İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ: Mahkemece; talebin şikayet, borca ve imzaya itiraza taalluk ettiği, talebin yasal sürede dermeyan edildiği, takibe dayanak senedin aslı gibidir yapılarak takibe konulduğu, senet suretlerinin davacı borçluya ödeme emri ile birlikte tebliğ edildiği, dolayısıyla davacı borçlunun bu yöne ilişkin şikayetinin mesmu olmadığı, diğer taraftan senet altındaki imzanın davacı borçlunun el ürünü olduğunun anlaşıldığı, imzaya itirazının mesmu olmadığı, borca itiraz yönünden ise her ne kadar bilirkişi tarafından işlemiş faiz alacağı olarak takip talebinden farklı bir miktar çıkarılmış ise de, bilirkişi tarafından gün hesabının yanlış yapıldığı, takip talebindeki faiz alacağının yerinde olduğu gerekçesiyle davacı borçlunun borca ve ferilerine ilişkin itirazının da reddine, takip muvakkaten durdurulduğundan davacı borçlu aleyhine icra inkar tazminatına ve para cezasına hükmedilmesine karar verilmiştir....
Somut olayda; davalı alacaklının, davacı borçlu aleyhine çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlattığı, ödeme emrinin davacıya 10.07.2020 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 16.07.2020 tarihinde 5 günlük yasal süre içerisinde açtığı davada imzaya, borca ve fer'ilerine itiraz ettiği, mahkemece, el yazısı, imza ve sahtecilik hususlarında adli belge inceleme uzmanı olan bilirkişi Mithat Elbasdı'da rapor alındığı, bilirkişi raporunun olaya, usul ve yasaya uygun olduğu, bu nedenle mahkemece bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında yasaya aykırılık bulunmadığı, ayrıca yapılan imza incelemesi sonucunda imzanın kendisine ait olmadığı açıkça tespit edilen davacının çekin kaybolmasına ilişkin olarak ceza soruşturması başlatmamasının sonuca etkili olmadığı anlaşıldığından, mahkemenin davacının imzaya itirazının kabulüne ilişkin kararı usul ve yasaya uygundur....
göre yerinde olmadığı anlaşılmakla reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur..." şeklinde açıklanan gerekçeleriyle, "Şikayet ve borca itirazın(mirasın reddine dayalı) HMK'nın 114/1- ı ve 115/2. maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan Usulden Reddine, İmzaya ve borca itirazın Reddine" karar verildiği görülmüştür....
Tüm bu nedenlerle, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hükme esas alınan bilirkişi raporlarının denetime elverişli ve yeterli olmasına, ödeme emri tebligatındaki imzanın davacıya ait olmadığının ve davacının tebliğ tarihinde yurt dışında bulunduğunun tespit edilmiş olmasına, imzaya itiraz davasında cumhuriyet savcılığına aynı nedenle yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan dava kendiliğinden icra takibini durdurmayacağı gibi bekletici mesele de yapılamayacağına, dava dilekçesinde yasal süresi içinde ileri sürülmeyen iddiaların istinaf aşamasında ileri sürülemeyeceğine ve ilk derece mahkemesinin kararında yazılı gerekçelere göre istinaf sebepleri ile sınırlı olmak üzere ve kamu düzenine aykırılık bulunmayan karara yönelik taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1- b(1) maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir. HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1- İzmir 11....
HMK'nun 297/2 maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi usulen zorunludur. Somut olayda, davacı borçlu tarafça, dava dilekçesinde sair itiraz ve şikayetlerin yanı sıra ödeme emrinin usulsüz olarak tebliğ edildiği, borca , yetkiye ve imzaya itiraz istemleri ileri sürülmüş, mahkemece belirtilen bu hususlardan, usulsüz tebligat şikayeti konusunda olumlu ya da olumsuz herhangi bir değerlendirmede bulunulmamış ve hüküm kurulmamıştır. Gerekçeli kararda usulsüz tebligat iddiası değerlendirilmiş ancak bu konuda kısa karar oluşturulmamıştır. Yukarıda belirtilen usuli eksiklik kamu düzenine ilişkin esaslı hata niteliğinde olup, HMK 'nun 355....
