HMK'nun 33. maddesinde; başvurunun hukuki tavsifinin hakime ait olduğu hükmüne yer verilmiş olup; her ne kadar, mahkemece, istem hatalı vasıflandırma ile, İİK'nun 71. ve 33-a maddelerine dayalı takibin kesinleşmesinden sonraki döneme ilişkin zamanaşımına yönelik şikayet olarak kabul edilmek suretiyle sonuca gidilmiş ise de; somut olayda başvuru tarihi itibariyle borçluya ödeme emrinin tebliğ edilmediği ve henüz takibin kesinleşmediği anlaşıldığından, başvuru bu hali ile İİK'nun 169/a-4. maddesi kapsamında borca itiraz niteliğindedir ve alacaklının 19.02.2008 tarihli talebinden itibaren 22.05.2015 tarihli takibin yenilenmesi talebine kadar zamanaşımını kesen yada durduran bir takip işlemi bulunmadığından, mahkemenin çek zamaşımının oluştuğuna ilişkin gerekçesi yerindedir....
Hukuk Genel Kurulu'nun 4.11.1998 tarih ve 1998/12-763 Esas, 1998/797 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere İİK'nun 71/2 ve 33/a maddeleri gereğince icra takibinin kesinleşmesinden sonraki döneme ilişkin zamanaşımı itirazı süreye tabi değildir. Takibe konu çeklerin keşide tarihleri 01/12/2007, 21/12/2007, 26/12/2007, 30/12/2007 olup, ibraz tarihlerinin 11/12/2007, 21/12/2007, 26/12/2007, 31/12/2007 olduğu görülmektedir. Bu durumda ibraz sürelerinin bitim tarihi 6273 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce olduğundan, anılan çeklere altı aylık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir....
un icra mahkemesine başvurarak, İİK'nun 170/b maddesinin göndermesi ile aynı Kanun'un 71/2 ve 33/a maddelerine dayalı olarak takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde zamanaşımının gerçekleştiğini ileri sürerek takibin iptalini talep ettiği, mahkemece, talep borca itiraz olarak nitelendirilip dosyanın işlemden kaldırıldığı, daha sonra yasal sürede yenilenmemiş olması nedeniyle de 6100 sayılı HMK'nın 150/5. maddesi gereğince, davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Borçlunun icra mahkemesine başvurusu, İİK'nun 16. maddesi kapsamında şikayet olup, HMK anlamında dava niteliği taşımaz. Şikayette yargılama usulü ise İİK'nun 18. maddesindeki hükümlere tâbidir....
Asliye Ceza Mahkemesinin 22/10/2010 tarihli, 2009/515 Esas ve 2010/668 Karar sayılı ilamı ile suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın 14/01/2011 tarihinde kesinleşmesinden sonra denetim süresi içinde 15/11/2011 tarihinde hırsızlık suçunu işlemesi nedeniyle bildirim yapılan Marmaris 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/29 Esas ve 2013/205 Karar sayılı ve 04/04/2013 tarihli mahkumiyetine konu suçun 5237 sayılı TCK’nin 141/1, 31/3 maddelerinde düzenlenen hırsızlık suçuna ait olduğu ve CMK'nin 253. maddesinde 6763 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrası bu suçun uzlaşma kapsamına alındığı anlaşılmakla; Marmaris 2....
Aynı Kanunun 71/2. maddesine göre ise, takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde gerçekleşen zamanaşımı itirazı bir süreye tabi değildir. Somut olayda, ödeme emrinin borçluya 14/01/2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun ise İ.İ.K.’nun 168/5.maddesinde öngörülen yasal beş günlük sürede mahkemeye başvurarak, zamanaşımı nedeniyle takibin iptalini istediği, itiraz tarihinde takibin henüz kesinleşmediği görülmektedir. Başvuru bu hali ile takibin kesinleşmesinden önce alacağın zamanaşımına uğradığına yönelik olup, itirazın kabulü halinde İİK.nun 169/a-5.maddesi gereğince takibin durmasına karar verilmesi gerekir. O halde, mahkemece, zamanaşımı itirazının İİK.nun 169/a-5. maddesine göre değerlendirilerek takibin durmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsiz olup, kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması yoluna gidilmiştir....
