Davalı erkeğin bu davranışları nazara alındığında ve çoğun içinde azı da vardır prensibi gereğince, şahsi ilişkinin çocuğun gelişimi için önem ve değeri, davalı babanın davranışının şahsi ilişkinin tamamen kaldırılması düzeyinde yoğun bir olumsuzluk içermemesi, çocuğa karşı ağır ihmal ve istismardan söz edilememesi bu cümleden olmak üzere şahsi ilişkinin tamamen kaldırılması halinin çocuğun üstün menfaatine aykırı görülmesi nazara alınarak şahsi ilişkinin sınırlandırılmasına, bu bağlamda müşterek çocuk İzara ile davalı baba arasında 2 haftada bir gün yatılı olmayacak şekilde ve yine dini bayramlarda yatılı olmayacak şekilde şahsi ilişki tesisine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
Velayetin eki niteliğinde olan kişisel ilişki kamu düzenini ilgilendirdiğinden HMK 355 maddesi gereğince resen yapılan incelemede: Mahkemece davalının ceza evinden firar ettiği hususu gözetilmeksizin yatılı olacak şekilde müşterek çocukla baba arasında şahsi ilişki tesisi hatalı olup, müşterek çocuğun üstün yararı dikkate alınarak baba ile çocuk arasındaki şahsi ilişkinin kaldırılmasına, bu hali ile davalının şahsi ilişkiye yönelik istinafının reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 11/01/2021 NUMARASI : 2019/406 ESAS 2021/31 KARAR DAVA KONUSU : Çocukla Kişisel İlişki Kurulması KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm istinaf edilmekle, dosya incelendi. GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava dilekçesi: Davacı dava dilekçesinde özetle; ; davalı ile Konya 2. Aile Mahkemesinin 2018/246 Esas sayılı dava dosyasında boşanmalarına karar verilirken ortak çocuk Medine'nin velayetinin davalıya verildiğini, çocuk ile yatılı olmayacak şekilde şahsi ilişki kurulduğunu, çocuk ile daha fazla vakit geçirmek istediğini, çocuğun da mağdur olduğunu belirterek, yatılı olacak şekilde kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesini talep ve dava etmiştir....
Bu durumda mahkemece takip alacaklısı ... ile davacı ... arasında şahsi borç doğurabilecek bir ilişki olup olmadığı, böyle bir ilişki yoksa kooperatif başkanının senette kooperatif unvan ve kaşesi kullanmama nedeni üzerinde durularak, gerekirse ek rapor alınmak suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 12.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ; "...Tüm dosya kapsamı uyarınca gerek davacının gerekse davalının beyanları alınmış müşterek çocuk Nihat Özdamar mahkememizce dinlenmiş yine delil olarak bildirilen tanıklar Hacer Görgün, Osman Evren, Yıldıray Özdamar dinlenmiş dosya kapsamında sosyal inceleme raporları alınmış olduğu ve çocuğun velayetinin babaya verilmesi ve anne ile şahsi ilişki kurulması konusunda anlatımlarının uyuştuğu tüm dosya kapsamından müşterek çocuk Nihat Özdamar'ın velayetinin davacı babaya verilmesinin davalı anne ile arasında şahsi ilişki kurulmasının çocuğun üstün yararına uygun olacağı vicdani kanaatine varılmış..."...
c-Taraflar kişisel ilişki tesisi kapsamında müşterek çocuklarla birlikte yaşayacakları evlerinde bir başkasıyla gayriresmi birliktelik yaşamaları halinde, bu birlikteliği yaşayan taraf, müşterek çocuklarla her ayın son haftası Cumartesi günü saat: 10:00- 18:00 arası Pazar günü saat: 10:00- 18:00 arası olacak şekilde kişisel ilişki tesisi kurmasına, '' şeklinde şahsi ilişki tesis edilmesine karar verilmiştir....
in velayetinin davacı anneye verilmesine, baba ile çocuk arasında şahsi ilişki kurulmasına hükmedilmesine rağmen, gerekçeli kararda baba ile şahsi ilişki kurulmasına hükmedilmeyerek kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 294/3. maddesi uyarınca, hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz (HMK m. 298/2). Buna göre, tefhim edilen hüküm sonucu yanlış da olsa, gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna uygun düzenlenmesi gerekmektedir. Yanlışlık ancak temyiz/kanun yoluna başvurulması ve kararın bozulması halinde düzeltilebilir. Tefhim edilen ve duruşma tutanağına geçirilen hüküm sonucu ile gerekçeli karar arasındaki aykırılık diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olur....
nın kızı olup, ...ın 77 yaşında ve uzun zamandır felçli olduğunu, idrak yeteneğinin zayıf ve bakıma muhtaç bir kişi olduğunu, davalı olan diğer kardeşi ... tarafından kısıtlı adayını görmesinin engelendiğini, kısıtlı adayının bakımı ve mal varlığının korunması amacı ile müvekkilinin annesi olan kısıtlı adayına vasi olarak atanmasına ve kısıtlı adayı ile müvekkili aralarında dava sonuçlanıncaya kadar şahsi ilişki kurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, sulh mahkemesince davacının şahsi münasebet kurulması talebinin tefriki ile yeni esas üzerinden davanın yürütülmesine karar verildikten sonra mahkemenin görevsizliğine karar verildiği anlaşılmıştır. Vasi kısıtlıyı korumak ve bütün işlerinde ona yardım etmekle yükümlüdür (TMK.md.447/1). Vesayet organları ve vesayet işleriyle görevlendirilmiş olan diğer kişiler, bu görevlerini yerine getirirken iyi bir yönetimin gerektirdiği özeni göstermekle yükümlüdürler (TMK.md.466)....
Temyiz Sebepleri Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki itirazlarını aynen tekrarla davacı babaanne ile çocuk arasında kurulan şahsi ilişkinin usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmek üzere kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. C. Gerekçe 1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, davacı babaanne ile torunu arasında kurulan kişisel ilişkinin çocuğun üstün menfaatine uygun olup olmadığı, kişisel ilişki süresinin babaanne ve torun arasındaki olumlu duyguları tatmine yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 2....
Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/79 esas sayılı dosyası ile ceza davası açılarak yürütülmüştür. 818 sayılı B.K.nun 60/II.maddesinde(6098 sayılı T.B.K.nun 72.m.) "....şu kadar ki, zarar ve ziyan davası, ceza kanunları mucibince müddeti daha uzun müruruzamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa, şahsi davaya da o müruruzaman tatbik olunur...." denilmek suretiyle zamanaşımı süresi için Ceza Kanununa atıfta bulunulmuş olup, anılan hükme göre, ceza kanunları gereğince süresi daha uzun zamanaşımı süresine tabi cezayı gerektiren bir eylemden doğmuş olması halinde, ceza zamanaşımı süresinin uygulanacağı açıktır. Buna göre somut olay değerlendirildiğinde, resmi belgede sahtecilik suçunun uzatılmış ceza zamanaşımı süresinin TCK.'nın 66 ve 67.maddelerine göre 12 yıl olduğu, olay tarihinin ise temmuz 1999 olduğu, dava tarihi itibariyle ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır....