WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 20'nci maddesinin üçüncü fıkrasında, 55’inci maddenin ikinci fıkrasındaki güncellemeden sözedilmeksizin, sigortalının almakta olduğu sürekli işgöremezlik gelirinin 34.madde hükümlerine göre hak sahiplerine gelir olarak bağlanacağı hükme bağlanmıştır....

    Somut olayda, davacının geçimi sağlığında sigortalı oğlu tarafından sağlanmadığı için ölüm tarihi olan 29/05/2003 tarihinde ölüm aylığına hak kazanamamaktadır. 06/08/2003 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik davacı lehine hükümler getiriyor ise de davacının 01/07/2005 tarihinden itibaren almakta olduğu yetim aylığı bulunduğundan Kuruma talepte bulunduğu kabul edilen Ekim 2005 ve aylık bağlanmasına karar verilen Kasım 2005 tarihlerinde söz konusu değişiklik gereğince de aylık almaya hak kazanamadığı, davacının lehine getirilen değişikliğe göre 06/08/2003-01/07/2005 tarihleri arasında aylığa hak kazanabileceği ancak bu döneme ilişkin olarak da davacının talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....

      İş Mahkemesi Tarihi : 12.12.2013 No : 2008/153-2013/859 Dava, 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık süresinin belirlenmesi, aylığa hak kazandığının ve ödenmeyen aylıkların ödenmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir. Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davacıdan alınmasına, 10.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        Bu risk hak sahibi konumunda olan dul eş ve yetim çocuk yönünden etkili olacaktır. Sigortalının ölümü ile birlikte sağ kalan hak sahibi aile bireyleri gelir kaybına uğrayacak bu nedenle sosyal güvenlik yönünden bir korumaya gereksinim duyacaklardır. İşte bu noktada ölüm sigortası ile risk altında olan hak sahiplerinin sosyal güvenlik hakları koruma altına alınmıştır. Ancak sosyal güvenlik hakkının kullanımı yasa ile sınırlanmış ve belirli koşulların varlığına bağlanmıştır. Sigortalının ölümü ile birlikte sosyal güvenlik hakları koruma altına alınan hak sahiplerinin de ölüm sigortasından yararlanabilmeleri için kanun koyucu tarafından belirli sınırlamalar getirilmiştir....

          Mahkemece, bozma ilamına uyulup davanın kabulü ile, davacının 12/01/2010 tarihi itibariyle 506 sayılı kanun kapsamında SSK hizmetlerinden dolayı emekliliğe hak kazandığının tespitine, davacının 01/02/2009-31/12/2009 tarihleri arasında çakışan sigortalılığı sebebiyle Bağ-kur sigortalısı sayılamayacağının ve bu döneme ilişkin prim borcunun bulunmadığının tespitine ve davacının 09/05/2003-31/01/2009 tarihleri arasında sadece vergi kaydından dolayı Bağ-Kur sigortalısı sayılamayacağının tespitine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, davacının sigortalılığının tespitine ilişkin kurulan hüküm yerinde ise de, 506 sayılı Yasa'nın 62. maddesine göre yaşlılık aylığı, sigortalının, aylık bağlanması için Kurumda yazılı istekte bulunduğu tarihi takip eden aybaşından başlayacağı dikkate alınmaksızın tahsis talep tarihi itibari ile aylığa hak kazandığının tespitine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....

            Mahkemece; davacının, 10.10.1991 tarihinde askerlik borçlanmasını yapmış olduğundan bu borçlanmanın geçerli olduğunun tespiti ile bunun iptaline ilişkin Kurum işleminin iptaline, 02.01.2013 tarihinden itibaren emekli maaşı almaya hak kazandığının tespiti ile davacıdan yapılan askerlik tahsilatının mükerrer olması nedeniyle ikinci defa yapılan 3.445,20 TL tahsilatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bunun aksine ilişkin Kurum işlemlerinin iptaline karar verilmiştir. Dosya kapsamına göre mahkemece verilen hüküm yerinde ise de; 506 sayılı Yasa'nın 62. maddesine göre; yaşlılık aylığının, sigortalının aylık bağlanması için Kurum'a yazılı istekte bulunduğu tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacağı dikkate alınmaksızın, tahsis talep tarihi itibari ile aylığa hak kazandığının tespitine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir....

              Diğer taraftan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve “Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması” başlığını taşıyan 34. maddesinde, sigortalının evli olmayan, boşanan, dul kalan kızlarına ölüm aylığı bağlanabilmesi, bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmama veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olma koşullarına bağlanmış, “Aylık ve gelirlerin birleşmesi” başlıklı 54. maddede ise bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda, hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığının bağlanacağı hüküm altına alınmıştır....

                Bilahare 21.01.2010 mahsup tarihi itibarıyla, davacı sigortalının hak ettiği 33.102,18 TL birikmiş yaşlılık aylıklarından, önce anılan 31.894,29 TL kurumun asıl aylık alacağı düşülmüş, bakiye 1.207,89 TL ise, yukarıda belirtilen işlemiş faiz alacağından mahsup edilmek suretiyle, davacı borcunun 33.149,51 TL olarak Kurum tarafından belirlendiği anlaşılmaktadır....

                  Yine aynı yönetmeliğin; “Tahsis Talep Tarihi” başlıklı 67 nci maddesinin 3 üncü fıkrasında “Aylığa hak kazanılmış ve aynı ay içinde olmak kaydıyla, tahsis talep tarihinden sonra işinden ayrılan veya işyerini kapatan sigortalıların tahsis talepleri de geçerli sayılır” hükmüne, 7 nci fıkrasında “Tahsis talep tarihinde Kanunda yaşlılık aylığı için belirlenen yaş ve sigortalılık süresi şartlarından birini yerine getirememiş olan, ancak yerine getirilemeyen şartı tahsis talep tarihinden itibaren bir ay içinde yerine getiren sigortalının tahsis talebi, bu şartın yerine getirildiği tarih itibarıyla geçerli sayılır.” hükmüne yer verilmiştir....

                  K A R A R Dava 02.11.2000 tarihinde meydana gelen kazası sonucu sürekli göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulu tarafından belirlenen %12,10 oranındaki sürekli göremezlik oranı esas alınarak sigortalının maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece davacının tazminatının hesaplanmasına esas alınacak sürekli göremezlik oranının tespitinde hataya düşüldüğü görülmektedir. Somut olayda, kazası olduğu iddia olunan olayın, Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirildiği ve yapılan müfettiş tahkikatı ile kazası sayıldığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, davacı sigortalının sürekli göremezlik oranının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır....

                    UYAP Entegrasyonu