Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalıya ait işyerinde kalıpçı olarak çalışırken 14/08/2014 tarihinde amirinin emri ile malzeme almaya gittiği esnada vinçten indirilen demir malzemenin altında kalması sonucunda kazası geçirdiğini, vinçten malzeme indirileceğine dair hiçbir uyarı, ikaz, bilgi verilmediğini, yetkililer tarafından işçinin uzmanlık alanı olmayan diğer işler de de görevlendirmeler yapıldığını, söz konusu kazasının bu şekilde gerçekleştiğini, davalı işverenin kazasında tam kusurlu olduğunu, alması gereken önlemleri almadığını, müvekkilinin bu elim verici kazasının mağduru olduğunu, kazası boyunca davacıya gerekli destek verilmediğini belirterek, 1.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir....

Dosya kapsamından SGK Başkanlığınca davaya konu zararlandırıcı olay nedeniyle inceleme başlatılıp başlatılmadığına, inceleme başlatılmış ise zararlandırıcı olayın Kurumca işkazası sayılıp sayılmadığına dair bir kayda rastlanmamıştır. 5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde İş kazasının 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5 nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği bildirilmiştir...

    HD tarafından 25.12.2019 tarih ve 2018/2111 esas ve 2019/2966 karar sayılı kararı ile 6100 sayılı HMK 353/1- b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verildiği, dolayısıyla icra takibinin iptali davası açılmasında davacı yönünden hukuki yarar yoksa da, davada aynı zamanda kazasının süresinde bildirildiği ve bu nedenle Kuruma borçlu olmadığının tespitinin de istenmesi nedeniyle davacının menfi tespit istemi bakımından hukuki yararının bulunduğu sonucuna varılmıştır. Sigorta müfettişi tarafından düzenlenen rapor, davacı tarafından düzenlenen kazası bildirim formu ve tüm dosya kapsamına göre davacıya ait işyerinde çalışan sigortalı Serkan Büyükturgay'ın 11.08.2012 tarihinde kazası geçirdiği ve kazasının 13....

    Davacının davanın kazası olduğuna ve tazminat taleplerine ilişkin istinaf itirazının değerlendirilmesinde; dosya içeriğine göre; İzmit Sosyal Güvenlik Merkezinin 24/03/2020 tarihli yazısı ile davacının 07/09/2014 tarihinde geçirmiş olduğu kazası neticesinde 27/03/2017 tarihli müfettişi raporuna göre maruz kaldığı kazanın kazası kapsamında değerlendirilemeyeceği belirtildiğinden 01/07/2015 tarihi itibariyle davacının gelirlerinin durdurulduğu, bunun üzerine davacının Gebze 2. İş Mahkemesi'nin 2017/361 Esas,2018/211 K sayılı dava dosyası ile kazasının tespiti talebinde bulunduğu, bu mahkemece davacının kendi ihtiyacı ve menfaati için yol kenarında davalı şirkete ait olmayan panoda asılı sarkmış afişi almak isterken panodan düşerek yaralanma olayının Kanunu kapsamında kazası olarak değerlendirilemeyeceğinden davanın reddine karar verildiği, davacının kararı temyizi üzerine Yargıtay 21....

    Mahkemenin, davacıya kazasını Kuruma ihbarda bulunmak ve kazası olarak kabul edilmediği taktirde Kurum aleyhine kazasının tesbiti davası açmak için mehili öngören 29.04.2010 tarihli ara kararında, kesin mehil verilmediği gibi kesin mehile uyulmamasının yasal sonuçları açık biçimde belirtilmemiş olduğundan ortada yöntemince verilmiş kesin bir mehilin varlığından söz edilemeyeceği cihetle davacının Kuruma başvurması ve gerektiğinde dava açmasına imkan verilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Yapılacak , bozma ilamında beliltildiği gibi davacıya kazasını Kuruma ihbarda bulunmak ve kazası olarak kabul edilmediği taktirde Kurum aleyhine kazasının tesbiti davası açmak için usulüne uygun olarak kesin süre vermek ve sonucuna göre karar vermektir. O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır....

