Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

SAVUNMA :Davalı --------- vekilinin cevap dilekçesinde, özetle, davacının tacir olduğunu, basiretli bir tacir gibi davranması gerektiğini, davacının hiç tanımadığı bir kimseye elindeki çeki cirolamak suretiyle karşılığında hiçbir teminat almadan teslim ettiğini, davacının çek bedelinin davalılardan ----- tahsil edildiğini bildiğini, menfi tespit davayı veya çek iptali davası ile ulaşılabilecek herhangi bir sonuç olmadığını, davacının kendisinin meşru hamil olduğunu ve çekin kendi rızası dışında elinden çıktığını iddia ediyor ise istirdat talebinde bulunması gerekeceğini, çekin zilyedine istirdat davası ikame etmesi gerektiğini, çek iptali veya menfi tespit davası için dava şartı olan hukuki yarar bulunmadığını, müvekkilinin çeki----- numaralı faturaların bakiye ödemesine mahsuben aldığını, çek bedelini tahsil etmek için --- ---- firmasının çeki kendilerine iade etmesi üzerine ciro silsilesinde kendinden evvel gelen yani çeki iktisap ettiği ---------------- şirketine iade...

    Bu sebeple itirazın iptali davası açıldıktan sonra takip konusu borçla ilgili olarak borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Zira menfi tespit davasında ileri sürebileceği borçla ilgili iddiasını itirazın iptali davasında savunma sebebi yapabilmekte ve savunmayla ilgili tüm delillerini gösterebilmektedir. Somut olaya gelindiğinde, davacı kendisi aleyhine itirazın iptali davası açılmasından sonra, itirazın iptali davasına konu faturalardan kaynaklanan cari hesaptan dolayı borçlu olmadığının tespitini ve ödediği 100.000,00 TL’nin istirdadını istediğinden, gerek menfi tespit ve gerekse istirdat talebi yönünden hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler ve olgular gözetilerek davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir....

      İstinafa konu menfi tespit davası ise 06/05/2019 tarihinde açılmış ve aynı icra dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitine yönelik olduğu görülmüştür. Borçlu hakkında yapılmış bir takibin bulunduğu ve alacaklının itirazın iptali davası açmadığı durumlarda borçlunun itirazın iptali davasının açılmasını beklemeden menfi tespit davası açmada hukuki yararı vardır. Ancak menfi tespit davasından önce açılan itirazın iptali davasından sonra menfi tespit davası açılması durumunda hukuki yararın bulunup bulunmadığının mahkemece değerlendirilmesi gerekir. Somut olayda, yapılan bir icra takibine itiraz üzerine, alacaklı tarafından “itirazın iptali” davası açılması durumunda, menfi tespit davasında ileri sürülebilecek iddialar, itirazın iptali davasında savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinden, bu durumda borçlunun ayrı bir menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı açıktır....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit davasında .... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ile .... 7. Asliye Ticaret Mahkemesince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. .... 1. Asliye Hukuk Mahkemesince, taraflar arasındaki uyuşmazlığın bonoya dayalı alacak davası olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. .... 7. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından ise, taraflar arasındaki ilişkinin kişisel borçtan kaynaklandığı, davacı ve davalının tacir olmadıkları ve işbu davanın mutlak ticari davalardan olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL Taraflar arasında görülen davada; Davacı, 5417 parsel sayılı taşınmazdaki payının cebri satış yoluyla takip alacaklısı ...'e satıldığını, açtığı menfi tespit davası devam ederken de ...'in çekişmeli payı muvazaalı olarak davalı ...'ye devrettiğini, menfi tespit davası sonunda ...'e borçlu olmadığının tespit edildiğini, böylece cebri satışın dayanaksız kaldığını ileri sürerek tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir. Davalı, tapu siciline güvenerek iyiniyetli taşınmazı satın aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Davanın kabulüne ilişkin kararın temyizi üzerine Dairece, " ... ikinci el konumundaki Davalı ...'nin TMK.'...

