Borçlu kendisine gönderilen ihtara 8 gün içinde itiraz etmezse, hesap özetinde bildirilen alacak kesinleştiğinden icra mahkemesinde alacağın esası yönünde bir inceleme yapılamaz. Ancak, ihtarnamenin düzenlenme tarihinden temerrüt tarihine kadar talep edilen akdi faize ve temerrüt tarihinden takip tarihine kadar talep edilen temerrüt faizine itiraz hakkı vardır. Öte yandan borçlu, hesap kat ihtarı tebliğ tarihinden takibin kesinleştiği tarihe kadar varsa itfa itirazlarını bildirebilir. Ancak itfa itirazının İİK'nun 149/a maddesi göndermesi ile aynı Kanun'un 33/1. maddesinde yazılı nitelikteki belgelerle ispatlanması zorunludur. Ayrıca yapılan itfaların da TBK'nun 100. maddesi uyarınca öncelikle faiz ve fer'i alacaklara mahsubu gerekir. Somut olayda borçluya noter aracılığı ile gönderilen hesap kat ihtarının 24.07.2013 tarihinde kredi sözleşmesindeki adrese tebliğ edildiği, borçlunun hesap özetine 8 günlük süre içinde itiraz etmediği anlaşılmıştır....
İİK'nın 33/1. maddesinde, icra emrinin tebliği üzerine borçlu yedi gün içinde dilekçe ile icra mahkemesine başvurarak borcun zamanaşımına uğradığı veya imhal veya itfa edildiği itirazında bulunabilir. İtfa veya imhal iddiası yetkili mercilerce re'sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş, yahut icra dairesinde veya icra mahkemesinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle tevsik edildiği takdirde icranın geri bırakılmasına karar verileceği hükmü düzenlenmiştir. İlama dayalı takipte borcun ödendiği iddiası, İİK'nın 33. maddesinde belirtilen belgeler ile ispat edilmelidir. Borçlunun itfa itirazının kabul edilebilmesi için ödeme belgelerinde takibe konu alacak için yapıldığına dair açık atıf bulunması zorunludur. Yargıtay 12....
İcra Dairesinin 2020/8371 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklı T3 tarafından T1 Şirketi hakkında 27/10/2020 tarihinde genel haciz yoluyla 540,000,00 TL'nin tahsili için takip başlatıldığı, ödeme emrinin davacı borçlu şirkete e-tebliğ mazbatasıyla 01/11/2020 tarihinde tebliğ edildiği, takibe itiraz evrakının bulunmadığı, davanın 05/07/2021 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. İİK.nun 71/1. maddesine göre, borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve fer'ilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal veya talikini her zaman icra mahkemesinden isteyebilir. Bu istemin kabul edilmesi için itfa itirazının İİK.nun 71/1.maddesinde açıklanan nitelikte bir belge veya alacaklının kabul beyanıyla kanıtlanması zorunludur. HMK'nın 33. maddesi gereğince hukuki tavsif hakime aittir....
Hukuk Dairesi 21.11.2018 tarih ve 2017/8746 E., 2018/11938 K. sayılı kararında aynı yönde şu değerlendirmeleri yapmıştır: "Öte yandan, İİK'nun 169/a-1. maddesi gereğince de; borcun bulunmadığı veya itfa yahut imhal edildiği resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile kanıtlandığı takdirde, mahkemece itiraz kabul edilir. Öte yandan, Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre, sunulan ödeme belgesinin takip konusu borçla ilgili olarak verildiğinin kabul edilebilmesi için, belgede, takip dayanağına açıkça atıf yapılması zorunludur." (Yar. 12. HD, 21.11.2018, 2017/8746 2018/11938 E-K) Davacının mahkememize başvurusu, borcun olmadığından bahisle borca itiraz olup, borca itirazın, İİK'nun 169/a-1 maddesinde yazılı belgeler ile ispatı zorunludur....
