CEVAP Davalı T11 A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil davalı şirketin alacağı ipotek alacağı olup ipotek de limit ipoteği olduğundan sıra cetvelinde de belirtildiği üzere; satış bedelinin 400.000,00 TL.sının limitle sınırlı olarak müvekkil şirkete ödenmesine karar verildiğini, şikayet eden-davacı tarafından müvekkil şirketin ipotek alacağına ,miktarına ve sırasına yönelik herhangi bir itiraz/şikayet bulunmadığını, davacı/şikayet edenin şikayeti ve itirazı müvekkil şirketin alacağından sonra bakiye kalan miktarın sırasıyla ilgili olduğunu, işbu şikayet ve dava müvekkil şirketin alacağını sıra ve miktar yönünden hiçbir şekilde etkilemediğini, bu nedenle müvekkil şirketin alacağına ve sırasına yönelik herhangi bir itiraz bulunmadığından sıra cetveli müvekkil şirket yönünden kesinleştiğini, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....
Uyuşmazlık; ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibinde hesap kat ihtarının usulsüz tebliğ edildiğine yönelik şikayet, yetkiye, borca ve faize itiraz ile ilamlı takip koşulları oluşmadığı gerekçesiyle takibin iptali istemine ilişkin şikayet ve kıymet takdirine yönelik itiraz niteliğindedir....
AŞ’deki alacağına İİK 89/1.maddesi uyarınca haciz ihtarnamesi göndererek 12.01.2007 tarihinde ihtiyati haciz uyguladığını, şikayet edilenin ise borçlu hakkında yaptığı icra takibinde borçlunun 3.kişideki alacağına haciz koymak için gönderdiği haciz ihbarnamesinin Alo Post yöntemiyle 15.1.2007 tarihinde 3.kişiye ulaştığını, 3.kişinin borç miktarı itibarıyla haczi koymadığını belirttiğini, bunun üzerine şikayet edilenin talebi üzerine3. kişiye tekrar müzekkere yazıldığını tebligatın usulsüz olduğunu, müvekkil bankanın kamu bankası olduğunu ileri sürerek sıra cetvelindeki sıralarına itiraz etmiştir. Şikayet edilen vekili, müvekkil bankanın haczinin kesin haciz, şikayet edenin haczinin ise ihtiyati haciz olduğunu tebligatın usulüne uygun olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir....
I-Sanıklar ... ve ... hakkında eziyet ve emre itaatsizlikte ısrar suçlarından kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair hükümlerin incelenmesinde: 5271 sayılı CMK'nın 231. maddesine göre verilen ve davayı sonuçlandırıcı nitelikte olmayan "hükmün açıklanmasını geri bırakılmasına" ilişkin karara karşı aynı Kanun'un 231/12. maddesine göre itiraz yolu açık olup temyiz olanağı bulunmadığından, CMK'nın 264. maddesi uyarınca kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunda mercinin belirlenmesinde yanılma, başvuran sanıklar ... ve ... müdafiilerinin haklarını ortadan kaldırmayacağından temyiz dilekçesinin itiraz dilekçesi olarak kabulü ile görevli ve yetkili ilk derece mahkemesince itiraz konusunda inceleme yapılması için, dosyanın incelenmeksizin İADESİNE, II-Sanık ... hakkında eziyet suçundan verilen görevsizlik hükmünün incelenmesinde: CMK’nın 223/10. madde ve fıkrasında “Adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı kanun yolu bakımından hüküm sayılır.” şeklinde...
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; katılan vekilinin her hangi bir nedene dayanmayan temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, 20/03/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
Aile Mahkemesinin dava dosyasına ve tüm dosya kapsamına göre; sanık tarafından çekildiği iddia edilen görüntü ve konuşmalara ilişkin CD’nin 31.08.2010 tarihinde dava dosyasına sunulduğu, katılan vekilinin ise davacı vekili olarak katıldığı 12.10.2010 tarihli celsede mahkemece yaptırılan CD içeriğine ilişkin döküme itiraz ederek beyanda bulunduğu, katılanın ise davacı asil olarak 03.02.2011 tarihli celseye katılarak CD içeriğinden bilgisi olduğu kabul edildiği halde vekili aracılığı ile 03.01.2012 tarihinde sanık hakkında yapmış şikayet başvurusunda altı aylık yasal şikayet süresini geçirmesi karşısında kovuşturmada şikayet koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle sanık hakkındaki davanın düşmesine karar verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince...
