Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İncelenen tüm dosya kapsamına göre davacı tarafından davalı hakkında genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinde bulunulduğu, davalı tarafından ödeme emri tebliğ edilmeden borca itirazda bulunulduğu ve bu itiraz üzerine icra müdürlüğü tarafından takibin durdurulmasına karar verildiği ,icra müdürlüğünün işleminin usulsüz olduğu gerekçesi ile şikayette bulunulduğu, ilk derece mahkemesi tarafından şikayetin reddine karar verildiği, davacı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır. İcra dosyasının incelenmesinde itirazdan sonra davacı borçluya ödeme emrinin 15.01.2020 tarihinde tebliğ edilmiş olması nedeni ile alacaklının takibe devam iradesinde bulunması nedeni ile itiraz geçerlidir. Bu nedenle mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan yerinde bulunmayan istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur....

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : Alacaklı tarafından 28.04.2015 tarihli takip talebi ile 16.03.2015 vade tarihli senede dayalı olarak, borçlu hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı ve adı geçen borçluya örnek 10 nolu ödeme emrinin 30.04.2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekilinin ise icra mahkemesine başvurusunda, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunu ileri sürerek 24/08/2015 tarihinde imzaya ve borca itirazda bulunduğu görülmüştür....

    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; usulsüz tebligata yönelik şikayet süresinin 7 gün olduğunu, imzaya itiraz süresinin de 5 gün olduğunu, yasal süresi içerisinde davacı tarafından şikayet yoluna başvurulmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....

    ve itiraz ettiği dosyanın yetkili icra müdürlüğüne gideceğini bilmesi sebebiyle bir araştırma yapmamasının mümkün olmadığını, vekilin tebligatın usulsüzlüğünü iddia etmesinin 4721 sayılı MK'nun 2. maddesine aykırı olduğunu, şikayet konusu işlemin müvekkili şirketten kaynaklanmadığını, icra dairesinin görev ve sorumluluğunda olan ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği iddiası olduğundan müvekkili şirket aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına, şikayetin reddine, takibin devamına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir....

    Her ne kadar iş bu dosyanın 17/09/2019 tarihli tensip zabtında; İnegöl İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2019/591 esasından tefrik edildiğinden söz edilmişse de, ilk derece mahkemesince gönderilen İnegöl İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2019/591 esas sayılı dosyasının icra dosyası ve taraflarının ilgisiz kişiler olduğu, maddi hata sonucu esasın yanlış yazılma ihtimaline binaen İnegöl İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2019/561 esas sayılı dosyası incelendiğinde ise; iş bu davaya konu icra dosyası ve tarafları ile aynı olmakla bu dosyada da verilmiş bir tefrik kararı bulunmadığı gibi davacı tarafın istinaf dilekçesinden de usulsüz tebliğ şikayetine ilişkin dava (İnegöl İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2019/560 Esas) ve imzaya itiraz olmak üzere iki davanın açıldığı, 3. bir davanın söz konusu olmadığının anlaşıldığı böylece imza ve borca itiraza ilişkin aynı dava dilekçesinin ayrı bir esasa kaydının hukuki dayanağının bulunmadığı anlaşılmaktadır....

    İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ: Mahkemece; tebliğ mazbatasında araştırmanın yapıldığı ve haber bırakılan komşu isminin yer almadığı, bu haliyle tebligatın usulsüz tebliğ edildiği, davalı tarafça davacının daha erken bir tarihte tebligattan haberdar olduğunun da yazılı delille ispat edilemediği görülmekle davacının usulsüz tebliğ şikayetinin kabulü ile ödeme emri tebliğ tarihinin 20/09/2021 tarihi olarak düzeltilmesine; takibe konu senette yer alan imzanın davacıya ait olup olmadığına yönelik aldırılan bilirkişi raporunda imzanın davacının elinin ürünü olabileceğine dair kanaat bildirilmekle beraber kesin bir kanaatin bildirilmediği, davalı takip alacaklısı tarafından mevcut rapora itiraz edilmediği ve imzanın davacıya aidiyeti hususunda ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu ve davalı tarafça imzanın davacıya ait olduğu kesin olarak ispat edilemediğinden davacının imzaya itiraz talebinin kabulü ile takibin davacı yönünden durdurulmasına, imzaya itiraz kabul edilmekle borca itiraz...