          Menfi tespit davasında hukuki yarara dair çerçeve içerisinde; menfi tespit davasının konusu olan borç/alacak hakkında başlatılan icra takibine vaki itiraz üzerine ikame edilen itirazın iptali davasının mevcut olduğu durumlarda, her iki davadaki maddi vakıaya ilişkin tespitlerin birbirlerine etkilerinin kapsamının belirlenmesi zorunludur. Ayrıca somut uyuşmazlığın niteliği gereğince aynı borç/alacak için ikame edilen ve sıfatları farklı olmakla birlikte tarafları aynı olan itirazın iptali davası ile menfi tespit davasının birbirlerine etkilerinin kapsamının belirlenmesi, her iki dava arasındaki hukuki ilişkinin ortaya konulması önem arz etmektedir. 26. İtirazın iptali davası ile menfi tespit davası arasında derdestlik anlamında bir ilişki bulunmamaktadır....

            Davalı tarafından davacı aleyhine 12/09/2014 tarihinde başlatılan ilamsız takibin, davacının süresi içinde ödeme emrine itirazı üzerine 26/09/2014 tarihi itibariyle durduğu, davacının, henüz davalı alacaklı tarafından “itirazın iptali” davası açılmasını beklemeden menfi tespit istemiyle 23/10/2014 tarihi itibariyle eldeki bu davayı açtığı anlaşılmaktadır. Yapılan bir icra takibine itiraz üzerine, alacaklı tarafından “itirazın iptali” davası açılması durumunda, menfi tespit davasında ileri sürülebilecek iddialar,itirazın iptali davasında savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinden, bu durumda borçlunun ayrı bir menfi tespit davası açmakta hukuki yararı yoksa da, henüz alacaklı tarafından itirazın iptali  davasının açılmamış olduğu durumda ise böyle bir imkan söz konusu olmadığından, borçlunun, itirazın iptali davasının açılmasını beklemeden menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekir....

              ibaresinin silinerek yerine, “ Menfi tespit davasına konusu edilen ödeme emrine konu prim borcunun ait olduğu dönem itibariyle yürürlükte olan yasa gereğince Kurum prim alacaklarının 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, zamanaşımı süresi içerisinde, ödeme emirlerinin tebliğ edildiği 13/10/2015 tarihine kadar davacı yönünden herhangi bir işlem gerçekleştirilmediği ve bu haliyle borcun zamanaşımına uğradığı anlaşılmakla; pay devri sonrası döneme ilişkin borç yönünden, öncelikle zamanaşımı def’i gözetilerek davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm fıkrası oluşturulmuştur.” gerekçenin bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 19.04.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi. ........

                DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ : 25/10/2023 KARAR TARİHİ : 26/10/2023 GR.KR.YZM.TARİHİ : 26/10/2023 Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TALEP : Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkili aleyhine 23/08/2023 tarihinde ......

                  Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2002/188 E. sayılı dosyası ile 27.06.2002 tarihinde menfi tespit davası açtıkları, mahkemenin 16.09.2005 tarihli kararının temyiz incelemesi üzerine bozulduğu, bozma üzerine mahkemece verilen 04.11.2009 tarihli, 2006/352 E-2009/325 K. sayılı kararın temyiz incelemesi sonrası 13.04.2010 tarihinde onandığı, karar düzeltme talebinin 27.09.2010 tarihinde reddi üzerine kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Bu davada alacaklının alacağını def'i yoluyla ileri sürdüğü ve menfi tespit davasının reddine karar verildiği görülmektedir. Bu durumda, menfi tespit davasının açıldığı tarihe kadar, 10 yıllık alacak zamanaşımı süresi dolmamış ve 27.06.2002 tarihinde menfi tespit davasının açılması ile zamanaşımı kesilmiştir. Sözkonusu davanın kesinleşme tarihi olan 27.09.2010'dan sonra zamanaşımı işlemeye başlayacağından şikayet eden borçlular hakkında zamanaşımının oluştuğunun kabulü mümkün değildir....

                    UYAP Entegrasyonu