Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Hukuk Genel Kurulu ve Dairemizin yerleşmiş içtihatlarında 506 Sayılı Kanunun 63’üncü maddesine göre tüm sigorta kollarından prim ödenerek çalışan sigortalının gerçek iradesine üstünlük tanınması gerektiği, tüm sigorta kolları prim oranının sosyal güvenlik destek primi oranlarından yüksek olması karşısında Kurumun sigortalının isteğini dikkate alarak, alınan primleri sosyal güvenlik destek primi olarak kabul edip mahsup işlemi yapması ve böylece yaşlılık aylığı almakta iken gerçekleşen çalışmaya geçerlilik tanıması gerektiği ve bunun sosyal güvenlik ilkelerine uygun olacağı üzerinde durulmuştur. Davaya konu somut olayda, davacı 30.11.2001 tarihinde işveren ... nezdindeki işten ayrıldığını bildirerek tahsis talebinde bulunmuş ve 01.01.2002 tarihinden itibaren kendisine yaşlılık aylığı bağlanmıştır....

    Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve “Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması” başlığını taşıyan 34. maddesinde, sigortalının evli olmayan, boşanan, dul kalan kızlarına ölüm aylığı bağlanabilmesi, bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmama veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olma koşullarına bağlanmış, “Aylık ve gelirlerin birleşmesi” başlıklı 54. maddede ise bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda, hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığının bağlanacağı hüküm altına alınmıştır....

      olan 01.07.2013 tarihinden itibaren aylığa hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir....

        Sigortalının 506 sayılı Kanunun geçici 81 inci maddesinin (B) bendine göre aylığa hak kazanma koşulları 18 yaş uygulamasına bakılmaksızın 20/3/1986 tarihli girişine göre 20 yıl, 42 yaş, 5075 gün olarak tespit edilmiştir. Sigortalı tahsis talebinde bulunduğu zaman bu şartlardan 20 yıllık sigortalılık süresi şartının yerine gelip gelmediğinin tespitinde sigortalının 18 yaşını doldurduğu 10/1/1987 tarihi sigortalılık başlangıç tarihi olarak dikkate alınacak ve 20 yıllık sigortalılık süre şartı bu tarihe göre belirlenecektir. Dolayısıyla, sigortalılık süresi 10/1/2007 tarihinde dolacaktır.”...

          Sigortalının 506 sayılı Kanunun geçici 81 inci maddesinin (B) bendine göre aylığa hak kazanma koşulları 18 yaş uygulamasına bakılmaksızın 20/3/1986 tarihli girişine göre 20 yıl, 42 yaş, 5075 gün olarak tespit edilmiştir. Sigortalı tahsis talebinde bulunduğu zaman bu şartlardan 20 yıllık sigortalılık süresi şartının yerine gelip gelmediğinin tespitinde sigortalının 18 yaşını doldurduğu 10/1/1987 tarihi sigortalılık başlangıç tarihi olarak dikkate alınacak ve 20 yıllık sigortalılık süre şartı bu tarihe göre belirlenecektir....

            Sigortalının 506 sayılı Kanunun geçici 81 inci maddesinin (B) bendine göre aylığa hak kazanma koşulları 18 yaş uygulamasına bakılmaksızın 20/3/1986 tarihli girişine göre 20 yıl, 42 yaş, 5075 gün olarak tespit edilmiştir. Sigortalı tahsis talebinde bulunduğu zaman bu şartlardan 20 yıllık sigortalılık süresi şartının yerine gelip gelmediğinin tespitinde sigortalının 18 yaşını doldurduğu 10/1/1987 tarihi sigortalılık başlangıç tarihi olarak dikkate alınacak ve 20 yıllık sigortalılık süre şartı bu tarihe göre belirlenecektir....

              Ancak, kontrol muayenesini Kurumun yazılı bildiriminde belirtilen tarihten başlayarak üç ay içinde yaptıran ve malullük veya sürekli göremezlik halinin devam ettiği tespit edilen sigortalının veya aylık ya da gelir bağlanmış olan malûl çocuğun kesilen aylık veya geliri, kesildiği tarihten başlanarak yeniden bağlanır. Kontrol muayenesini Kurumun yazılı bildiriminde belirtilen tarihten üç ay geçtikten sonra yaptıran ve malullük veya sürekli göremezlik halinin devam ettiği tespit edilen sigortalının malullük aylığı veya yeni sürekli göremezlik derecesine göre hesaplanacak geliri, gelir veya aylık bağlanan çalışamayacak durumda malûl çocukların ise almakta oldukları gelir veya aylık, rapor tarihinden sonraki aybaşından başlanarak yeniden bağlanır.”...

                Sigortalının hak sahibi olarak babasından aldığı ölüm aylığı dışında, kocasından, çocuklarından da ölüm aylığı veya geliri alması olanaklıdır. Yasa, temelde davacının kendisinin çalışması veya yaşlılık aylığına hak kazanması durumunda artık sigortalının, anasının veya babasının desteğine ihtiyacı kalmadığını kabul etmektedir. Aksine yorum, aktüeryal dengeler bakımından da olumsuz sonuçlara yol açar ki nitekim bu husus, bozma ilamına esas gerekçenin yazılması gerekli süre içerisinde verilen Hukuk Genel Kurulu'nun 13.02.2013 gün 2012/21-742 esas, 2013/228 karar sayılı kararında da aynen kabul edilmiştir. Mahkemece, davacının kendi çalışmasına dayanan bir aylık veya gelir almaması nedeniyle, babasından aldığı ölüm aylığının kesilemeyeceği kabul edilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya aykırı olmuştur. O halde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....

                  açıldığı anlaşılmakta olup, sonucu itibarıyla 506 sayılı Kanun hükümleri gereğince aylığa hak kazanıldığının tespiti ve aylıkların yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemine ilişkin davada mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacının, yaş, prim ödeme gün sayısı ve sigortalılık süresi bakımından 01.10.2005 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığı benimsenerek 01.10.2005 – 01.06.2008 dönemi yönünden biriken aylıkların yasal faiziyle birlikte hüküm altına alındığı belirgindir....

                    Yaşamını yitiren sigortalının eş, çocuk, anne, babasına ölüm sigortasından aylık tahsisi yapılabilmesi için öncelikle hak sahipliği sıfatının kazanılması gerekmekte, bunun için hak sahiplerine ilişkin aylık bağlama koşullarının sağlanıp sağlanmadığına bakılmakta, başka anlatımla bu koşulları tümüyle yerine getiren kişi hak sahipliği sıfatını kazanmakta, anılan sıfata sahip kişilere, sigortalıya ait tahsis şartları da gerçekleşmişse aylık bağlanabilmektedir. Şu durumda yukarıda sıralanan maddeler ve sosyal güvenlik hukuku ilkeleri dikkate alındığında yasal mevzuat ve aylık bağlama koşulları kendi içerisinde ayrıştırılmalı, sigortalıya ait şartlar sigortalının ölüm günü itibarıyla yürürlükte olan yasal mevzuat kapsamında değerlendirilmeli, hak sahiplerine ilişkin koşullar ise hak sahipliği sıfatının kazanıldığı tarihte yürürlükte olan yasal düzenlemeler çerçevesinde irdelemeye tabi tutulmalıdır....

                      UYAP Entegrasyonu