Yine Madde 169/a maddesi de "(1)İcra mahkemesi hâkimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hâkim, duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı hâlinde itirazı kabul eder. İcra mahkemesi hâkimi yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı verir" hükmünü düzenlemiştir....
olup, devir işlemleri yapılana kadar alacaklının önceden koymuş olduğu sermayeyi teminat altına almak amacıyla verilen bir senet olduğunu, takibe konu senedin teminat altına aldığı borcun hisse devri ile itfa olduğunu, davacı müvekkillerinin alınan paranın karşılığı olan hisselerin devrine ilişkin edimlerini taahhüt edilen şekilde ve tarihte yerine getirdiklerini, davalı alacaklının takip başlatmakta iyiniyetli olmadığını ileri sürerek takibin iptali ile alacağın en az %40'ı oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir....
İİK’nın “borca itiraz” başlıklı 169. maddesinde de “Borçlu, 168 inci maddenin 5 numaralı bendine göre borca karşı yapacağı itirazını bir dilekçe ile icra mahkemesine bildirir. Bu itiraz satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz” hükmü yer almaktadır. İİK'nın 71. maddesinin 1. fıkrası ise "Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve ferilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal veya talikini her zaman icra mahkemesinden istiyebilir" şeklinde düzenlenmiştir. Bu yasal düzenlemelere göre takibin kesinleşmesinden önceki döneme ilişkin borca itiraz sebepleri ödeme emri tebliğinden itibaren 5 günlük yasal sürede, takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde borcun ve ferilerinin itfa edildiği ise her zaman icra mahkemesinde ileri sürülebilir. Somut olayda borçlu ...'a örnek 10 numaralı ödeme emrinin 01.11.2011 tarihinde, borçlu ...'...
Somut olayda, şikayetçi takibe dayanak ilamda davalı olarak yer almadığını, ihbar olunan konumunda olduğunu ve aleyhine hüküm kurulmadığını iddia ederek, takibin iptalini talep etmektedir. Şikayetçinin talebi görüldüğü gibi İİK'nun 33. maddesi hükmü kapsamında bir itiraz değildir. Talep İİK'nun 41. maddesi yollamasıyla İİK.nun 16. maddesine dayalı şikayet olarak değerlendirilebilir. Yerel mahkeme kararında da yerinde olarak değerlendirildiği gibi,takibe dayanak ilamda şikayetçinin ihbar olunan olarak yer alması,leh ve aleyhine hüküm kurulmaması nedeniyle şikayetçi aleyhine ilamlı takip yoluna başvurulması usul ve yasaya uygun değildir. O halde mahkemece şikayetçi yönünden takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, İİK.nun 33/1. maddesi gereğince icranın geri bırakılmasına karar verilmesi isabetsizdir....
İİK'nun 168/5. maddesi hükmü gereğince; borçlunun, borçlu olmadığını veya borcun itfa edildiğini, mehil verildiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, yasal 5 günlük süre içerisinde icra mahkemesine yapması gerekir. Somut olayda; borçluya örnek 10 numaralı ödeme emrinin 25.07.2014 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun ise 31.07.2014 tarihinde icra mahkemesine başvurarak itirazını bildirdiği görülmüştür. Bu durumda borca itiraz İİK'nun 168/5. maddesinde öngörülen 5 günlük yasal süre geçirildikten sonra yapılmış olup, mahkemece itirazın süre aşımı nedeniyle reddi gerekirken, itirazın esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden; 1)12.03.2015 tarihli celsede davacı vekilinin mazeret dilekçesi verdiği celse zaptına geçirilmiş olmasına rağmen, bu hususta olumlu ya da olumsuz ara kararı verilmemiş olduğu gibi borçlu vekili duruşmada varmış gibi gösterilmek suretiyle savunma hakkı kısıtlanmıştır. 2)İİK'nun 33/1. maddesinde; icra emrinin tebliği üzerine borçlu yedi gün içinde dilekçe ile icra mahkemesine başvurarak borcun zamanaşımına uğradığı veya imhal veya itfa edildiği itirazında bulunabilir. İtfa veya imhal iddiası yetkili mercilerce res'en yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş, yahut icra dairesinde veya icra mahkemesinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle tevsik edildiği takdirde icranın geri bırakılmasına karar verileceği hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda; borçlu vekilinin sunmuş olduğu belgeler, alacaklı tarafından kabul edilmemiş, mahiyeti itibarı ile de İİK 33. madde anlamında itfa belgesi değildir....