Taraflarına hak ve borçlar yükleyen bu sözleşmeyle intifa hakkı sahibi ile malik hakkın konusu olan şeydeki yararlanmanın nasıl sürdürüleceği kararlaştırılabilir. Şayet intifa hakkının tesisine neden olan sözleşmedeki edimler yerine getirilmemiş, intifa hakkının devamı malike yüklediği külfete göre çok az yarar sağlar hale gelmişse malik bozulan yararlar dengesini ileri sürerek hakimden sözleşmeye müdahale edilmesini, intifa hakkının sona erdirilmesini isteyebilir. Kaldı ki, bu gibi durumlarda intifa hakkı sahibinin hakkın sürdürülmesini istemesi hakkın kötüye kullanılmasıdır. Her ne kadar intifa hakkının sona ermesi sebeplerini tahdidi sayan Türk Medeni Kanununun 796. v.d. maddelerinde eşyaya bağlı irtifak haklarında olduğu gibi şahsi bir irtifak hakkı olan intifa hakkının sona erdirilmesini malikin talep edebileceğine ilişkin bir hüküm yoksa da burada Türk Medeni Kanununun 785. maddesinin kıyasen uygulanması gerekir. Yargıtay 4....
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; tapu kayıtlarında, davacı lehine tesis edilmiş bulunan intifa haklarının terkininin, hak sahibi davacının vekaletname ile yetkili kıldığı temsilcisi tarafından 11.07.2012 tarihinde yapıldığı, resmi akit tablosunda "Yukarıda özellikleri belirtilen taşınmaz üzerindeki lehtarı olduğum intifa hakkının tamamından bedelini aldığımdan/bedelsiz olarak, çıplak mülkiyet malikleri lehine terkinini talep ederim” şeklinde beyanda bulunulduğu ve bu beyan sonunda intifa hakkının tapu kaydından terkin edildiği anlaşıldığı, bu durumda intifa hakkı sahibi davacının bakiye intifa bedeli isteyemeyeceği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir....
Yasanın 796. maddesi uyarınca da intifa hakkı, konusunun tamamen yok olması ve taşınmazlarda tescilin terkini, yasal intifa hakkı sebebinin ortadan kalkması, sürenin dolması hak sahibinin vazgeçmesi ya da ölümü gibi sebeplerle sona erer. Davacı bu sebeplerin varlığı iddiasına dayanmamıştır. Davada intifa sözleşmesinin muvazaalı olarak kurulduğu ileri sürüldüğünden, intifa hakkının lehtarına yararlanma yetkisi sağlama vasfı itibariyle intifa ile ilgili haklarda Türk Borçlar Kanununun 19. maddesi ve muris muvazaasına ilişkin 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanma yeri bulunmamaktadır. Kaldı ki, intifa hakkının terkini istemiyle açılan davada şerhin muvazaalı olarak işlendiği kanıtlanamamış olup davanın reddi gerekirken soyut değerlendirmelerle şerhin terkinine dair hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bu sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir....
Sayılı dava dosyası ile dava açıldığını, dava konusu taşınmaz üzerindeki intifa hakkının terkinine karar verilerek söz konusu kararın istinaf ve yargıtay denetiminden geçerek 01/07/2019 tarihinde kesinleştiğini, Türk Medeni Kanununun 794. maddesinin 2. fıkrasında intifa hakkının; “aksine düzenleme olmadıkça bu hak sahibine konusu üzerinde tam yararlanma yetkisi sağlar” şeklinde ifade edildiğini, kuşkusuz intifa hakkı ayakta bulunduğu sürece üzerine yüklendiği mülkiyet hakkını içi boşalmış bir duruma soktuğunu, bu hak kurulurken hakka konu mal üzerindeki hak sahibinin yetkisinin tam olduğunu, intifaya konu mal üzerinde intifa hakkı sahibinin kullanma ve faydalanma yetkilerinin de daraltılamayacağını, intifa hakkının herkese karşı ileri sürülebileceğini, intifa hakkı kurulurken mülkiyet hakkı sahibinin kullanma ve yararlanma bakımından var olan yetkileri ne ise intifa hakkı sahibinin de o yetkileri kazandığını, yasanın 796. maddesine göre; intifa hakkının, konusunun tamamen yok olması...
Mahkemece, davacı ile dava dışı ....arasında düzenlenen bayilik sözleşmesi nedeni ile davacının akaryakıt ürünlerinin satışının yapılacağı akaryakıt istasyonunun kurulu olduğu, davalıya ait taşınmaz üzerinde 27.02.1998 tarihinde 15 yıl süreli intifa hakkı tesis edildiği, ancak Rekabet Kurulunun grup muafiyeti ile ilgili tebliğleri gereğince intifa sözleşmesi ve bayilik ilişkisinin 18.09.2010 tarihinden itibaren geçersiz hale geldiği, bu nedenle intifa hakkının 27.12.2010 tarihinde terkin edildiği, davacının taşınmaz üzerine bir takım sabit yatırımlar yaptığı belirli ise de, sözkonusu sabit yatırımların davacıya ait akaryakıt ürünlerinin satılması amacı ile bayilik sözleşmesinin gereği olarak ve intifa süresine bakılmaksızın yapılan yatırımlar olduğu, bu nedenle bayilik ilişkisi ve intifa sözleşmesi süresinden önce sona ermiş olsa dahi bu yatırımlar için dağıtıcı firma tarafından yapılan harcamaların bayiden ve taşınmaz malikinden isteyemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş...
