Hukuk Dairesinin 26.11.2018 tarih ve 2017/3288 Esas ve 2018/8645 karar sayılı ilamında ise, "5510 sayılı Yasa'nın 54.maddesinin somut olayda uygulanabilmesi için hak sahibi sıfatı ile ölüm aylığı talep edilebilecek her iki sigortalının ölüm tarihinin de 01.10.2008 tarihinden sonra olması gerektiği açıktır. Dolayısıyla, somut olayda davacının eşi ile babasının sigortalılık statüleri farklı olduğundan aylığa hak kazandığı açıktır." denilmiştir. Aynı konuya ilişkin uyuşmazlıklar yönünden aksi yönde çözüm getiren içtihatlar arasında sosyal güvenlik hakkının özüne ve Anayasal eşitlik ilkesine uygun bir yaklaşımla tercih yapılması gereği dikkate alınarak sonuca varılması gerekmiştir. Anayasa Mahkemesi'nin birçok kararında içtihat farklılıklarının adil yargılanma hakkı üzerindeki etkisi irdelenmiştir. (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 54). Adil yargılanma hakkı, uyuşmazlıkların çözümlenmesinde hukuk devleti ilkesinin gözetilmesini gerektirmektedir....
"İçtihat Metni" Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi - K A R A R - Uyuşmazlığın, ölenin hak sahiplerine bağlanan aylığa ilişkin bulunmasına ve davanın İş Mahkemesi sıfatıyla verilmiş olmasına göre, kararın temyiz incelemesi Dairemizin görevi dışındadır. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın temyiz incelemesini yapmakla görevli Yüksek 10.Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesine, 19.11.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Sosyal Güvenlik Kurumunca olayın iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde olayın ilgisi olan sigortalı veya hak sahipleri "olayın iş kazası olduğunun tespiti" istemli dava açabilecekleri gibi, Kurumca olayın iş kazası olarak kabul edilmesi halinde de olayın ilgilisi olan işverinin de "olayın iş kazası olmadığının tespiti " istemli dava açabileceği, gerek sigortalı veya hak sahiplerinin gerekse işverenin Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Kurulunca belirlenen sürekli iş göremezlik oranınca itiraz etmeleri halinde "sürekli iş göremezlik oranının tespiti" istemli dava açabilecekleri Dairemizin giderek Yargıtay'ın yerleşmiş kararları ile kabul edilmektedir. Açılacak bu davalarda davanın tarafları sigortalı veya hak sahipleri ile işveren ve hak alanını ilgilendirdiğinden Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığıdır....
ın ilk mahalli iskan komisyonu kararının alındığı tarihten önce (24.08.1995) Bağ-kur kaydının bulunduğundan bahisle hak sahipliğinin iptal edilmesinin idari istikrarın bozulmasına, kişinin ve toplumun devlete olan güven hissinin zedelenmesine yol açacağı açık olduğundan söz konusu prensip gözetilmeksizin tesis edilen dava konusu idari işlemde hukuka ve hakkaniyete uyarlık görülmemektedir” gerekçesiyle hak sahibi olarak belirlenmelerine dair 24.08.1995 tarih, 105 sayılı karar ile anılan hak sahipliğinin güncellenmesi için alınan 17.05.2006 tarih, 28 sayılı ve 24.11.2008 tarih, 28 sayılı kararların iptaline dair Türkoğlu Mahalli İskan Komisyonunun 13.12.2011 tarih, 2011/26 sayılı karara dair işlemin iptaline karar verildiği, anılan kararın Danıştay 8. Dairesince onanarak 28.11.2014 tarihinde kesinleştiği görülmektedir....
HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2020/24 KARAR NO : 2020/506 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : HAVZA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 23/10/2019 NUMARASI : 2018/286 ESAS - 2019/259 KARAR DAVA KONUSU : İş (Sigortalının Aylığa Hak Sahipliğinin Belirlenmesi İstemli) KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının 01/07/1997 tarihide davalı şirkette çalışmaya başlayıp iş akdinin davalı taraça bildirimsiz feshedildiğini, 01/09/2012 tarihine kadar aralıksız çalıştığını ancak bu çalışmalarının SGK 'ya eksik bildirildiğini, davacının Maarif Kaplıcaları olarak bilinen kaplıca işletmesinde kat görevlisi olarak çalıştığını, 1997 yılı Temmuz ayından itibaren çalışmasına rağmen işverence 01/08/2008 tarihide işe başlamış gibi gösterilip 2007 yılına kadar giriş çıkış yapılıyor gibi gösterilip 2007 yılından itibaren hizmetlerinin tam olarak bildirildiğini, davalının hamam işletmesinin ihalesini alamayışını sebep göstererek davacının...