      Bir olayın kazası olup olmadığının açık bir şekilde ortaya konulması, zararlandırıcı olaya dair yapılacak yargılamada mahkemelerin görevine ilişkin de neticelerinin bulunması nedeniyle önem arz etmektedir. 5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde İş kazasının 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5 nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde bu sürenin kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği, 5510 sayılı Yasa...

        İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüyle aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalı; kaçınılmazlık olgusunun ise, güvenliği mevzuatı ve teknolojinin öngördüğü tüm önlemlerin alınmasına karşın kazasının gerçekleşmesinin önlenemediği durumlarda kabul edilebileceği yönü gözetil-melidir....

          Somut olayda, kazasının tespitine dair kesinleşen dosyada alınan 30.12.2008 tarihli heyet raporu ile, bu dosyada alınan 15.06.2010 tarihli heyet raporlarında birbirini doğrular mahiyette, davalı işverenin kazasının gerçekleşmesinde %10 oranında kusurlu olduğu tespit edilmişken; hesap bilirkişisi tarafından tanzim edilen 30.03.2011 tarihli kök rapor ile 01.08.2014 tarihli ek raporlarda %100 davalı kusuru üzerinden hesap yapılarak çelişkiye düşüldüğü anlaşılmaktadır. Yapılacak ; davacının talebini aşmamak koşuluyla, kazasının gerçekleşmesinde davalı işveren şirketin %10 kusurlu olduğu dikkate alınarak, bu kusur oranı üzerinden davacının maddi zararını hesaplattırmak ve Kurumca sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin, davalı işverenin kusuruna isabet eden rücuya tabi kısımını maddi zarar miktarından indirerek, davacı tarafın temyizi olmadığı gözetilerek usuli kazanılmış haklara riayetle bir karar vermekten ibarettir....

            Ayrıca davacı hakkında tüm tedavi evrakları temin edilerek adli tıp uzmanı, beyin ve sinir cerrahi uzmanı doktor ve güvenliği uzmanından oluşan bilirkişi kurulundan heyet raporundu , davacının bel ve omurgasındaki önceki rahatsızlıklarının 2017 yılında tespit edilen ve 2018 yılı Ocak ayında ameliyat edilen rahatsızlığı ile ilgisinin olmadığı, kazasına konu 2017 yılında tespit edilen rahatsızlığının akut nitelikte olduğu, önce ile bağının olmadığının belirlendiği anlaşılmakla , davanın kabulüne ve kazasının tespitine karar verilmesi yönündeki ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır. İş kazası kaza nedeniyle oluşan maluliyet oranının belirlenmesi için öncelikle kazasının tespitine ilişkin kararın kesinleşmesi gerektiği, aşamada maluliyetin tespiti talebinin ön şart yokluğundan usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmuştur....

            Ayrıca davacı hakkında tüm tedavi evrakları temin edilerek adli tıp uzmanı, beyin ve sinir cerrahi uzmanı doktor ve güvenliği uzmanından oluşan bilirkişi kurulundan heyet raporundu , davacının bel ve omurgasındaki önceki rahatsızlıklarının 2017 yılında tespit edilen ve 2018 yılı Ocak ayında ameliyat edilen rahatsızlığı ile ilgisinin olmadığı, kazasına konu 2017 yılında tespit edilen rahatsızlığının akut nitelikte olduğu, önce ile bağının olmadığının belirlendiği anlaşılmakla , davanın kabulüne ve kazasının tespitine karar verilmesi yönündeki ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır. İş kazası kaza nedeniyle oluşan maluliyet oranının belirlenmesi için öncelikle kazasının tespitine ilişkin kararın kesinleşmesi gerektiği, aşamada maluliyetin tespiti talebinin ön şart yokluğundan usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmuştur....

            UYAP Entegrasyonu