KARAR Davacılar, murislerinin davalı bankadan 2006 yılında 10 yıllık iki adet kredi kullandığını, kredi kullandırılırken banka tarafından sigorta yapıldığını, ancak murisleri vefat ettiğinde kredi borcunu kendilerinin ödemek zorunda kaldığını söyleyerek, zararlarının tazminine karar verilmesini istemişlerdir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı banka tarafından temyiz edilmiştir. Davacılar, murislerinin davalı bankadan kullandığı konut kredisi nedeniyle hayat sigortası yaptırdığını, davalı bankanın prim borcunu murislerinin vadesiz hesabından çekildiğini ileri sürerek murislerinin vefatından sonra Hayat sigortasının karşılaması gerektiğini ileri sürmüştür....
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında mahkemece, iş müfettiş raporu ile tazminat dosyasında alınan kusur raporu arasında çelişki oluştuğu gözetilerek, öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının oluş şekli ve maddi olgu tereddütsüz belirlenmeli, kusur oran ve aidiyetleri; iş kazasının gerçekleştiği iş kolu ile iş güvenliği alanında uzman kişilerden seçilecek bilirkişi kurulundan kusur raporu aldırılmak suretiyle maddi oluşa ve Kanuna uygun olarak belirlenmeli ve çelişki giderildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gereğinin gözetilmemesi isabetsiz bulunmuştur. B-506 sayılı Yasa'nın 92. maddesi, “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık ve gelirlerden yüksek olanın tümü, eksik olanın da yarısı bağlanır....
Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı kararı ile 26.maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonrasında, Kurumun rücu hakkının, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı, ya da, hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, Kurum tarafından gönderilen peşin değer cetvelindeki gelire girme tarihi itibariyle bağlanan gelirin ilk peşin değerinin kusur karşılığı ile sorumlu olduğu gözetilmesi gerekirken, ilk peşin değerin artışları da içine alacak şekilde hatalı belirlenmesi isabetsizdir....
Maddeye göre, “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.” 21. maddede düzenlenen Kurum alacağının hukuki niteliği, kanundan doğan basit rücu alacağıdır....
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; sigortalı ...'ın meslek hastalığı maluliyetinin %57 oranından %73'e arttığı, davacı sigortalının dava açıldıktan sonra 21.05.2012 tarihinde vefat ettiği, bu terihten sonra davayı sigortalının murislerinin takip ettiği, meslek hastalığının oluşumunda %95,72 oranında davalı işverenlik kusurunun, %4,28 oranında da kaçınılmazlık faktörünün etkili olduğu anlaşılmıştır. Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile sigortalı yakınlarına verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir....
Benzer şekilde, işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek, ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı), asıl işveren olmayacağından, alt - asıl işveren ilişkisi de bulunmayacaktır. Burada önemli olan yön “devir” olgusudur. Devirden amaçlanan, yapılmakta olan işin, bölüm ve eklentilerinden tamamen bağımsız bir sonuç elde etmeye yönelik, işi alana bağımsız bir işveren kimliği kazandıracak bir işin devridir. Diğer iş yerlerinde sigortalı çalıştırması nedeniyle “işveren” sıfatına sahip olan kişi, devredilen iş dolayısıyla işverenlik sıfatına sahip olmadığı için asıl işveren olarak sorumlu tutulamayacaktır. Aynı şekilde, işi alan kişinin de işverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Alınan işte sigortalı çalıştırmayıp, tek başına işi yürüten kişi alt işveren olarak nitelendirilemeyecektir....
Eldeki davada belirtilen hususlar ışığında, Mahkemece raporlar arasında çelişki giderilecek şekilde işverenin de kusuru irdelenerek kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınmalı, ancak dava dışı 3.kişilerle arasında teselsül sorumluluğunun olmayacağı gözönünde tutulmalı, sonucuna göre karar verilmelidir. 2-Öte yandan, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasanın 21. maddesine göre “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verildi. Hükmün davalı tarafından temyizi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dava, trafik iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelir ve sigortalı için yapılan tedavi gideri nedeniyle oluşan Kurum zararından sigorta şirketi tararfından davadan önce yapılan ödeme tutarı düşüldükten sonra bakiye asıl alacak için 99.341,93 TL nin ve sigorta şirketinin ödeme tarihi olan 24.8.2010 tarihine kadar işlemiş faizi tutarı olan 3.568,35 TL'nin davalıdan tahsili istemine ilişkindir....
Dava, 27.11.2011 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle hak sahiplerine bağlanan gelir ve yapılan masraflardan nedeniyle oluşan kurum zararının davalı işverenden tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte olan 5510 sayılı Kanunun 21.ve 76. maddeleridir. 5510 sayılı Kanunun “İş Kazası ve Meslek Hastalığı İle Hastalık Bakımından İşverenin ve Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu” başlıklı 21/1. maddesine göre; İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir....
Peşin değer, gelecekte ödenecek gelirlerin, yaş, kesilme ihtimali ve Kurumca belirlenecek iskonto oranı dikkate alınarak hesaplanan tutarını ifade etmekte olup, Kurum iş kazası ya da meslek hastalığı ile malullük sonucu sigortalılara ve bunların ölümü halinde hak sahiplerine yaptığı her türlü ödemelerle bağlamış bulunduğu gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerini, zarara sebep olan işveren ya da üçüncü kişilere rücu etmektedir. Kurumun, sigortalı veya hak sahiplerine bağladığı ilk peşin sermaye değerli gelirden fazlasını isteme hakkı bulunmadığı gibi, Kurumun ödemediği veya ödemeyecek olduğu gelir kesimini rücuan isteyemeyeceği yönü de, tazmine yönelik davada gözetilmesi gereken genel ilkeler arasında bulunmaktadır. Somut olayda; iş kazasına uğrayan sigortalı ...’ın %43 sürekli iş göremezlik derecesine göre gelir bağlandığı, yapılan kontrol muayenesi sonucu 20. 05.2005 tarihinden itibaren sürekli iş göremezlik derecesinin %15’e düştüğü anlaşılmaktadır....