Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Anayasa Mahkemesi Kararlarının Özelliği ve Geriye Yürümezliğinin İrdelenmesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 153/2. fıkrasında; Anayasa Mahkemesinin, bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemeyeceğini vurguladıktan sonra aynı maddenin 5. fıkrasında da “iptal kararlarının geriye yürüyemeyeceği” açıklanmıştır. Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararları, İdari Yargıda verilen iptal kararlarından farklı bir özelliğe sahiptir. İdari Yargıda asıl olan iptal kararlarının geriye yürümesi yani iptal edilen idari işlemin doğduğu andan itibaren yok sayılması esas alınmasına karşın, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürümemesi asıldır. Bu bakımdan İdari Yargıdaki iptal kararları beyan edici, açıklayıcı nitelikte olduğu halde Türk Anayasa Yargısındaki iptal kararları genelde kurucu (inşai-yenilik doğurucu) niteliktedir....

    Anayasa Mahkemesi Kararlarının Özelliği ve Geriye Yürümezliğinin İrdelenmesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 153/2. fıkrasında; Anayasa Mahkemesinin, bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemeyeceğini vurguladıktan sonra aynı maddenin 5. fıkrasında da “iptal kararlarının geriye yürüyemeyeceği” açıklanmıştır. Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararları, İdari Yargıda verilen iptal kararlarından farklı bir özelliğe sahiptir. İdari Yargıda asıl olan iptal kararlarının geriye yürümesi yani iptal edilen idari işlemin doğduğu andan itibaren yok sayılması esas alınmasına karşın, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürümemesi asıldır. Bu bakımdan İdari Yargıdaki iptal kararları beyan edici, açıklayıcı nitelikte olduğu halde Türk Anayasa Yargısındaki iptal kararları genelde kurucu (inşai-yenilik doğurucu) niteliktedir....

      sayılı kararı ile iptal kararı verilmesi üzerine davacı tarafından, göreve atanmak amacıyla yaptığı başvuru tarihi olan 28/08/2013 tarihi ile göreve başladığı 25/02/2015 tarihi arasında yoksun kalınan parasal haklarının işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12. maddesi uyarınca iptal ve tam yargı davalarının birlikte veya iptal davası sonuçlandıktan sonra tam yargı davası açılması mümkün olduğundan, söz konusu iptal kararı üzerine ve iptal edilen işlemden kaynaklanan iş bu tam yargı davasına ilişkin uyuşmazlığın görüm ve çözümünde, aynı Kanun'un 36. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca Ankara İdare Mahkemesinin yetkili olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle; davanın görüm ve çözümünde Ankara İdare Mahkemesinin yetkili olduğuna, dava dosyasının Ankara ... İdare Mahkemesine gönderilmesine, kararın Mardin ......

        Bu durumda; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12. maddesi uyarınca iptal ve tam yargı davalarının birlikte veya iptal davası sonuçlandıktan sonra tam yargı davası açılması mümkün olduğundan, söz konusu iptal kararı üzerine ve iptal edilen işlemden kaynaklanan iş bu tam yargı davasına ilişkin uyuşmazlığın görüm ve çözümünde, aynı Kanunun 36. maddesinin (a) fıkrası uyarınca, Ankara İdare Mahkemesinin yetkili olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle; davanın görüm ve çözümünde Ankara İdare Mahkemesinin yetkili olduğuna, dava dosyasının Ankara ... İdare Mahkemesine gönderilmesine ve kararın Van ... İdare Mahkemesine ve taraflara bildirilmesine, 29/03/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

          K A R A R Asıl dosyada dava; davacının ( birleşen dosya davalısının) müfettiş tahkikatı sonrası iptal edilen çalışmalarının tespiti istemine, birleşen dosyada ise; davalı kurumun( birleşen dosya davacısının) davacıya yapılan 26.871,18 TL yersiz maaş ödemesinin yasal faizi ile birlikte tahsili talebine ilişkindir. Mahkemece, asıl dava dosyasındaki davanın kabulü ile 12.03.2013 tarih ve B.Ş 32 sayılı rapor doğrultusunda davacının sigortalılık kaydını iptal eden kurum işleminin iptali ile iptal edilen sigorta sürelerinin ve emekliliğin geçerli olduğunun tespitine, birleşen dava davacısının talebinin reddine karar verilmiştir. Somut olayda, davacının iptal edilen bildirimlerinin yapıldığı ... sicil numaralı işyeri bordro tanıkları yerine ... sicil numaralı işyeri çalışanlarının dinlenmesi, davacının iptal edilen çalışmalarının fiili olup olmadığına dair yeterli inceleme yapılmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur....