Ne var ki takip dosyasının incelenmesinde, usulsüz tebliğ edildiğini iddia ettiği ödeme emrinin 28.10.2014 tarihinde tebliğ edilmesinden sonra, borçlu vekili tarafından 05.11.2014 havale tarihli olarak icra müdürlüğüne verilen dilekçe ile borca ve imzaya itirazlarını bildirdiği görülmüş olmakla, şikayetçi borçlunun aynı tarihte icra takibi ve ödeme emri tebliğ işlemini öğrendiğinin kabulü gerekeceğinden, 04.12.2014 tarihinde yapılan şikayet, İİK’nun 16/1. maddesinde öngörülen yasal 7 günlük süreden sonradır. O halde, mahkemece şikayetin süre aşımı nedeni ile reddine karar vermek gerekirken işin esasına girilerek usulsüz tebligat şikayetinin kabulü ile tebligat tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi isabetsizdir....
Mahkemece; Borca itiraz dilekçesinde borçlunun adresinin olmaması nedeniyle borca itirazın geçersiz olduğu şikâyeti bakımından: dilekçede başlı başına borçlunun “adresinin” bulunmamasının genel haciz yoluyla ilamsız icra takibinde borca itiraz iradesini geçersiz kılamayacağı, çünkü; borca itiraz dilekçesini veren borçlunun adresinin hâlihazırda gerek takip talebi gerekse örnek 7 numaralı ödeme emrinde yazılı olduğu, bu hâliyle borca itiraz dilekçesinde borçlunun adresinin yazılmamış olmasının İİK 62’deki düzenlemenin amacını zedeler biçimde “takibin sürüncemede kalması” sonucu doğurmadığı, somut dosya bakımından borçlunun adresinin bilinir ve kullanılır olması nedeniyle takibin verimli ve hızlı olarak işlemesi koşullarının oluştuğu, yapılan açıklamalar ışığında borca itiraz dilekçesinde borçlunun adresini göstermemesinin sonradan giderilmesi olanaklı basit ve esasa etkili olmayan bir eksiklik olduğu saptanmakla bu aşamada belirtilen gerekçelerle şikâyetin reddine karar verilmiştir....
Mahkemece İİK.nun 18/3 ve HMK 320/1 maddelerine göre, şikayet konusu nedeniyle açıklama yapılmasına ve duruşma açılmasına gerek olmadığı takdir edilerek evrak üzerinde yargılama yapılarak hüküm kurulduğu görülmüştür. İlk Derece Mahkemesi 09/09/2020 tarihli gerekçeli kararında özetle: "...uyuşmazlığın ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte, icra emrinin usulsüz tebliğine dayalı şikayet, hesap kat ihtarının usulsüz tebliğine dayalı icra emrinin iptali istemi ile borca ve faize itiraz olduğu anlaşılmıştır....
Ben kendim elden teslim aldım.Yasal süresinde itiraz ve şikayetlerimi yapıyor ....takibin iptaline karar verilmesini talep ..." şeklinde açıklaması ile sonuç ve istem bölümünde ".. her türlü şikayet ve itirazlarının kabulü ile " şeklinde ileri sürdüğü itiraz ve şikayetlerinin; mahkemece ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğü şikayetini içerisine aldığının kabul edilerek vasıflandırılması, ödeme emri usulsüz tebliğ şikayetine ilişkin İİK. nun 16/1. ve 7201 Sayılı Kanunun 32. maddeleri ve yukarıda yazılı açıklama ve ilkeler ışığında incele yapılmak suretiyle bir karar verilmesi, devamında tebligatın usulsüz yapıldığı sonucuna ulaşılması halinde borçlunun tebliğden haberdar olduğu tarih tespit edilerek yukarıdaki kurallar çerçevesinde tebliğ tarihinin düzeltilmesine ve bu tarihe göre göre borçlunun imza ve borca itirazının süresinde olup olmadığı denetlenerek sonucuna göre işin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile ve süre aşımı...
İcra Hukuk Mahkemesi’nde 2007/1517 Esas sayı ile borca ve imzaya itiraz davasının devam ettiğini belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı (alacaklı) vekili, haczin ödeme emrinin tebliğ edildiği yerde yapıldığını, usulsüz tebligat ve borca itirazla ilgili açılan davanın reddedildiğini, üçüncü kişi şirket ortakları ile borçlu arasında yakın akrabalık bağı bulunduğunu, sunulan belgelerin her zaman temini mümkün nitelik taşıdığını ve istihkak iddiasının kötü niyetli olarak ileri sürüldüğünü belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Davalı (borçlu), usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara katılmadığı gibi cevap da vermemiştir....