Hukuk Dairesinin 05.11.2018 tarihli ve 2018/191 E., 2018/1708 K. sayılı kararı ile; davacının dava dışı Selim Kaplan’a ait işyerinden 01.11.2008-07.07.2009 tarihleri arasında Kuruma bildirilen 246 günlük sigortalılığının fiili çalışmaya dayanmadığı, bu yöndeki denetmen raporunun aksinin ispatlanamadığı ancak davacının sözü edilen sigortalılık süresinin iptal edilmesi nedeniyle 506 sayılı Kanun’un geçici 81/B-d maddesine göre aylığa hak kazanmasa da geçici 81/C maddesi gereğince 11.08.2014 tarihini takip eden ay başı olan 01.09.2014 tarihinden itibaren aylığa müstehak olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, davacının 11.08.2014 tarihini takip eden aybaşı olan 01.09.2014 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun'un geçici 81/C-bc maddesi gereğince aylığa müstehak olduğunun ve ödenmeyen aylıkların yasal faizi ile birlikte ödenmesi gerektiğinin tespitine, davacının yersiz ödeme borcunun hak ettiği...
İdare Mahkemesi 2015/2561 E -512 K sayılı karar ile İş Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilmesiyle bu davanın açıldığını bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davacının 05/08/2013 tarihi itibariyle aylığa hak kazandığının ve 05/08/2013- 01/05/2014 tarihleri arasında ödenmeyen aylıkların tespitiyle yasal faiziyle ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının gerekli şartları taşımadan yaşlılık aylığı için başvurusunun reddedildiğini, kurum işlemlerinin yerinde ve yasal mevzuata uygun olup, davanın reddi gerektiğini bildirmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece "...5510 sayılı yasa 28/8 . Maddesi 30/1....
Ancak, 2147 sayılı Kanun kapsamında, yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için sigortalının kesin dönüş yapması şartı aranmadığı, buna göre davacının 3201 sayılı Kanuna tabi borçlanma süresinin dışlanması durumunda bile, Türkiye’deki çalışma süresiyle 2147 sayılı Kanun uyarınca borçlandığı yurt dışı hizmet süresine göreyaşlılık aylığına hak kazanıp kazanmadığı irdelenmemiş, kazanması halinde, aylığa hak kazandığı tarihten sonra davacının Kuruma olan borcunun belirlenmesinde, 3201 sayılı Kanuna göre borçlandığı süreler karşılığında fazladan ödenen aylıkların dikkate alınması gerektiği gözetilmemiştir. Mahkemece, açıklanan tüm bu maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile hüküm kurulmuş olması isabetsizdir. O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
İş kazasında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi süresinde Kuruma bildirilmemişse, Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarından 10.maddeye göre sorumlu tutulması gerekir. Ancak, işverenin, 506 sayılı Yasanın 10. maddesine dayalı tazmin sorumluluğunun sınırlarının belirlenmesi konusuna çözüm getiren, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 15.03.1995 T., 1994/800 E., 1995/166 K. sayılı ilamında “...Hal böyle olunca mahkemece yapılacak iş, hak sahiplerinin işverenden isteyebileceği tazminat (tavan) miktarını önce kusur durumunu hiç gözetmeksizin belirlemek ve belirlenen tazminat miktarını geçmemek üzere davalının olaydaki kusursuzluğu dikkate alınarak Borçlar Kanununun 43 ve 44. maddeleri uygulanarak varılacak sonuç uyarınca rücu alacağına hükmetme...” gereği öngörülmüştür....
aylığının bağlanacağı hüküm altına alınmıştır. 3.Belirtilen açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, babası üzerinden aylık alma açısından hakkı doğuran olay eşinin vefat ettiği tarih olacağından, söz konusu tarihteki ilgili mevzuatın yukarıda belirtilen maddeleri uyarınca davacının çift aylığa hak kazanamadığı belirgindir....