Sanığın, icra takibinin kesinleşmesinden sonra üzerine kayıtlı Burhaniye Şarköy 135 ada 8 nolu parseli 13.04.2009 tarihinde 3.000,00 TL bedelle 1/2'şer hisseli olarak nüfus kayıt örneklerine göre kardeşlerine satış göstermek suretiyle tapuda devrettiği anlaşılmakla, İİK'nun 44/3. fıkrasındaki "Taşınmazın karı koca ile usul-füru, neseben ve sıhren 2.dereceye kadar (bu derece dahil) hısımlara tapuda devri halinde iyiniyet iddiasında bulunulmayacağına ilişkin amir hükmü çerçevesinde, satışın takibin kesinleşmesinden sonraki bir dönemde yapıldığı dikkate alındığında, anılan satışın alacaklıyı zarara sokmak maksadıyla muvazaalı bir şekilde mülkünden çıkararak mevcudunu eksilttiğinin kabulünün gerekmesi nedeniyle, tebliğnamedeki araştırmaya yönelik isteme iştirak edilmemiştir....
İİK'nun 170/b maddesinin göndermesi ile olayda uygulanması gereken aynı Kanun'un 71/2. ve 33a/1. maddesine göre, takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde alacağın zamanaşımına uğradığı iddiası resmi belgelere dayalı olarak incelenir. İcra dosyası incelendiğinde; takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde, 18/07/2019 tarihinde dosyanın işlemden kaldırıldığı ve 23/12/2021 tarihli yenileme talebine kadar dosyanın 6 aydan fazla bir süre işlemsiz bırakıldığı ve çeke dayalı alacağın zamanaşımına uğradığı aşikardır. İlk derece mahkemesince, benzer gerekçe ile davanın kabulüne ve zaman aşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasına karar verilmesinde hukuka aykırı bir yön mevcut değildir....
İİK'nın 71. maddesinin 1. fıkrası ise "Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve ferilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal veya talikini her zaman icra mahkemesinden istiyebilir" şeklinde düzenlenmiştir. Bu yasal düzenlemelere göre takibin kesinleşmesinden önceki döneme ilişkin borca itiraz sebepleri ödeme emri tebliğinden itibaren 5 günlük yasal sürede, takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde borcun ve ferilerinin itfa edildiği ise her zaman icra mahkemesinde ileri sürülebilir. Somut olayda borçlu ...'a örnek 10 numaralı ödeme emrinin 01.11.2011 tarihinde, borçlu ...'a 07.05.2010 tarihinde tebliğ edildiği, borçlular vekilinin 23.09.2013 tarihinde İcra Mahkemesine başvurarak 14.03.2011 tarihli belgeye dayanarak takibin iptalini talep ettiği görülmektedir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Hırsızlık HÜKÜM : 06/08/2004 tarihli hükmün uygulanması Dosya incelenerek gereği düşünüldü; 647 sayılı Yasanın 6. maddesi gereğince erteli para cezasının aynen infazının gerekip gerekmeyeceği konusundaki istem üzerine verilen kararlar, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 98 ve 101. maddeleri uyarınca itiraza tabi olsa da; aynı mahkeme kararında, hükmün kesinleşmesinden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK hükümlerinin, hükümlü lehine uygulanıp uygulanmayacağı konusunda da karar verilmiş olması ve bu kararın Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27.12.2005 tarih ve 2005/162-173 sayılı kararında belirtildiği gibi, 5252 sayılı Yasanın 9. maddesinin 1. fıkrasına göre, ister genel prensip uyarınca duruşmalı yargılamada, isterse ayrıksı yöntem olarak evrak üzerinde yapılan inceleme sonunda verilmiş bulunsun, sonraki lehe yasa nedeniyle yapılan uyarlama yargılamasında verilen kararlar hüküm niteliğinde...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; Borçlunun icra mahkemesine başvurusu, İİK.nun 71 ve 33/a maddelerine dayalı takibin kesinleşmesinden sonraki döneme ilişkin zamanaşımı itirazı olup, süreye tabi değildir. Mahkemece, itiraz kabul edildiğine göre İİK.nun 71.maddesi göndermesi ile uygulanması gereken aynı kanunun 33/a maddesi gereğince icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekirken takibin durdurulması isabetsiz ise de bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması yoluna gidilmiştir....