Davacılar açmış oldukları bu dava ile dava konusu taşınmazın paydaşlığının satış yolu ile giderilmesini talep etmiş, yargılama sırasında davacı ... vekili 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 700. maddesine göre intifa hakkının bedel üzerinde devamına karar verilmesini istemiştir. Olaya uygulanması gereken 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 700.maddesi " bir paydaşın kendi payı üzerinde intifa hakkı kurması halinde, diğer paydaşlardan biri intifa hakkının kurulduğunun kendisine tebliğinden başlayarak üç ay içinde paylaşma isteminde bulunursa, satış yoluyla paylaşmada intifa hakkı buna düşecek bedel üzerinde devam eder" hükmünü taşımaktadır. Bu düzenleme ile bir pay üzerinde intifa hakkı kurulması halinde diğer paydaşlardan biri üç ay içinde paylaşma isteminde bulunursa, satış yoluyla yapılacak paylaşmada pay üzerinde intifa hakkı bulunmaksızın satışın yapılması ve intifa hakkının söz konusu paya düşen bedel üzerinden devam etmesi esası getirilmiştir....
Şti'ne ödendiği iddia edilen intifa ivazının talep edildiğini, ödeme yapılmadığı takdirde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yaparak taşınmazı satışa çıkaracağını belirterek ve intifa hakkını terkin etmeyerek davacıya baskı yaptığını, davalı tarafından intifa hakkının terkini için davacı şirketin vekillerinden olan avukata intifa hakkının terkini için vekaletname verilmesinin de davalının kötüniyetli olduğunu ispat ettiğini, zira Avukatlık Kanununun 38. maddesinin b bendi gereğince davacı şirket avukatının davalının vekili olarak işlem yapamayacağını, işlem yapması halinde Avukatlık Kanunun uyarınca suç işlemiş olacağını; davacının,davalının intifa hakkını terkin etmemesi nedeniyle zarar gördüğünü ileri sürerek; intifa hakkının hükümsüzlüğünün tespiti ile tapu kaydından terkini isteğiyle eldeki davayı açmıştır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 28.03.2008 gününde verilen dilekçe ile intifa hakkının terkini bu istem kabul edilmezse tenkis istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; intifa hakkının terkinine dair verilen 13.07.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _K A R A R_ Dava, 572 ada 25 parsel sayılı taşınmazdaki yapının 2. kat 3 numaralı bağımsız bölümü üzerindeki davalı lehine mevcut intifa hakkı kaydının terkini istemiyle açılmıştır. Davalı, yaşlı eşler arasında hayatta kalan eşin açıkta kalmaması maksadıyla intifa hakkı tesisinin bir gelenek olduğunu, kaldı ki intifa hakkının bedeli ödenerek kurulduğunu, davanın reddini savunmuştur....
-KARAR- Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 1996 yılından itibaren değişik sürelerle bayilik sözleşmeleri akdedilip, bu bayilik sözleşmeleri kapsamında davalılardan ... ile ... tarafından maliki oldukları taşınmaz kaydına davacı lehine (15) yıl süreli, 15.10.2011 tarihine kadar geçerli intifa hakkı tesis ettiklerini, davalı şirket ile en son 10.11.2006 tarihinde intifa hakkı bulunan taşınmazda akaryakıt istasyonunun (5) yıl süreyle işletilmesi hususunda bayilik sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin süre sonunda yenileneceği inancı ile 23.01.2007 günü akdedilen protokol ile intifa hakkının (10) yıl daha uzatılmasına karar verilip, intifa hakkının 15.10.2021 tarihine kadar geçerli olacak şekilde tesis edildiğini, davalılardan ...'...
İntifa hakkı, bir süreyle sınırlı olarak kurulmuşsa sürenin dolması veya bu süreden önce intifa hakkı sahibinin hakkından vazgeçmesi, intifa hakkı sahibinin ölümü veya tüzelkişi ise tüzel kişiliğin sona ermesi, konusu olan şeyin bütünüyle, harap olması sebebiyle artık ondan yararlanma olanağının kalmaması durumlarında sona erer. Kanuni intifa hakları hariç intifa hakkının tesisi daima bir sözleşmeye dayanır. Taraflarına hak ve borçlar yükleyen bu sözleşmeyle intifa hakkı sahibi ile malik hakkın konusu olan şeydeki yararlanmanın nasıl sürdürüleceğini kararlaştırılabilir. Şayet intifa hakkının tesisine neden olan sözleşmedeki edimler yerine getirilmemiş, intifa hakkının devamı malike yüklediği külfete göre çok az yarar sağlar hale gelmişse malik bozulan yararlar dengesini ileri sürerek hakimden sözleşmeye müdahale edilmesini, intifa hakkının sona erdirilmesini isteyebilir. Kaldı ki, bu gibi durumlarda intifa hakkı sahibinin hakkın sürdürülmesini istemesi hakkın kötüye kullanılmasıdır....