Temyiz Sebepleri 1.Davacı vekili, geçerli istihkak iddiası bulunmadığı yönündeki Bölge Adliye Mahkemesi tesisi doğru ise de haklı davanın reddinin hatalı olduğunu, dava açmak üzere İcra Müdürlüğü tarafından süre verildiği için dava açıldığını, hukuki yararları olduğunu, geçerli istihkak iddiası olmadığından icra müdürlüğü işleminin kaldırılması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir. 2. Davalı 3. kişi vekili, istinaf mahkemesi kararının çelişkili olduğunu, istinaf başvurusunun reddi halinde İlk Derece Mahkemesi kararının doğru bulunduğu sonucunun çıktığını, yerel mahkeme kararını kaldırarak esas hakkında yeniden karar verilmesi gerektiğini, borçlu ile üçüncü kişi arasında organik bağ olmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir. C. Gerekçe 1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, alacaklının açtığı İİK 97-99. maddelerinin uygulanmasına ilişkin şikayet ile terditli olarak ileri sürdüğü istihkak iddiasının reddi istemine ilişkindir. 2....
Bilindiği üzere; İİK'nun 96. maddesine uygun olarak 3.kişi şirket yetkilisinin istihkak iddiası üzerine icra müdürlüğünce istihkak iddiası zapta geçirildikten sonra müdürlükçe haciz sırasında elde edilen bulgulara ve takip dosyası içeriğine göre inceleme yapılarak ve malın kimin elinde bulunduğu gözetilerek İİK'nun 99. maddesine göre alacaklıya dava açması için süre verilmeli ya da İİK'nun 97. maddesindeki prosedür uygulanmalıdır. Bir başka deyişle burada icra müdürü şekli inceleme yaparak istihkak iddiası hakkında dava açmak üzere hangi tarafa süre vermesi gerektiğine dair bir karar vermelidir....
İcra Mahkemesinin 2012/212 Esas sayılı dosyasında ...’in istihkak iddiasının reddine karar verildiğininin iddia edilmesi karşısında; istihkak iddiası ile ilgili dava açılıp açılmadığı araştırılarak varsa dava dosyası getirtilip Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde aslı veya onaylı örnekleri dosya içerisine alınıp incelenerek ve istihkak davasının derdest olduğu dönemde İİK'nun 97. maddesinin 8. fıkrası hükmü uyarınca satış isteme süresinin duracağı da gözetilerek aynı Kanun'un 106 ve devamı maddelerinde belirtilen süreler içerisinde satış istenip istenmediği de belirlenip sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik kovuşturma ile mahkumiyet kararı verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık ...’in temyiz nedeni bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye değişik gerekçeyle uygun olarak BOZULMASINA, 03.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
Mahkemece toplanan delillere göre; “haczin ödeme emrinin tebliğ edildiği adreste yapıldığı, borçluların davacılarla birlikte ikamet ettiklerinin kabulü gerektiği, davacılar ile borçlular arasında yakın akrabalık bağı bulunduğu, İİK’nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin alacaklı yararına bulunduğu, ispat yükü kendisine düşen üçüncü kişilerin iddialarını kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlayamadıkları, borçlunun borcundan ötürü haczinin mümkün olduğunu bile bile babasının eşyalarını ihale ile satın alan davacının, alacaklıdan mal kaçırmak için borçlu ile danışıklı hareket ettiğinin kabulü gerektiği” gerekçesi ile davanın reddine, takibin taliki kararı verilmediğinden alacaklı vekilinin tazminat isteminin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı (üçüncü kişiler) tarafından temyiz edilmiştir. Dava, üçüncü kişiler tarafından İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açılan “istihkak” davası niteliğindedir....
İcra Müdürlüğünce üçüncü kişinin istihkak iddiası üzerine İİK'nin 97. maddesi gereğince istihkak iddiası hakkında varsa itirazlarını bildirmeleri için, varaka düzenlenerek alacaklı ve borçluya tebliğe gönderilmiştir. 17.07.2014 tarihinde alacaklı vekiline istihkak iddiasına ilişkin varaka tebliğ edilmiş, alacaklı vekili yedi gün içinde davayı açmıştır. Ne var ki alacaklı vekiline istihkak iddiasının bildirilmesine yönelik tebligat usulüne uygun değildir. Bu durumda alacaklının 23.07.2014 tarihinde açtığı eldeki dava ile istihkak iddiasına itiraz ettiğinin ve itirazın sürede olduğunun kabulü gerekir. Öyle ise Mahkemece tarafların tüm delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi yerinde görülmemiştir....
