Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

nin velâyetinin davacı anneye bırakılmasına, baba ile kişisel ilişki tesisine, ortak çocuk ... için aylık 400,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın lehine aylık 900,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, davacının talep ettiği maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin 07.07.2020 tarihli kararına karşı; 1. Davacı kadın vekili hükmün usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek, kusur belirlemesi, reddedilen maddî ve manevî tazminat talepleri, tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakası miktarları, kişisel ilişki yönlerinden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. 2. Davalı erkek vekili hükmün usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek, kusur belirlemesi, tedbir ve yoksulluk nafakası yönünden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. B....

    Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 30.05.2007 gün ve 2007/174 Esas, 2007/331 Karar sayılı hükümlerin süresi içinde Yargıtayca incelenmesi katılan ... ve katılan mağdure ... vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelendi; Katılan ... ve Katılan mağdure ... vekilinin temyiz dilekçelerinin içeriğinden, sadece ... olmayanla cinsel ilişki suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile tehdit suçundan kurulan beraat hükmünü temyiz ettikleri anlaşıldığından, tebliğnamedeki konut dokunulmazlığının ihlali suçu ile ilgili verilen hükmün bozulmasına dair görüşe iştirak edilmeyerek temyiz incelemesinin ... olmayanla cinsel ilişki ve tehdit suçları ile sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü: Sanık hakkında tehdit suçundan kurulan beraat hükmünün incelenmesinde; Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükmü usul ve kanuna uygun olduğundan, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının...

      Davalı erkeğin tedbir ve iştirak nafakası ile kadın yararına hükmedilen maddi-manevi tazminat miktarlarına yönelik istinaf taleplerinin incelenmesine gelince; İlk derece mahkemesince verilen 19/07/2019 tarihli ilk hükümde, her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin taraflara ortak olarak verilmesine, çocuğun yerleşim yerinin annesi olarak belirlenmesine, baba ile kişisel ilişki kurulmasına, müşterek çocuk yararına aylık 500 TL tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmesine, TEFE-TÜFE oranında artırılmasına, kadın yararına 15.000 TL maddi, 12.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine, erkeğin maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş, bu hüküm davalı-karşı davacı erkek tarafından; kadının davası, velayet, kendi tazminat taleplerinin reddi, şahsi ilişki tesisi, kadının özel sebebe dayanan davası hakkında karar verilmemesi yönünden davacı-karşı davalı kadın tarafından ise sadece erkeğin davası, kusur belirlemesi ve ortak velayet yönünden...

      Bu hak, anne/baba için olduğu kadar çocuk için de bir haktır (2003 tarihli Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi m.4/1). Ana ve babadan her biri, velâyeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir (TMK.m.323). Somut davada, mahkemece 2005 doğumlu Simay Nisa ile yatılı kişisel ilişki kurulmasına karar verildiği, ancak, 2018 doğumlu müşterek çocuk Sıraç Batın ile davalı baba arasında yatılı olmayacak şekilde kişisel ilişki kurulmasının hatalı olduğu anlaşılmış olup, davalının bu konudaki istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme ilamındaki kişisel ilişki düzenlemesinin kaldırılarak, Dairemizce yeniden her iki çocuk ile baba arasında kişisel ilişki tesisine karar verilmesi gerektiği kanaati ile, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Bolu 1....

      Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile, Türk Borçlar Kanununun 52. ve 58. maddeleri nazara alınarak daha uygun miktarda manevi tazminat (TMK m. 174/2) takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. 3- Boşanma kararı ile birlikte velayeti davacı anneye bırakılan ortak çocuk ile davalı baba arasında, kişisel ilişki "aynı şehir", "ayrı şehir" ayırımı esas tutularak farklı düzenlenmiştir. Taraflar ayrı şehirlerde oturmakla birlikte gelişen ulaşım şartları ve kolaylığı nazara alındığında kişisel ilişki düzenlenirken "aynı şehir", "ayrı şehir" ayrımı yapılması gerekli bir unsur değildir. Bu bakımdan böyle bir ayrıma gidilmesi doğru olmadığı gibi, ortak çocuk ... 14.05.2015 doğumludur. Davalı baba ile çocuk arasında ayrı şehirlerde olmaları halinde sadece her yıl Temmuz ayında bir ay süre ile kişisel ilişki kurulmuştur....