Davacı dava dilekçesinde satış ilanında taşınmazın m2 sinin doğru tespit edilmediğini, bu hususta kıymet takdirine itiraz dosyasında da beyanda bulunulmasına rağmen bu itirazları ile ilgili herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, taşınmaz üzerindeki yapılaşmanın toplam m2 sinin doğru gösterilmemiş olmasının esaslı bir eksiklik olduğunu ve bu nedenle satış ilanının usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirmiştir. Davacının bu beyanı dikkate alındığında taşınmaz m2 sinin hatalı tespit edilerek bu şekilde yapılan ilanın usulsüz olduğu iddiasında bulunduğu anlaşılmaktadır. Dava dilekçesi içeriği dikkate alındığında davacının taşınmazın m2 sinin hatalı belirlendiği, bu hatanın kıymet takdirine itiraz davasında da giderilmediği ve bu nedenle de taşınmaza takdir edilen değerin düşük olduğu yönünde bir iddiası bulunmamaktadır....
Ancak açılan davada taşınmazın kıymet takdirine de itiraz edilmiştir. İİK'nun 128/a-1. maddesi ilk cümlesine göre, kıymet takdirinin tebliğ edildiği ilgililer, raporun tebliğinden itibaren yedi gün içinde raporu düzenleten icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesinde şikayette bulunabilirler. Kıymet takdirine itiraz üzerine mahkemece verilecek kararlar kesin olmakla beraber süresinde şikayet hakkının kullanıldığı hallerde icra mahkemesi kararının, ihalenin feshinin istenmesi sırasında incelenmesi mümkündür (HGK'nun 17.03.1999 tarih - 1999/12- 161 E.- 148 K. sayılı kararı). Ancak, kıymet takdirine süresinde itiraz etmeyerek yasanın öngördüğü bu olanağı kullanmayanlar, kıymet takdirine ilişkin hususları ihalenin feshi sebebi olarak ileri süremezler. Somut durumda davacı borçlu şirket tarafından kıymet takdirine itiraz edildiği ve açılan davada da taşınmaza takdir edilen değerin düşük olduğu iddiası ile fesih talep edildiği açıktır....
Davacının kıymet takdirine itiraz ettiği ve itiraz üzerine verilen karar kesin olmakla beraber ihalenin feshi aşamasında takdir edilen değerin düşük olduğu iddialarının dinlenilmesi gerektiği yargısal içtihatlar ile kabul edilmiş ise de, somut durumda davacı icra müdürlüğünce ve itiraz üzerine icra mahkemesince takdir edilen değerlerin düşüklüğünü ileri sürmemiştir. Davacı iddiaları bir yıllık sürede taşınmazda bulunduğu bölge itibarı ile değer artışı olduğu olgusuna dayanmakta olup İİK 128/a-2 maddelerindeki yasal sürede satış istendiğinden ve imar durumunda değişikliğe dayanılmadığından davacının bu nedenle ihalenin feshi isteminin de yasal dayanağı olmayıp mahkemece davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir....
Dava dosyası, icra dosyası ve kıymet takdirine itiraz dava dosyasının birlikte tetkiki neticesinde, davacı borçlunun, icra müdürlüğünce yapılan kıymet takdirine taşınmazın değerinin daha fazla olması gerektiğinden bahisle süresi içerisinde itiraz ettiği, mahkemece kıymet takdirine itiraz davasında keşif yapıldığı, tanzim edilen raporun taraflara tebliğ edildiği, davacı borçlunun süresi içerisinde rapora karşı itirazlarını sunarak değerin olması gerekenden az tespit edildiğini ileri sürdüğü, mahkemece tekrardan keşif yapılmadan ya da ek rapor alınmadan davanın reddine dair kesin olmak üzere hüküm kurulduğu anlaşılmıştır....