtarak şikayet etmiş gözükse de şikayetçi ile davalı şirket arasında olan bağın mahkeme tarafından incelenmediğini, dava dosyasında mevcut bilirkişi raporunun, CİMER şikayeti metninin olduğu, şikayet edenin bilgilerinin yıldızlı şekilde sansürlendiği haliyle alınmış olup, bu haliyle bilirkişilerin davalı ile şikayet eden arasında bir bağın bulunup bulunmadığı tespit edilemeyeceğine karar vermiş olduklarını, Yerel mahkemenin, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezin'den söz konusu şikayetin ve şikayetçinin bilgilerinin açık olduğu şikayet dilekçesinin dava dosyasına yollanması kararı sonrasında, şikayetçinin bilgilerinin ilk kez 26.10.2023...
Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir....