"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Dava dilekçesinde çatı katına malik sıfatıyla zilyet olunduğunun tespiti ile davalının çıkarttığı çekişmenin giderilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlar ile yasal gerektirici nedenlere göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usule ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye onama harcının temyiz edene yükletilmesine, 19.3.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ Dava dilekçesinde kiracılık sıfatının tespiti. çekişmenin giderilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 305,60 TL bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, 20.10.2011 günü oybirliğiyle karar verildi....
(HMK'nın m. 191/1, TMK m. 6) Hemen burada, menfi tespit (borçsuzluğun tespiti) konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır. 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur. (TMK m. 6 m.) İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir. Menfi tespit davalarında ispat yükü, davacının iddiasının dayandığı nedenlerin niteliğine göre değişmektedir....
Dava, keşide yeri ... olan çekten dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir. Dava konusu çek nedeniyle aynı gün icra takibine girişilmiş ise de, gerek davaya ilişkin, gerekse icra takibine ilişkin haçlandırma belgelerindeki saat bilgilerinden icra takibinin menfi tespit davasından sonra yapılmış olduğu, başka bir anlatımla davanın takipten önce açıldığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar takipten bir gün önce ihtiyati haciz kararı alınmış ise de, İİK.nun 42.maddesi uyarınca icra takibi takip talebi ile başladığından ihtiyati haciz kararının alınmasının tek başına icra takibini başlatmayacağı açıktır. İİK.nun 72/son maddesinde öngörülen yetki kuralları icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında uygulanır. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davalarında ise; genel yetki kuralları uygulanmaktadır. Somut olayda, menfi tespit davası icra takibinden önce açıldığına göre, genel yetki kurallarının uygulanması gerekmektedir....
a ait ıslak imzalı sözleşme aslı 9-ATK raporu 10-Davacı vekilinin beyan ve dilekçeleri DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki çeke dayalı davacı aleyhine başlatılan kesinleşmiş icra takibine ilişkin borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)'nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesi:“Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir. Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - .... Asliye Ticaret Mahkemesinin Sayılı dosyasının 10.12.2007 tarihinde verilen menfi tespit davasının kısmen kabul kısmen reddine dair kararı Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin .... Sayılı 23.06.2010 tarihli ilamı ile kaçak elektrik kullanımının tespiti yönünde aldırılan 1.rapor ile 2. ve 3. bilirkişi raporları arasındaki çelişki gözetilerek mahkemece elektirik kullanımı ve kaçak elektrik kullanımından kaynaklanan bedel konusunda uzman bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinde rapor aldırılarak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile kurulan kararın bozulmasına karar verilmiştir....
Dava; kambiyo senedine dayalı icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup, yasal dayanağını İİK'nun 72. maddesi oluşturmaktadır. Uyuşmazlık kambiyo senedinin iradeyi sakatlayan sebeplerle düzenlendiği iddiasına dayanmaktadır. Davacı tarafından varlığı inkâr edilen bir hukuki ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir. Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır. 6098 sayılı TBK.nun 39 maddesinde; irade bozukluğuna dayalı olarak açılan menfi tespit davalarında 1 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüştür....
Yukarıda yapılan açıklamalar neticesinde menfi tespit davasında arabucuya başvurulmasının dava şartı olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz....
ve firmasının (ortağı olduğu şirket), davalı banka nezdinde doğmuş ve doğacak tüm borçların teminatı olarak verildiği, davalı banka tarafından bildirilen 4.620,00 TL'nin yargılama sırasında ödendiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile menfi tespit isteminin reddine, taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Menfi tespit davasında tarafların borç ve alacak durumlarının dava tarihi itibariyle dikkate alınması gerekir. Somut olayda ipotek veren mirasçıların, bankanın yargılama sırasında 05.05.2014 tarihli yazısında bildirilen dava dışı asıl borçlu ...’un borç tutarını aynı gün bankaya ödedikleri anlaşılmaktadır....
İİK'nun 72/5 maddesi uyarınca dava, borçlu lehine hükme bağlanır ve borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli olduğu anlaşılırsa, talep halinde alacaklı aleyhine tazminata hükmolunur. Somut olay bakımından davalının takibinde kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığından davacının kötüniyet tazminatına ilişkin talebinin reddi gerekirken yazılı şekilde davacı yararına kötüniyet tazminatına hükmolunması doğru değil ise de bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK'nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte belirtilen sebeplerle kararın hüküm fıkrasının (1) sayılı bendinin (b) paragrafındaki ifadelerin tümden hükümden çıkarılarak, yerine “......