Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

- K A R A R - Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine bonolara dayalı takip başlattığını, takibe konu bonolardaki imzaların müvekkili şirket yetkilisi ...’e ait olmadığını, imzaların şirketin diğer ortağı ... tarafından atıldığını belirterek müvekkilinin takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili şirket ortağı ... ile davacı şirket ortağı ... arasında 15.09.2009 tarihinde bir eser sözleşmesi imzalandığını, davacı şirketin edimlerini yerine getirmemesi üzerine müvekkilinin zarara uğradığını, bunun üzerine dava konusu senetlerin müvekkiline verildiğini bildirerek davanın reddini istemiştir....

    Şti.’nin 04.05.2012 tarihine kadar yetkilisi olan sanığın, “2009, 2010 ve 2011 takvim yıllarında sahte fatura kullandığı” iddiasıyla açılan kamu davasında; sanığın aşamalarda alınan savunmalarında, kağıt üzerinde şirket ortağı olduğunu, şirketin tüm işlerinin eniştesi olan ... tarafından yürütüldüğünü, suça konu faturaların da yine bu kişi tarafından alındığını, atılı suçla ilgisinin bulunmadığını söylemesi; ...’un 09.12.2013 tarihinde tanık olarak alınan beyanında, olay tarihinde şirketin yetkili müdürünün sanık ... olduğunu belirtmesine rağmen, 04.08.2012 tarihli vergi inceleme tutanağındaki şirket yetkilisi sıfatıyla alınan beyanında sanıktan bahsetmeyerek, söz konusu malları gerçekten aldıklarını, bedelini ise nakit olarak ödediklerini söylemesi karşında, maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından; dosyada suretleri mevcut tüm taşeronluk sözleşmeleri, teslim tutanakları, mükellef şirket tarafından araç sahipleriyle imzalanan sözleşmeler ve diğer evrak asılları...

      Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 29.05.2012 tarih ve 2011/376-2012/101 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı arasındaki sözleşme gereğince davalıya ait ve 18.04.2002 tarihli A grubu 18 trilyonluk geçerlik süresi 3 yıl olan müteahhitlik karnesinin devir masrafları davacıya ait olmak üzere davacı şirkete devrinin kararlaştırıldığını, karşılığında davalıya iki adet toplam 5 milyar liralık çek ve 2,5 milyar lira nakit para verildiğini, aynı zamanda karne sahibinin şirket ortağı olması gerektiğinden şirket ortağı olan davacı ...’in kendisine ait 39 adet hisseyi davalıya bedelsiz olarak davalıya devrettiğini,...

        Mahkemece, uyuşmazlığın bononun haciz baskısı altında düzenlenip düzenlenmediği noktasında toplandığı, İİK’nun 121 ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 145. maddesine göre şirket ortaklarının şahsi alacağından dolayı ancak kar payının ve şirketinin tasfiyesi halinde tasfiye payının haczedilebileceği, buna paralel hükümlerin TTK’nun 267, 522 ve 523. maddelerinde bulunduğu, buna rağmen şirket ortağının şahsi borcundan dolayı ortağı olduğu ve davacının hissedarı bulunduğu ......

          gayrimenkullerin listesindeki taşınmazların halen şirketin mülkiyetinde olup olmadığı, satılmış ise satış bedellerinin şirketin hesaplarına alınıp alınmadığının tespiti, aynı gayrimenkullerin teminat olarak gösterilip kerdi kullanıp kullanılmadığının tesipti, müvekkilin --- sermaye olarak göndermiş olduğu ----- şirket hesaplarına alınıp alınmadığı, eğer alınmış ise hangi açıklama altında hangi hesaba kaydedildiğinin tespiti, davalının her iki şirkette ne kadar maaş aldığının tespiti, şirket ortaklarının her iki şirketten de ne kadar alacaklı veya borçlu olup olmadığının tespiti, şirketin hesaplarına göre şirketlerin borca batık olup olmadığının tespiti, davalının hiçbir bilgi paylaşımı olmadan şirketin gayrimenkullerini ipotek göstererek ------kredi kullanıldığı, şirketin ------yaptığı ve bur dan bir takım gayrimenkullerin şirketlerin uhdelerinde kaldığı, ancak devam eden herhangi bir projesinin şirketinin tamamına ve ----olduğu, davalının işleri------- değil bu şirketlere getirerek T.T.K...