İCRA HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 27/06/2019 NUMARASI : 2017/317 ESAS- 2019/634 KARAR DAVA KONUSU : İstihkak İddiası Nedeniyle Takibin Taliki Veya Devamı(İ.İ.K. 97) KARAR : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının istinaf yolu ile incelenmesi talep edilmiş olup, dosya yerel mahkemece Dairemize gönderilmiş olmakla, üye hakim tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosyadaki tüm belgeler okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp, düşünüldü. İDDİA VE SAVUNMANIN ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle : İstanbul 29. İcra Müdürlüğünün 2016/33121 esas sayılı dosyasından borçluların borcundan dolayı müvekkiline mallara haciz konulduğunu, haczedilen malların müvekkiline ait olduğunu, icra takibi ve borçlular ile bir ilgisinin olmadığından bahisle istihkak davasının kabulüne karar verilmesini istemiştir....
Mahkemece toplanan delillere göre; davanın İİK 97/9. maddesinde öngörülen 7 günlük yasal süre içinde açılmadığı gerekçesiyle davanın süre yönünden reddine karar verilmiş hüküm davacı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava İİK 96 ve devamı maddeleri gereğince açılmış 3.kişinin istihkak istemine ilişkindir. Davacı 3.kişi gıyabında yapılan hacizden 17.03.2009 tarihinde haberdar olduğunu belirtmiş, aksi davalı alacaklı tarafından iddia ve ispat edilememiştir. Davacı 17.03.2009 tarihli dilekçesi ile icra Müdürlüğüne istihkak iddiasında bulunmuştur. Yasal süresi içinde yapılan bu istihkak iddiası ile dava açma süresi kesilmiştir. İstihkak iddiası üzerine İİK'nun 96 ve 97.maddelerinde ne gibi işlemler yapılacağı gösterilmiştir.Şayet prosedür işletilmemiş ise dava açma süresi henüz başlamayacağından 3.kişi davasını hacizli mal satılarak bedeli alacaklıya ödeninceye kadar açabilir....
Mahkemece toplanan delillere göre; davanın İİK 97/9. maddesinde öngörülen 7 günlük yasal süre içinde açılmadığı gerekçesiyle davanın süre yönünden reddine karar verilmiş hüküm davacı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava İİK 96 ve devamı maddeleri gereğince açılmış 3.kişinin istihkak istemine ilişkindir. Davacı 3.kişi gıyabında yapılan hacizden 17.03.2009 tarihinde haberdar olduğunu belirtmiş, aksi davalı alacaklı tarafından iddia ve ispat edilememiştir. Davacı 17.03.2009 tarihli dilekçesi ile icra Müdürlüğüne istihkak iddiasında bulunmuştur. Yasal süresi içinde yapılan bu istihkak iddiası ile dava açma süresi kesilmiştir. İstihkak iddiası üzerine İİK'nun 96 ve 97.maddelerinde ne gibi işlemler yapılacağı gösterilmiştir.Şayet prosedür işletilmemiş ise dava açma süresi henüz başlamayacağından 3.kişi davasını hacizli mal satılarak bedeli alacaklıya ödeninceye kadar açabilir....
Dosya içindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı üçüncü kişi vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2.Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” davası niteliğindedir. İstihkak davalarında alacaklı yararına tazminata hükmedilebilmesi için İİK’nin 97/13. maddesinde aranan tüm koşulların bir arada bulunması gerekir. Buna göre istihkak iddiasının reddinin yanı sıra teminat karşılığında takibin (ya da satışın) talikine de karar verilmiş olmalıdır. Gerçekten de; İİK’nin 97/3. maddesinde: “…Takibin talikine karar verilirse, haksız çıktığı takdirde alacaklının muhtemel zararına karşı davacıdan 36 ncı maddede gösterilen teminat alınır.…“ düzenlemesi ve aynı maddenin 13. fıkrasında ise: “…Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/11 md.)...
Sayılı dosyasındaki takibin -mahcuz malların teminat olarak kabulü ile- talikine karar verildiği adreste haciz ve muhafaza işlemi yapılmadığı adresteki haciz nedeniyle davacının uğramış olduğu herhangi bir zarar ve ziyandan bahsedilmesi mümkün olmadığını, istihkak iddiası usulüne aykırı yapıldığı, istihkak iddiasında bulunan Ahmet Alataş’ın borçlu ne üçüncü kişi ne de şirketi temsile yetkili kişi olduğu kendisinin istihkak iddiasında bulunma yetkisi bulunmadığından ortada geçerli bir istihkak iddiası bulunmadığını, davacı T1 ile borçlu T10'un soy isimleri aynı olduğunu, taraflar arasında muvazaalı ilişki söz konusu olduğunu, borçlunun davacı üzerinden ticari faaliyetlerini sürdürdüğünü ve bu şekilde alacaklılardan mal kaçırdığını düşündüğünü, haciz yapılan adres ile davacı tarafından sunulan vergi levhasında yazılı adres aynı olmadığını, geçersiz istihkak iddiasında bulunulmasına rağmen; söz konusu üçüncü kişi lehine yapılan istihkak iddiası geçerli kabul edilerek takibin talikine karar...