    Takip dosyası incelendiğinde; alacaklılar T2 ve T1 tarafından, borçlular Hafsa Seca Beslekoğlu ve Hat Döner..A.Ş. aleyhine 17.01.2019 tarihinde protokole dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibinde, T5 tarafından iki borçlu adına sunulan 23.01.2019 tarihli borca itiraz dilekçesinde borca ve fer'ilerine itiraz edildiği, ancak T5 icra dosyasına yalnızca borçlu Hafsa'ya ait vekaletnamesini sunduğu, borçlu şirkete ait vekaletname sunmadığı, 24.01.2019 tarihinde ise Av.Ahmet Saffet Usta tarafından borçlu Hat Döner..Şirketi adına borca, imzaya ve fer'ilerine itiraz dilekçesi sunulduğu, aynı gün borçlu şirkete ait vekaletnamenin de sunulduğu ve itirazlar üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır. Davalı borçlu şirket vekili Av.Ahmet Saffet Usta, usulüne uygun olarak vekaletnamesini sunmak suretiyle süresinde borca, fer'ilerine ve imzaya itiraz ettiğinden, davalı vekilinin aksine geçerli bir itirazın varlığı söz konusudur....

    DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE : Dava, İİK'nın 16. maddesi uyarınca ödeme emri tebliğinin usulsüzlüğü nedeniyle tebliğ tarihinin düzeltilmesi, İİK'nın 170. maddesi uyarınca imzaya itiraz ve İİK'nın 169/a maddesi uyarınca borca itiraz istemine ilişkindir. Somut olayda, bilirkişi Ali Çoban tarafından düzenlenen rapor, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07/10/2009 tarihli 2009/12- 382- 415 sayılı kararında belirtilen hususları içerir şekilde düzenlenmiş olup, kesin kanaat içeren raporun hüküm kurmaya elverişli ve denetime olanaklı olduğu anlaşıldığından, davalının rapora yönelik istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. İcra mahkemesi, önüne gelen itiraz ve şikayetleri, İcra ve İflas Kanunu'nda düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak, takip hukuku bakımından kesin hükme bağladığından, anılan mahkemenin kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımaz....

    Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin iş bu davayla borca açıkça itiraz ettiğini, ödeme emri tebliğ tarihinin 19/07/2019 olarak düzeltilmesi halinde müvekkilinin geçmişe yönelik olarak borca itiraz etmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle kararın kaldırılarak takibin veya ödeme emrinin iptaline ya da ödeme emri tebliğ tarihinin müvekkilinin itiraz edebileceği bir tarih olarak güncellenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Dava İİK'nun 16,21 vd. maddeleri uyarınca açılmış usulsüz tebligat şikayeti ve İİK'nun 78.maddesi uyarınca açılmış haczin kaldırılması istemine yönelik şikayettir....

    İcra Müdürlüğünün 2017/10648 Esas sayılı dosyasıyla genel haciz yoluyla takip başlatıldığı, ödeme emrinin davacı borçluya 03.05.2017 tarihinde bizzat tebliğ edildiği, diğer borçlular tarafından borca itiraz edildiği, davacının itiraz dilekçesi sunmadığı, alacaklının haciz talebinde bulunduğu, dosyanın takipsiz bırakıldığı ve 23.9.2020 tarihinde yenilendiği, dosyanın 2020/17124 esasına kaydedildiği, borçlunun 04.10.2021 tarihinde muhabere yoluyla tebliğin usulsüzlüğüne ve hacze itiraz dilekçesi sunduğu, talebin icra müdürlüğünce reddedildiği, 06.10.2021 tarihinde borca itiraz ettiği, icra müdürlüğünce itirazın reddedildiği görülmüştür....

    UYAP Entegrasyonu