Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre borçluya yapılan tebligatın yasaya uygun olup olmadığını tespit ve takdir yetkisi borçlu tarafından şikayet yoluna başvurulduğu takdirde icra mahkemesine ait olup, icra müdürünün böyle bir yetkisi yoktur. Borçlunun usulsüz tebligat şikayeti bulunmadığına göre, mahkemece istemin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Bu durumda ödeme emri tebliğ işlemi usulsüz kabul edilse bile muhatabın en geç bu tarihte usulsüz tebliğ işlemini öğrendiğinin kabulü gerekeceğinden, borçlunun ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğuna ilişkin şikayeti anılan tarihe göre İİK. nun 16/1.maddesinde öngörülen yasal 7 günlük süreden sonradır. Şikayet süresinin geçirilmesinden sonra borçluya kayyum atanmış olması sonuca etkili değildir. Diğer bir ifadeyle bu husus şikayet süresini yeniden başlatmaz. O halde mahkemece şikayetin süre aşımı nedeniyle reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsizdir. Kabule göre de; mahkemece tebligatın usulsüzlüğü kabul edildiğine göre, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 32.maddesine göre tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilmesi yerine ödeme emrinin iptali yönünde hüküm tesisi doğru değildir. SONUÇ :Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle İİK.'nun 366. ve HUMK.'...
Dava dilekçesinde ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği iddiasına da dayanılmış olup, HMK'nın 33. maddesi uyarınca hukuki nitelendirme hakime ait olduğundan davanın usulsüz tebligat şikayeti ve borca itirazın reddine ilişkin icra memur işlemini şikayeti olarak nitelendirilmesi gerekir. Somut olayda, şikayete konu tebliğ işleminin, "Muhatap adresinin kapalı olması sebebiyle kapıcıdan sorulmuş, muhatabın yazlığa gittiği sözlü/imzalı beyan edilmiş, imzadan imtina edilmiştir. Tebligat mahalle muhtarı imzasına teslim edilmiş olup 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılmıştır. Ayrıca kapıcıya haber verilmiştir" şerhi ile gerçekleştirildiği görülmektedir....
İİK'nın 82/1- 12. maddesi gereğince meskeniyet iddiasına dayalı haczedilmezlik şikayeti, aynı Kanunun 16/1. maddesine göre 7 günlük süreye tâbidir. Şikayet konusu haciz işlemi, şikayette bulunana tebliğ edilmiş ise süre tebliğ tarihinden, eğer haciz işlemi tebliğ edilmemişse haciz işleminin öğrenilmesinden itibaren başlar. Bu tarihin aksi ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Somut olayda, dava konusu taşınmaza 12/10/2016 tarihinde haciz konulduğu, alacaklı vekilinin 20/07/2017 tarihinde satış talebinde bulunarak aynı tarihte 4.000,00 TL satış avansını dosyaya yatırdığı, dolayısıyla haczin ayakta olduğu anlaşılmıştır....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İncelenen tüm dosya kapsamına göre, davalı tarafından davacı hakkında başlatılan icra takibinde davacıya ait taşınmaza haciz konulduğu, davacı tarafından taşınmazın haline münasip evi olduğu iddiası ile şikayette bulunulduğu, ilk derece mahkemesi tarafından davanın süreden reddine karar verildiği, davacı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır. Yargıtay 12. HD 2019/7056 E-2020/3985K sayılı kararında açıklandığı gibi İİK'nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendinde yer alan haczedilmezlik şikayeti, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca yedi günlük süreye tâbidir. Bu süre öğrenme tarihinden başlar. Somut olayda; borçlunun adına kayıtlı taşınmaza 17.07.2019 tarihinde haciz konulduğu, borçlu vekili tarafından icra takip dosyasına 25.07.2019 tarihinde vekaletname sunulduğu, ve borca itiraz dilekçesi verildiği, bu durumda borçlunun şikayet konusu haczi en geç 25.07.2019 tarihinde öğrendiğinin kabulü gerekir....
meskeniyet itirazlarını bildirerek söz konusu taşınmazın hacze ve satışa konu edilemeyeceğinin bildirildiğini, ancak bu talebi icra dairesince dikkate alınmadan taşınmazın satışı için Şanlıurfa İcra Dairesine satış talimatı gönderildiğini, satış işleminin usulsüz olduğunu, müvekkiline 103 davetiyesi gönderilmediğini, kıymet takdir raporunun tebliğ edilmediğini, satışa konu taşınmazın aile konutu olduğunu ve İcra İflas Kanunu 82/12'ye göre haczinin ve satışının mümkün olmadığını belirtere haczedilmezlik şikayetinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir....
