, menkul ve araçlar üzerine konulan hacizlerin kaldırılması ile tahsil harcının alındığı tarih olan 13.12.2017 tarihinden sonra dosyaya veya alacaklıya haricen yapılan ödemelerin iadesine ilişkin taleplerin reddine şeklinde düzeltilmesine karar verilmiştir....
Şikayet olunan, şikayetçinin ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü öne sürme hakkı olmadığını ve satışın da düşmemiş olduğunu ileri sürerek davanın reddini dilemiştir. Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; şikayet olunanın alacaklı olduğu icra dosyasından gönderilen tebligatın usulüne uygun olduğu ve süresi içinde satış istendiğini öne sürerek şikayetin reddine karar verilmiştir. Kararı, şikayetçi vekili temyiz etmiştir. Mahkeme gerekçesinde tebligat usulsüzlüğünün ancak borçlu tarafından ileri sürülebileceği belirtilerek şikayetin reddine karar verilmiştir. Sıra cetvelinde hukuki yararı olan alacaklı tebligat usulsüzlüğünü ileri sürebilir. Ancak dosya üzerinde yapılan incelemede tebligatın usulüne uygun olduğu görülmüş olup davanın bu gerekçe ile reddi gerekmiş olup sonucu itibariyle doğru olan kararın gerekçeside belirtilen bu husus değiştirilerek onanması gerekmiştir....
Mahkemece; şikayet tarihinden sonra ve yargılama sürerken, davalı vekilinin talebi üzerine şikayete konu hacizlerin kaldırılmasına karar verildiği gerekçesiyle şikayetin konusu kalmadığından esas hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi üzerine hüküm; şikayetçi borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir. Şikayete konu icra takip dosyasına, haciz konulan banka hesabından şikayet tarihinden sonra para gönderildiği, alacaklıya ödendiği ve alacaklı vekilinin hacizlerin kaldırılması talebi üzerine İcra Müdürlüğü'nce ilgili bankaya haczin kaldırılmasına dair yazı yazıldığı anlaşılmaktadır. Haciz nedeniyle hesaptan gelen paranın ödenmesi haczedilmezlik şikayetinin esasının incelenmesine engel değildir. Bu nedenle şikayetin esasının incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir....
Somut olayda, borçluya yapılan ödeme emri tebliğine ilişkin tebliğ mazbatasının incelenmesinde; ödeme emrinin, 25.12.2015 tarihinde; “Aynı konutta birlikte oturan annesi ... imzasına tebliğ edildi.” açıklaması ile Tebligat Kanunu'nun 16. maddesine göre tebliğ edilmek istendiği anlaşılmaktadır. Ödeme Emrinin, anılan mevzuat gereği, tebliğ memurunca, muhatap borçlunun adreste bulunup bulunmadığı ve muhatap yerine tebliğ yapılan şahsın tebellüğe ehil olduğu tespit ve tevsik edilmeksizin doğrudan aynı konutta kalan annesine tebliğ edilmesi usulsüzdür. Kaldı ki, borçlu tarafından şikayet dilekçesinde, annesi ile aynı konutta oturmadığı da ileri sürülmüştür. HGK'nun 07/04/1982 tarih ve 1377-337 sayılı kararında da benimsendiği üzere, tebligat parçasında yazılı olan hususun aksi her türlü delille ispatlanabilecektir....
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE : Dava, İİK'nın 16. maddesi uyarınca usulsüz ödeme emri tebliği şikayetine, İİK'nın 33/1. maddesi uyarınca icra emrinin tebliğinden önceki döneme ilişkin zamanaşımı itirazına, icra emrine yönelik şikayete ve hacizlerin kaldırılması talebine ilişkindir. Borçlunun tebliğ işleminin usulsüzlüğüne ilişkin başvurusu, İİK'nın 16. maddesi uyarınca şikayet niteliğindedir. Şikayet başvurusu, şikayete konu işlemin öğrenilmesinden itibaren yedi gün içinde yapılmalıdır. Öte yandan 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Muhatabın beyan ettiği öğrenme tarihi tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Bu düzenlemeye göre şikayetçinin bildirdiği öğrenme tarihi esas ise de bu tarihin aksi yazılı belge ile ispatlanabilir....
No: 107/1 .../...l” adresine doğrudan TK'nun 35. maddesine göre tebligat yapıldığı anlaşılmıştır. Şikayetçi borçlu şirketin ticaret sicil adresine TK'nun 35. maddesi gereğince tebligat yapılabilmesi için, aynı adrese gönderilen, ancak tebliğ edilemeden iade edilen bir tebliğ evrakının bulunması zorunludur. Somut olayda borçlu şirket adına gönderilen ve tebliğ edilemeden iade edilen tebliğ evrakındaki adres, ticaret sicilinde kayıtlı adres olmadığından, borçlunun ticaret sicilinde kayıtlı adresine doğrudan TK'nun 35.maddesine göre tebligat yapılmış olması doğru değildir. O halde; mahkemece, borçlunun tebligat usulsüzlüğü şikayetinin kabulü ile tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
öğrendiğini beyanla; usulsüz tebligatların iptali, İİK'nun 89/1 madde vd maddeleri gereğince yapılan tüm icra işlemlerinin ve hacizlerin iptalini istemiştir....
İstinaf Sebepleri Şikayet edilen alacaklı istinaf dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi kararında, mirasçı ... aleyhinde takibe devam edilmesi ile mal ve haklarına haciz konulmasının mümkün olmadığının belirtildiğini fakat söz konusu hacizler işlendiği tarihte taşınmazların şikayetçi adına değil davalı borçlu ... adına kayıtlı olduğunu, haciz tarihine bakıldığında, mal ve haklarına haciz konulan tarafın şikayetçi taraf değil, davalı ... olduğunu, davacı tarafa bahsi geçen mahcuz taşınmazların, takip açılıp kesinleştikten ve haciz konulduktan sonra intikal ettiğini, hacizlerin ise taşınmazların intikali öncesine dayandığından hacizlerin baki olduğunu, icra dairesi kararının yerinde ve hukuka uygun olduğunu, hacizlerinin fek edilemeyeceğini, mahkemenin aksi yöndeki kararının hatalı ve dayanaksız olduğunu, mirasın reddi sebebiyle mahcuz taşınmazların borçlunun aktifinden alınarak başka bir mirasçıya intikal ettirilmesine bağlı olarak taşınmaz üzerindeki hacizlerin taşınmazın başka kişiye intikali...
maddesinin son cümlesinde hacizlerin kaldırılması usul ve yöntemini “söz konusu fıkra hükümleri dikkate alınarak kaldırılır.” şeklinde açıkça belirtmiştir. Bu durumda Mahkemece, İcra Müdürlüğü'ne 6552 sayılı Kanun'un 121. maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu'nda 15. maddenin son fıkrasına eklenen hüküm gereğince işlem yapılması yönünde talimat verilmekle yetinilmesi gerekirken anılan yasal prosedürün işletilmesi sağlanmadan mevcut hacizlerin kaldırılması şeklinde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 16.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
maddesinin son cümlesinde hacizlerin kaldırılması usul ve yöntemini “söz konusu fıkra hükümleri dikkate alınarak kaldırılır.” şeklinde açıkça belirtmiştir. Bu durumda Mahkemece İcra Müdürlüğü'ne 6552 sayılı Kanun'un 121. maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu'nda 15. maddenin son fıkrasına eklenen hüküm gereğince işlem yapılması yönünde talimat verilmekle yetinilmesi gerekirken anılan yasal prosedürün işletilmesi sağlanmadan mevcut hacizlerin kaldırılması şeklinde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 16.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....