başvuruya verilen 11.03.2005 tarihli cevabi yazı ile hak sahipliğinin 7269 sayılı Kanunun 3177 sayılı Kanunla değişik 40. maddesine göre kendiliğinden sona erdiğine ilişkin dava konusu işlemi öğrendiği anlaşılmaktadır....
sahipliğinin düşeceği açıkça belirtildiğinden, hak sahipliğinin sonlandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır....
Görülüyor ki, yapıları zarar gören yerlerdeki tedbirlerin tümü ve bu arada hak sahibi belirlenmesi, hak sahiplerinin ilanı ve hak sahipliğinin kesinleştirilmesi işlemleri idaridir. Temeli idari bir işleme dayanan uygulama ile ilgili davaların görülme yeri idare mahkemeleri olacağından açılan davanın yargı yeri nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken çekişmenin esası incelenerek davanın yazılı olduğu şekilde doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, 28.09.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Hukuk Dairesi tarafından temyiz inceleme görevinin Dairemize ait olduğu gerekçesiyle gönderilen dava dosyası üzerinde, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun (2797 sayılı Kanun) 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön incelemede; dava dilekçesinde sosyal konut projesi kapsamında yapılan satış sözleşmesinin davalı Vakıf tarafından dayanaksız şekilde feshedildiği ileri sürülerek, fesih işleminin iptali ile hak sahipliğinin tespitine karar verilmesinin istendiği anlaşılmıştır. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun dairelerin iş bölümüne ilişkin 25.01.2023 tarihli ve 1 sayılı kararı uyarınca dosyayı inceleme görevi Yargıtay (3.) Hukuk Dairesine aittir. Bu durumda, 2797 sayılı Kanun’un 60 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasına göre temyiz incelemesini yapacak dairenin Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulu tarafından belirlenmesi gerekir....
Hukuk Dairesi tarafından temyiz inceleme görevinin Dairemize ait olduğu gerekçesiyle gönderilen dava dosyası üzerinde, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun (2797 sayılı Kanun) 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön incelemede; dava konusu uyuşmazlığın niteliği ve temyizin kapsamında 6292 sayılı Kanun’dan kaynaklanan bir alacak isteği bulunmayıp, uyuşmazlığın taraflar arasındaki hak sahipliğinin devrine ilişkin sözleşmeden kaynaklanan alacak isteğine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun dairelerin iş bölümüne ilişkin 25.01.2023 tarihli ve 1 sayılı kararı uyarınca dosyayı inceleme görevi Yargıtay (3). Hukuk Dairesine aittir. Bu durumda, 2797 sayılı Kanun’un 60 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasına göre temyiz incelemesini yapacak dairenin Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulu tarafından belirlenmesi gerekir....
Mahkemece aksi Kurum işlemlerinin iptaline dair verilen karar yerinde ise de; davacının yaşlılık aylığı şartlarından olan yaş şartını 1479 sayılı Yasanın Geçici 10/1-f maddesi uyarınca 1.1.2008 tarihinde doldurduğu ve bu tarih itibariyle aylığa hak kazandığı belli olmasına rağmen, yazılı olduğu şekilde ve 1.11.2007 tarihinden itibaren aylığa hak kazandığının tespitine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki, kararın gerekçe kısmındaki açıklamadan maddi hataya dayalı olduğu anlaşılan bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, H.U.M.K.’nun 438/7. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının 1. bendindeki “01.11.2007” tarihinin silinerek yerine; “01.01.2008” tarihinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 28.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : İştirakçilerin emekli aylığına hak kazanabilmelerinin kadın 20, erkek ise 25 fiili hizmet yılını ve tabi oldukları yaşlarını doldurmaları şartı ile mümkün olduğu, ilgili mevzuat uyarınca, sosyal güvenlik sözleşmesi olan ülkelerde çalışanlardan, sosyal güvenlik sözleşmesi hükümlerine göre birleştirilmiş hizmetler üzerinden her iki ülke tarafından bağlanan aylığın, tam aylığa dönüştürülmesini sağlamak amacıyla yapılan borçlanma işlemleri sırasında, tam aylığa hak kazanabilmek için gerekli şartların tespitinde, ilk aylık veya ölüm tarihindeki mevzuatın uygulanarak, kadın için 20, erkek için 25 fiili hizmet yılının doldurulması şartının aranacağı, dolayısıyla, 25 hizmet yılını dolduracak şekilde yurt dışı hizmetini borçlanmayan ilgiliye, Kurumca bağlanan kısmi aylığın tam aylığa çevrilmemesine yönelik yapılan işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir. KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir....
Ardından bağlanan aylığın tam aylığa dönüştürülmesi talebinde bulunmuş ise de kurum 30/6/2017 tarihli genel yazının 3/c maddesi gereği kısmi dul yetim aylığının borçlanma ile tam aylığa yükseltilmesi bakımından eksik gün sayısının sigortalı için aylık koşulları dikkate alınarak saptanacağı ve eksik gün borcu ödendikten sonra aylığın bağlanacağı düzenlemesi gereği davacının eşinin aylığa hak kazanabilmesi için 3600 gün hizmet süresinin olması gerektiği gereçesi ile aylığı tam aylığa çevirmemiş, 1800 gün borçlanma yapılması daha gerektiğini belirterek borç tahakkuku oluşturmuştur....
Davalı ..., hak sahipliğinin iptaline ilişkin kararın kendilerine tebliğ edilmediğini, yine kendileri tarafından açılmış bir davanın da bulunmadığını, ayrıca 5543 sayılı İskan Kanununa eklenen geçici 7. maddenin üçüncü fıkrasında mülga 2510 sayılı Kanun döneminde hak sahibi olanların hak sahipliklerinin herhangi bir koşul aranmaksızın devam edeceği hükmünün düzenlendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Diğer davalılar, usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemişlerdir. Mahkemece, Danıştay 8....
K A R A R Davacı; tahsis talep tarihinin 17.10.2007 olarak düzeltilmesini ve bu tarih itibarıyla geçerli olan aylığa hak kazandığının tespitini istemiştir. Mahkemece davacının tahsis talep tarihinin 17.10.2007 olarak tespitine karar verilmesi yerindedir. Ancak, davacının bu tarih itibarıyla geçerli olan aylığa hak kazandığının tespiti hakkındaki istemi konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Yapılacak iş; Davacının tahsis talep tarihine göre 506 sayılı Yasanın 5698 sayılı Yasa ile değişik 63 maddesinin (A) bendine göre mi, yoksa maddenin değişiklikten önceki hükümlerine göre mi aylık bağlanması gerektiğini tespit etmek ve davacının bu istemi yönünden de olumlu veya olumsuz bir karar vermekten ibarettir. O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06/12/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....