Noterliğinin 01.11.2006 gün ve 21906 yevmiye sayılı sözleşmeden kaynaklanan kişisel hakka dayalı elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir. Çekişme konusu mesken ihtilafsız ve Hazine adına tapuda kayıtlı olan 338 ada 14 sayılı parsel üzerinde bulunmaktadır. Bu durumda, dava, TMK.nun 981 ve devamı maddelerine dayalı bulunan zilyetliğin korunmasına ilişkin değildir. Hal böyle olunca; temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yüksek Yargıtay 14. Hukuk Dairesi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 29.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Bu bakımdan dava, TMK.nun 683. maddesi gereğince ayni hakka dayalı olarak açılan, tarafların ortak miras bırakanlarınca inşa edilen binaya davalı tarafından yapılan müdahalenin önlenmesi davası olarak nitelendirilip toplanan deliller değerlendirilerek sonuçlandırılması gerekirken nitelemede hataya düşülerek Hazineye ait taşınmazla ilgili olarak tarafların mülkiyet hakkına dayanamayacakları, uyuşmazlığın TMK.nun 981.maddesi uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerine göre çözümlenmesinin gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş olması doğru olmamıştır. Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen hükmün HUMK.nun 428. maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde davalıya iadesine 13.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Bu açıklamalara göre, dava konusu yer 2/B alanı ve maliki Hazine olup, taraflar arasındaki uyuşmazlık TMK.nun 984. maddesinde açıklanan zilyetliğin korunması davası niteliğindedir. Bu tür davalarda dava değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemeleri görevlidir. (Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 06.12.2012 tarih ve 2012/5485 E.-11887 K. sayılı kararı) Somut olayda da, dava konusu yerin mülkiyeti Maliye Hazinesine ait olup bu yer üzerinde davacı zilyetliğe dayanarak hukuki koruma istemekte, zilyetlik nedeniyle davalının müdahalesinin önlenmesini istemektedir. Zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Bu açıklamalara göre, dava konusu yer 2/B alanı ve maliki Hazine olup, taraflar arasındaki uyuşmazlık TMK.nun 984. maddesinde açıklanan zilyetliğin korunması davası niteliğindedir....
Mahkemece, “davanın zilyetlik hükümlerine dayalı olarak açıldığı gerekçesiyle görevsizliğe, dosyanın kesinleşmesini takiben Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine” karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. TMK.nun 981 ve devamı maddelerinde, uyuşmazlık konusu taşınmaz üzerinde henüz mülkiyet hakkı doğmamış zilyetliğin bulunması veya taşınmazın hukuki niteliği itibariyle zilyetlikle kazanıma elverişli olmadığı durumlarda, zilyet olunana müdahale edilmesi halinde zilyetliğin korunmasının istenebileceği düzenlenmiş bulunmaktadır. TMK.nun 683 ve devamı maddelerinde ise, tescili talep etme hakkı doğan zilyedin müdahale edene karşı elatmanın önlenilmesi davası açabileceği hükme bağlanmıştır. Buna göre sırf zilyetliğin korunması talebi ile TMK.nun 981 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan davalarda, dava konusu taşınmazın değerine bakılmaksızın HUMK.nun ......
Yüklenicinin temliki işlemi sözleşmenin karşı yanına şahsi hak sağlar. Dolayısıyla hem davacı hem de davalı şahsi hak sahibidir. Dairemizin yerleşik uygulamasına göre yarışan şahsi hakların varlığı halinde kural önceki tarihli şahsi hakka değer tanınmasıdır. Davacı 28.06.2006 günlü,davalı ise daha sonraki bir tarih olan 10.02.2007 günlü temlik işlemlerine dayandığından davacının dayandığı temlik işlemine değer tanınarak davanın kabulü yerine istem uygulamaya uygun düşmeyen bazı gerekçelerle reddedildiğinden karar bozulmalıdır. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 15.04.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Çünkü zilyetliğin korunması davaları ilgilisine herhangi bir şekilde mülkiyet hakkı bahşetmez ve kayıt malikinin açacağı davalara da engel teşkil etmez. Açılan dava niteliği gereği öncelikle çözüme kavuşturulması gereken husus davacının somut olayda davalıya karşı üstün ve korunmaya değer zilyetliğinin bulunup bulunmadığıdır....
Davacılar vekilinin, davada 4721 sayılı TMK'nun 683. maddesine dayalı olarak istemde bulunduğu anlaşılmaktadır. Anılan kanun hükmü gereğince açılan elatmanın önlenmesi davalarında davacının tapu kayıt maliki veya kayıt malikinin mirasçısı olması gerekir. Somut olayda, dava konusu yer dava dışı vakıf adına tapuda kayıtlıdır, davacının aktif dava ehliyeti bulunmamaktadır. Ancak koşulları mevcut ise 4721 sayılı TMK'nun 974 ve devam eden maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması davası açılması mümkün olabilir. Açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile sonuç itibariyle Usul ve Yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA,HUMK'nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve aşağıda dökümü yazılı 21,15 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 3,15 TL'nin temyiz eden davacılardan alınmasına, 30.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 7.4.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 21.11.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, şahsi hakka dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Mahkemece, satışı vaad olunan bağımsız bölümün henüz tapu siciline müstakil bir hak olarak işlenmediği ve ilk satış biçimine uygun yapılmadığı nedenleri ile dava reddedilmiştir. Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir. Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden davalı ...-İnşaat A.Ş. yüklenici sıfatı ile hareket ederek ......
Davanın mülkiyet hakkına dayalı elatmanın önlenilmesi mi, yoksa zilyetliğin korunması hükümlerine dayanılarak açılmış elatmanın önlenilmesi mi olduğunun açıkça tespiti, bundan sonra görev hususunun değerlendirilmesi ....” gereğine işaret edilmek suretiyle bozma sevk edilmişti. Mahkemece bozmaya uyulmuş, davacı tarafın açıklamalarına göre uyuşmazlığın TMK. nun 983. maddesinde belirtilen zilyetliğin korunması hükümlerine dayalı elatmanın önlenilmesi isteği olduğunun tespiti üzerine yazılı şekilde karar verilmiştir. Mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir. Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup, kural olarak yargılamanın her aşamasında itiraz üzerine veya resen incelenebilir. Somut olayda, davanın zilyetliğin korunması hükümlerine dayanılarak açıldığı bildirildiğine göre HUMK. nun 8/II-3. maddesi hükmü uyarınca görevsizlik kararı verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır....
Bu korumanın sosyal huzur ve sükunun korunması ve sağlanması için kabul edilmiş olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Zilyetliğin hukuki fonksiyonlarından biri de fiili durumun başkaları tarafından keyfi olarak bozulmasını önlemektir. Hukuk düzeni, böylece toplumun esenliğini korumak istemiştir. Kendilerini haklı görenler bile başkasının fiili hakimiyetine belli bir çerçeve içinde saygı göstermeye mecburdurlar. Zilyetlik davalarının en belirgin özelliği yukarıda değinilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi davada hakkın tartışma konusu olmaması ve davayı kazanma veya kaybetmenin mevcut olabilecek hak üzerinde herhangi bir etkisinin olmayışıdır. Bunun içinde bu tür davalarda mahkemenin zilyetliğin korunmasına ilişkin vereceği karar; sadece eski zilyetlik durumunun yeniden kurulmasını sağlamaya yöneliktir....