        Davacı anne ile ortak çocuklar ... ile ... arasında günümüz ulaşım koşulları da dikkate alındığında kişisel ilişki tesis edilirken aynı yer-farklı yer ayrımı yapılması doğru olmadığı gibi, tarafların ayrı şehirlerde yaşamaları halinde çocuklarla anne arasında her ayın belirli hafta sonları, aynı şehirlerde yaşamaları halinde ise yarıyıl tatillerinde kişisel ilişki kurulmaması analık duygularını tatmin etmekten uzaktır. Bu bakımdan ana-babalık duygularını tatmine elverişli, çocukların da ana-baba sevgi ve şefkatini tatmasına yeterli olacak şekilde aynı şehir-ayrı şehir ayrımına gidilmeksizin kişisel ilişki tesisi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. 3-Boşanma veya ayrılık vukuunda çocuk kendine tevdi edilmemiş taraf gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlüdür (TMK m.182). Ne var ki; kendisi yoksul olan nafaka ile sorumlu tutulamaz. Toplanan delillerden davalı kadının ev kadını olup, herhangi bir gelirinin bulunmadığı anlaşılmaktadır....

          Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil iştirak iradesinden söz edilebilir. Ancak, amaçlanan suçları işlemede kolaylık sağladığından, işlenmesi hedeflenen suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan örgütün varlığı için, bu suçları işleme zorunluluğu olmadığı da dikkate alınarak, devamlılığın belirlenmesi noktasında öncelik, hedeflenen suçları sürekli biçimde işleme kararlılığının mevcut olup olmadığının belirlenmesidir. Örgüt soyut bir birleşme değildir, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki hakimdir. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Bu ilişki dolayısıyla örgüt, mensupları üzerinde hakimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliği kazanmaktadır. Suç örgütü ile iştirak halinde suç işleme durumları zaman zaman birbirine karıştırılmaktadır. İştirak ilişkisinde suç ortakları nazarında suçun, konu veya mağduru bakımından somutlaşması gerekir....

            İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davalı karşı davacı kocanın muska ve büyü yaptırdığı, davacı karşı davalı kadının ise başka biri ile ilişki yaşadığı, erkeğin az kusurlu, kadının ise ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl davanın ve karşı davanın kabulü ile; tarafların boşanmalarına, müşterek çocuklar Umutcan Karameşe ve Mevlütcan Karameşe'nin velayetinin davalı karşı davacı babaya verilmesine, şahsi ilişki tesisine, 8.000 TL maddi, 6.000 TL manevi tazminatın davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacı erkeğe verilmesine, müşterek çocuklar lehine aylık 125 TL tedbir nafakasının 100 TL arttırılarak 225 TL olarak yükseltilerek davacı karşı davalı kadından alınarak davalı karşı davacı erkeğe verilmesine, kararın kesinleşmesinden sonra iştirak nafakası olarak devamına karar verilmiştir....

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından, kusur belirlemesi, reddedilen manevi tazminat talebi, yoksulluk ve iştirak nafakaları ile maddi tazminatın miktarı yönünden; davalı erkek tarafından ise, kusur belirlemesi, maddi tazminat, yoksulluk nafakası ile velayet ve kişisel ilişki düzenlemesi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dosyadaki yazılara, mahkemece bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ait temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün bulunmamasına ve özellikle davacı kadın ve ortak çocuk yararına hükmedilen yoksulluk ve iştirak nafakalarının boşanma hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren hüküm ifade edeceğinin anlaşılmış bulunmasına göre, tarafların yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının...

              Ancak; Müşterek çocuğun 26/06/2002 tarihinde doğduğu ve ilk derece mahkemesi karar tarihi itibariyle reşit olduğu, bu itibarla velâyet, şahsî ilişki ve iştirak nafakası yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, müşterek çocuğun velâyetinin annesine verilmesine, baba ile arasında şahsî ilişki tesisine ve iştirak nafakası takdirine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan gerekçeyle, ilk derece mahkemesi kararının hüküm kısmının 2. maddesi ile 3. maddesinin iştirak nafakasına ilişkin bölümünün kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. Öte yandan, davalı erkeğin cevap dilekçesi ile maddî ve manevî tazminat talepleri bulunmakta olup, davalı erkeğin tazminat talepleri hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmemesi yerinde değildir. Boşanmaya sebep olan olaylardaki kusur belirlemesine göre, davalı erkek lehine TMK'nın 174/1- 2 maddesi koşullarının oluşmadığı anlaşılmaktadır....

              UYAP Entegrasyonu