Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; asıl davanın reddinin gerektiğini, tarafların anlaşmalı boşandıklarını, müvekkilinin ve eşinin sadece çocuklarının eğitimini düşünen huzurlu bir aile örneği verdiklerini, tarafların müşterek çocuğu Yiğit'in iştirak nafakasının arttırımını bile beş yıl hiç düşünmediğini, boşandıktan 5 yıl sonra müvekkili tarafından nafakanın arttırılması davası açıldığını, nafaka arttırımının 100,00 TL olduğunu, bu davanın açılmasının üzerinden 20 ay geçtiğni, çocuğun büyüdüğünü, ihtiyaçlarının biraz daha arttığını, müvekkilinin ve eşinin sabit gelirli olduğunu, bu nedenlerle karşı davanın kabulü ile 500,00 TL olan iştirak nafakasının 500,00 TL arttırılarak 1.000,00 TL'ye yükseltilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

hükümlerle bağlı oldukları, tarafların tespit olunan ekonomik ve sosyal durumlarına göre, nafakaların azaltılmasını gerektirir ve tarafların iradesi dışında belenilmeyen olağanüstü bir değişim olduğu husunun davacı tarafça ispatlanamadığı, boşanma kararından sonra protokolle belirlenen iştirak nafakası ve yoksulluk nafakasının azaltılması için geçerli bir neden bulunmadığı, boşanma dosyasındaki taraflar arasında kurulan başlangıçtaki denge gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesince hatalı değerlendirme ile, davanın kabulü ile yoksulluk ve iştirak nafakalarının azaltılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmakla, davalı kadın vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurularak davacının sübut bulmayan davasının reddi yönünde karar verilmesi gerektiği kanaat ve düşüncesiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

Somut olayda tarafların 11.1.2007 tarihinde anlaşmalı olarak boşandıkları, anlaşma protokolünde, davalı eş'e tazminat ödenmesi, ziynet verilmesi, taşınmaz devredilmesi ve ayrıca küçük çocuklar için aylık 125'er TL iştirak nafakasının, her yıl Ocak ayından itibaren %30 oranında artırılması, enflasyonun %30'un üzerinde gerçekleşmesi halinde enflasyon oranında artış yapılması kararlaştırılmış, boşanma tarihi itibariyle özel şirkette muhasebe sorumlusu olarak aylık 200 TL ücretle çalışan davacının ekonomik kriz nedeniyle işine son verilmiş;daha sonra başka bir yerde yine özel bir firmada asgari ücretle işbularak çalışma hayatını sürdürmüştür. Yaklaşık bir yıl önce hükmedilen iştirak nafakası 125 TL'den 211 TL'ye ve toplamda 422 TL miktarına ulaşmıştır....

    Davacı vekili dava dilekçesinde, boşanma kararı ile davalı kadına 300 TL yoksulluk nafakası, müşterek çocuklara 150'şer TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, boşanma kararından sonra davacının asgari ücretle çalışmaya başladığını, gelirinin azaldığını, yeniden evlendiğini belirterek yoksulluk ve iştirak nafakasının kaldırılmasını, bu olmadığı taktirde yoksulluk nafakasının 300 TL'den 100 TL'ye, iştirak nafakasının 150'şer TL den 75'er TL'ye indirilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevabında, davacının ekonomik durumunun boşanma davası sırasında nasılsa şimdide aynı olduğunu, çocukların giderlerinin arttığını beyan etmiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile yoksulluk nafakasının 300 TL'den 100 TL'ye, iştirak nafakasının 150'şer TL den 100'er TL'ye indirilmesine karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir. Davada, davacının gelirinin azalması nedeniyle, boşanma kararı ile hükmedilen yoksulluk ve iştirak nafakasının kaldırılması, olmadığında indirilmesi talep edilmektedir....

      Dava yoksulluk nafakasının kaldırılması/indirilmesi ile iştirak nafakasının indirilmesi, karşı ve birleşen dava ise yoksulluk/iştirak nafakasının arttırılmasına ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nın 297/1- c. maddesi bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır. 6100 sayılı HMK’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297/1. maddesinin (c) bendinde; “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri” ile aynı maddenin 2. fıkrasında “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesi yer almaktadır....