            Mahkemece, iddia ve dosya kapsamına göre, zayi nedeniyle iptal davasının hamilin senetten kaynaklanan haklarını korumasına ve haklarını temin etmesine yönelik olduğu, ilgili maddeden tahsil ettiği seneti kaybeden hamilin bu dava açacağı anlamı çıkmadığı, dava hasımsız dava niteliğinde olduğundan, 3. kişiler açısından kesin hüküm doğurmadığından, mahkemece iptal kararı verilse dahi yasal çerçevede seneti elinde bulunduran kişi keşideci, lehtar veya kendisinden önceki cirantalara müracaat edebileceği, alınan iptal kararının senetten kaynaklanan meşru hamilin haklarını sona erdirmeyeceği, ayrıca iptal kararı verilmemiş olması da, davacıyı ileride gerçekleşmesi muhtemel haksız takipte menfi tespit davası açmasına engel olmayacağı, yasa koyucunun iptal davasına gerek duymasının en önemli nedeninin iptal kararı sonrası hakkın hamil tarafından senetsiz tahsilini veya yeni bir senet düzenlenmesini sağlamak olduğu ve iyi niyetle, iptal kararı getiren hamile ödeme yapan borçluyu, seneti ele geçiren...

              Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava, zayi nedeniyle iptaline karar verilen bonolara dayalı alacak davası olup, işbu davanın görülebilmesi için öncelikle zayi nedeniyle iptal kararının iptal edilmesi gerekir. Her ne kadar davacı tarafından bu dava açılmadan önce böyle bir dava açılmamışsa da bu husus yargılama sırasında da davacı tarafından yerine getirilebilir. Bu itibarla mahkemece davacıya zayi nedeniyle iptal kararının iptali için dava açmak için HMK'nın 165/2. maddesi uyarınca uygun süre verilerek sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, zayi nedeniyle verilen iptal kararının iptali davasında tartışılacak olan kötüniyet olgusunun işbu davada tartışılarak karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 2-Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir....

                Aksi halde, dava konusu olayda olduğu gibi, idari işleme karşı bu işlemden yararlananlar tarafından iptal davası açılabileceğinin kabul edilmesi halinde, açılacak iptal davasında menfaat ihlali koşulu oluşmayacağından, bu davalarda subjektif ehliyet nedeniyle idari işlemin hukuki denetim dışında kalması sonucu doğacaktır. Böylece her iki durumda da, subjektif ehliyet bulunmadığının kabul edilmesi nedeniyle idari işlemlerin hukuki denetiminin iptal davaları yoluyla gerçekleştirilmesi mümkün olmayacaktır. Buna göre, Danıştay'ın yerleşik içtihatları uyarınca, iptal davalarında dava konusu edilen idari işlemler ile davacılar arasında meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi bulunması gerekmekle birlikte, subjektif ehliyet sorunu nedeniyle bir kısım işlemlerin hukuki denetim dışında kalma olasılığının bulunduğu durumlarda, menfaat ihlalinin idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek biçimde yorumlanması zorunludur....

                  Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve "İptal kararlan geriye yürümez" kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı, çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır. Ancak geriye yürümezlik ilkesinin en önemli istisnası, Anayasa’nın 152. maddesindeki somut norm denetimidir. Madde uyarınca mahkeme önüne gelen uyuşmazlıkta Anayasa aykırılık iddiasını ciddi görülür ve Anayasa Mahkemesine iptal için başvuru yapılırsa; Anayasa Mahkemesi tarafından iptal kararı verildiğinde, iptal kararına uymak zorundadır....

                    İptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesi, Anayasa Mahkemesi’nin 12/12/1989 tarih, 1989/11-48 Esas Karar sayılı kararında “Türk Anayasal sisteminde, "Devlete güven" ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir karmaşaya neden olmamak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır.” şeklinde ifade edilmiştir. Anayasadaki bu düzenlemeden güdülen amaç, iptal edilen kanuna dayanılarak, daha önce yapılan işlemlerin geçerliliklerini koruyacağıdır. Ancak iptal kararının geriye yürümeyeceğini mutlak olarak anlamak ya da kabul etmek mümkün değildir. Bir kere iptal kararları geriye yürümeyecekse, dava mahkemelerinin davaları durdurarak sorunu Anayasa Mahkemesine havale etmesinin bir anlamı olmayacaktır (Teziç, Erdoğan: Anayasa Hukuku, ..., 2003, s.214)....

                      UYAP Entegrasyonu