Şikayete konu icra dosyasına 3. kişi tarafından şikayet tarihinden önce para gönderildiği anlaşılmaktadır. Haczedilen hesaptan gelen para ile alacaklıya borcunun ödenmesi, haczedilmezlik şikayetinin esasının incelenmesine engel değildir. Bu nedenle haczedilmezlik şikayeti incelenerek sonucuna göre bir karar vermesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarda açıklanan nedenle İİK'nun 366 ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 31.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Somut olayda, davacıya yapılan kıymet takdiri tebliğine ait tebligat mazbatasının incelenmesinde davacının tevziat saatlerinde işe gittiğinin davacı ile birlikte yaşayan eşinden öğrenildiği, eşinin isminin yazılı olduğu, eşine tebligat yapılmak istendiği ancak eşinin tebellüğden imtina ettiği, bunun mazbataya yazıldığı, tebligatın muhtara teslim edildiği, eşine haber verildiği ve yine 2 no lu haber kağıdının kapıya yapıştırıldığının mazbataya yazıldığı görülmektedir. Buna göre tebligatın Tebligat Kanunu'nun 21/1 maddesi ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 31. Maddesine uygun olduğu, bu haliyle kıymet takdirinin davacıya 02/10/2018 tarihinde yapılmış olduğu, bu tarih itibariyle hacizden haberdar olduğu, bu tarihten itibaren 7 günlük haczedilmezlik şikayeti süresinin geçirildiği, mahkemece bu nedenle şikayetin reddine karar verilmesinin yerinde olduğu anlaşılmış, buna ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi gerekmiştir....
Temyize konu bu dava dosyası ile birlikte aynı gün Dairemizce 2014/3814 Esas sayılı dosyada, temyiz incelemesi yapılan .İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2013/1444 Esas-2013/1256 Karar sayılı dosyasında yapılan şikayet borçlunun 3289 sayılı Kanun'un ek 9.maddesi gereğince haciz yasağının bulunduğuna dair haczedilmezlik şikayetidir. Hukuk Dairesi'nin 2014/3814 Esas sayılı kararında da borçlunun şikayeti haczedilmezlik şikayeti olarak nitelendirilmiş ve .İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2013/1444 Esas-2013/1256 Karar sayılı kararıyla aynı icra dosyasından çıkarılan 1.haciz ihbarnamesi gönderilmesi işleminin iptaline ilişkin kararı Dairemizce bozulmuştur. Bu durumda alacaklı vekilinin İİK'nun 89/1.maddesi kapsamında 1.haciz ihbarnamesi gönderilmesi isteminde bir usulsuzlük bulunmadığından, alacaklı vekilinin isteminin reddine dair İcra Müdürlüğü'nün kararı doğru değildir. O halde alacaklı vekilinin şikayetinin kabulü gerekirken, yazılı gerekçeyle reddi isabetsizdir....
İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2021/409 esas 2021/649 karar sayılı usulsüz tebliğ şikayeti yönünden ve icra memur muamelesini şikayet yönünden verdiği ret kararlarının kaldırılmasına, usulsüz tebligat nedeniyle icra dosyasının öğrenme tarihi olan 16/09/2021 tarihinin tebliğ tarihi olarak kabul edilmesine, icra müdürlüğüne yapılan borca itirazın tebliğ tarihinin değişmesi nedeniyle süresinde kabul edilerek icra müdürlüğünün itirazın reddine dair kararının şikayet nedeniyle kaldırılmasına karar verilmesini talep ederek ilk derece mahkeme kararını istinaf etmiştir....