      Somut olayda; asıl davanın davacısı, anlaşmalı boşanma davasından sonra işinden ve kendi ailesinden ayrılarak başka bir şehre taşındığını ve ekonomik durumunun kötüye gittiğini iddia ederek iştirak nafakasının azaltılması, yoksulluk nafakasının da kaldırılması veya olmadığı takdirde azaltılması istemiyle bu davayı açmış olup, ne var ki davacı boşanma ilamının kesinleşmesinden kısa süre sonra açtığı bu davada nafakanın niteliği, müşterek çocuğun ve davalı kadının ihtiyaçları karşısında (SGK bilgileri sorgulamasına göre davalı kadının ilgili işyerindeki kaydının 2019/11 dönemi itibariyle sonlandığı anlaşılmıştır.) iyiniyet, sözleşmeye bağlılık ve sözleşmenin devamlılığı ilkeleri ile bağdaşmayacağı açık olup, davacının önceki işindeki konumu ve mesleği itibariyle iş bulma imkanı da değerlendirildiğinde, mahkemece iştirak nafakasının azaltılması talebinin reddine karar verilmesi gerekirken iştirak nafakasının azaltılmasına karar verilmesi hatalı olmuştur....

      DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Dava yoksulluk ve iştirak nafakasının kaldırılması olmadığı takdirde indirilmesi talebinden ibarettir. Tarafların Ereğli (Konya) 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) 2013/608 Esas 2013/468 Karar sayılı ilamı ile anlaşmalı olarak boşandıkları, davalı lehine aylık 1000 TL yoksulluk nafakasına, ortak çocuk Oğuz Burak lehine aylık 500 TL iştirak nafakasına hükmedildiği, kadının asgari ücret karşılığı çalıştığı, asgari ücretin kadını yoksulluktan kurtarmayacağı, ortak çocuk Burak'ın zorunlu eğitim çağında olduğu, bizzat davacı tanığının beyanından davacının seramik ticareti yaptığının anlaşıldığı, nafakaların davacı lehine kaldırılması ya da azaltılmasını gerektirir bir halin bulunmadığı TMK'nun 176/2- 3 maddesindeki koşulların oluşmadığı anlaşılmakla davanın reddi kararı isabetli olup davacı vekilinin istinaf talebinin reddine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir....

      Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davada, taraflar boşandıktan sonra davalının sürekli bir işyerinde hizmet akdiyle çalışmaya başladığı, düzenli bir geliri olduğu ve yoksulluktan kurtulduğu ileri sürülerek, davalı kadın lehine hükmedilen aylık 150 TL yoksulluk nafakasının kaldırılması, müşterek çocuk için hükmedilen aylık 250 TL iştirak nafakasının 200 TL'ye indirilmesi talep ve dava edilmiştir.Mahkemece, davalının boşanma sonrası sigortalı olarak bir iş yerinde çalışmaya başladığı, boşanma tarihine göre ekonomik durumunun iyileştiği gerekçesiyle davalı kadın için bağlanan yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, müşterek çocuk için bağlanan 250 TL iştirak nafakasının 200 TL'ye indirilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Küçüğe bağlanan iştirak nafakasının indirilmesi ile ilgili davalının temyiz talebinin REDDİNE, Ancak, TMK'nun 176.maddesine göre, yoksulluğun...

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :İştirak Nafakasının Azaltılması ve Protokol Hükmünün Kaldırılması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından tamamına yönelik olarak; davalı tarafından ise karar verilmesine yer olmadığına dair verilen hüküm yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı, dava dilekçesinde, iştirak nafakasının azaltılması ve protokol hükmünün kaldırılması taleplerinde bulunmuştur. Bu isteklerin her biri ayrı ayrı harca tabidir. Yatırılan başvurma harcının dava dilekçesindeki tüm bu istekleri de kapsadığı, tüm taleplere ilişkin yalnızca tek maktu peşin karar harcının alındığı anlaşılmaktadır....

          Boşanma tarihi itibariyle yaşı küçük olan iki çocuğun velayeti davacı anneye verilmiş, çocuklar lehine iştirak nafakası düzenlenmemiştir. İştirak nafakasının niteliği gereği kanunen istenmesine engel durum yoktur. Davalı tarafın boşanma protokolü kapsamında kadına devrini kabul ettiği gayri menkuller nedeniyle iştirak nafakası yükümlülüğünden kurtulması da mümkün değildir. Bu durum ancak iştirak nafakası belirlenirken tarafların ekonomik ve sosyal durumu dikkate alınırken gözetilmesi gereken bir husustur. TMK 182/2.madde gereğince velayet verilmeyen babanın çocuğuna ekonomik destek yükümlülüğü ve bu kapsamda nafaka ödemesine hükmedilmesi doğrudur. Dosya kapsamında toplanan deliller, tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları dikkate alındığında müşterek çocuk Muhammed Emin için takdir edilen nafaka miktarı çocuğun yaşı, ihtiyaçları ve hakkaniyete uygundur....

          UYAP Entegrasyonu