            Şti'nin ortağı olmadığının tespitine karar verildiği, kararın kesinleştiği, Ticaret Mahkemesine açılan davanın işbu dava tarihinden sonra açıldığı anlaşılmaktadır. Prim borç tahakkuk işlemi ,davacının emeklilik tarihi sonrasında şirket ortağı olmasına dayanmaktadır.Bu durumda ortak olunan şirketin kurulması ve davacının ortaklığına ilişkin belgelerdeki imzaların kendisine ait olmadığının tespitini talep etmekte; Ticaret Mahkemesine açılan davanın işbu dava tarihinden sonra açıldığı da gözetildiğinde borcunun dayanağı olan belgelerde davacıya atfedilen imzaların davacıya ait olmadığının tespiti talebinde hukuki yararının olduğunun kabulü gerekir. Bu konuda Ticaret Mahkemesince karar verilmiş olduğundan; bu gerekçeyle hukuki yarar yokluğundan usulden red kararı verilmesi gerekirken mevcut gerekçeyle usulden red kararı verilmesi hukuka aykırı olmuştur. Kurum tarafından yapılan prim tahakkuk işlemi de işlem tarihi itibariyle hukuka uygun olarak yapılmıştır....

              Şti.nin ortağı olduğunu, davacının kaydının şirket ortağı olduğu 10/09/1998 tarihinde yapılması gerekirken 619 sayılı KHK ve 4956 sayılı kanun metni de belirtilerek tescil kaydının yapılmadığını, davalı kurum işleminin yasal dayanağının bulunmadığını beyanla davacının 10/09/1998 başlangıç tarihi ile şirket ortağı olduğu dönemleri kapsayacak şekilde 1479 sayılı yasa kapsamında zorunlu sigortalı olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Kurum vekili; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece "...Davacının şahsi sicil dosyası içeriğine göre; 11/09/1999 tarihi itibariyle sosyal güvenlik sistemine girdiği ve 506 sayılı yasa kapsamında sigortalı olduğu, Bağ-Kur sigortalılığı tescili için 01/10/2008 tarihine kadar tescil başvurusunda bulunmadığı anlaşılmıştır....

              Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkilinin ortağı olduğu dava dışı şirketin borcundan dolayı davalılar tarafından müvekkili ve ortağı olduğu şirket hakkında takip başlatıldığını, süresinde icra takibine itiraz edilemediğinden takibin kesinleştiğini ve müvekkilinin borçlu olmadığı halde cebri icra baskısı altında olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tesbiti ile kötüniyet tazminatının davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, davacının ortağı olduğu dava dışı limited şirketin kurulması ve yapacağı işler nedeniyle müvekkillerinden para aldığını, ancak davacının aldığı paraları şirket adına değil, kendi adına harcadığını, şirket adına almayı taahhüt ettiği işleri kendi adına yaparak kazanç elde ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir....

                Davalı vekili, müvekkili şirketin veterinerlik üzerine faaliyetini yürüten küçük sermayeli ve tek merkezli olarak çalışan bir şirket olduğunu, çalışanların şirket ortağı olduğunu, şirket isminin hiç bir zaman ön plana çıkmaması nedeniyle marka değerinden söz etmenin mümkün olmadığını, davacının şirkete hiç bir katkısı olmadığı gibi başka bir veterinerlik şirketine ortak olduğunu, davacıya, çıkma kararı sonrası şirket kayıtları üzerinde inceleme yapılarak alınan mali müşavir bilirkişi raporuna göre, hesaplanan çıkma payının teklif edildiğini, buna karşın mevcut davanın açıldığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; davalı şirkete ait demirbaşların rayiç değeri, sermaye artırımına ilişkin ortaklar kurulu kararları, yasal mevzuat ve yerleşik Yargıtay uygulamaları gözetilmek suretiyle davacının davalı şirketten çıkma payı alacağının tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir....

                  Şti. kaşesi üzerindeki imzanın şirket ortağı ... ait olduğunu, sözleşmesinin imzalandığı 05.11.2007 tarihinde müvekkilinin ... Şirketinin yetkilisi olduğunu ancak sözleşmedeki imzalar müvekkiline ait olmadığı için şahsen borçtan sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile takibin müvekkili yönünden iptaline, %40 kötüniyet tazminatının davalı bankadan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı banka vekili davanın reddi ile %40 tazminatın davacıdan tahsilini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller benimsenen Adli Tıp Kurumu raporuna göre sözleşmedeki imzaların davacının eli ürünü olmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne icra takibinden ötürü davacının davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine davacının tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı banka vekilince temyiz edilmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu